Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Cemil Ertem, "Moody's'den olumsuz bir not indirimi beklemiyorum. Türkiye'nin makro ekonomik verileri böyle bir şeyi hak etmiyor." dedi.
Cemil Ertem, Tüm Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜMSİAD) tarafından düzenlenen "Ekonomide Türkiye'nin Yeniden İnşası" konferansında, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türkiye ekonomisinin görünümüne ve geleceğine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişiminin engellenmesini "demokratik bir devrim" olarak nitelendiren Ertem, 15 Temmuz'da, şehitlerin taçlandırdığı yeni bir dönemin başladığını, bu dönemin "milat" kabul edilerek, yeniden değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Ertem, 7 Ağustos Pazar günü İstanbul Yenikapı'da yapılacak "Demokrasi ve Şehitler" mitingine muhalefet ve iktidar partilerinin birlikte katılacak olmasının önemine işaret ederek, bunun Türkiye siyasi tarihindeki en önemli mutabakatlardan biri olduğunu belirtti.
Bu mutabakatların ekonomiye yansıması ve ekonomide yeni bir yolun belirlenmesinin gerekliliğine işaret eden Ertem, içinde bulunulan OHAL sürecine ilişkin de "Bu süreç Sayın Başbakanımızın da söylediği gibi, devletin topluma değil, kendisine OHAL'idir, devletin yeniden düzenlenmesidir. 15 Temmuz, sadece bir gece değildi, çok önemli birikimlerin, Türkiye'nin kaderini belirleyecek, belki de önümüzdeki yılların başlangıç noktasıydı." diye konuştu.
Cemil Ertem, siyaset ve ekonomi temel başlığının altındaki bütün alanlarda devletin yeniden yapılanacağını aktararak, şunları kaydetti:
"Türkiye belki de bu yeni dönemde devletin demokratik şekilde yeniden yapılanmasını, düzenlenmesini, TSK'dan ekonomi kurumlarına kadar yeniden düzenlenmesini gerçekleştirecek. Türkiye'nin hedeflerine varmasını kolaylaştıracak, bu toplumun daha refah, daha özgür, daha demokratik, daha bağımsız yaşamasını kolaylaştıracak düzenlemeler bu dönemde yapılacak.
15 Temmuz devletin yeniden yapılanması için bir fırsat ve bir milattır. Aynı zamanda 15 Temmuz, devletin dışında sivil toplumun da yeni bir duyarlılıkla yeniden yapılanması, kurumsallaşması doğrultusunda bir milattır. Devlet, hükümetler dışındaki sivil örgütler, sivil yapılanmalar esasında toplumun demokratik güvencesidir, bunu 15 Temmuz akşamında da gördük. Türkiye 15 Temmuz akşamı sivil toplum örgütlenmelerinin ne kadar anlamlı olduğunu gördü."
Medyanın da o akşam darbe karşıtı pozisyon alarak, darbecilerin başarısızlığında etkin rol oynadığını ve milletten ayrılmadığını anlatan Ertem, bunun Türkiye içindeki medya için de bir sınav, bir dönüşüm olduğunu aktardı.
"15 Temmuz gücünü dışarıdan aldı"
FETÖ'nün 17-25 Aralık sürecinden beri Türkiye'nin aleyhine çalıştığını kaydeden Ertem, bu örgütün, Türkiye'deki birçok karanlık olayın da faili olduğunun böylelikle ortaya çıktığını söyledi.
Bu yapının Türkiye'nin belki de en zaaflı taraflarını kullanarak, buraya kadar geldiğini anlatan Ertem, şunları kaydetti:
"15 Temmuz sadece Türkiye iç dinamiklerinin, Türkiye yapısının yarattığı bir kalkışma değildi, dışarıdan da gücünü aldı. Üst aklı, planını, 15 Temmuz sonrası neler yapılacağını da dışarıda planladı ve üst aklı hiç şüphesiz dışarıdaydı. Ama 'Bize bizden başkası dost değildir' paranoyasına da kapılmamak lazım. Türkiye'nin burada başına gelenler, dünyada birçok örnekleriyle yaşanmakta. Mısır'da da yaşandı. ABD'de 11 Eylül 2001'de olan bitenler ve ABD'nin yaşadıkları, orada da tek bir ABD'nin olmadığını ortaya koyuyor. Demek ki dünyada mazlumlarla egemenlerin arasında bir mücadele var. Bu mücadelenin odak noktalarından biri bizim ülkemiz. 15 Temmuz ya da 17-25 Aralık süreçleri başarılı olsaydı, yalnız Türkiye kaybetmeyecekti, Ortadoğu'da, Iraklılar, Filistinliler de kaybedecekti, bütün bu bölgenin mazlumları kaybedecekti. Ama şimdi bir kazanma fırsatı oldu, bölgede çok önemli bir fırsatı kazandık."
Dünyadaki bu güç savaşlarının nelerden kaynaklandığına ilişkin katılımcılara bilgi veren Ertem, Osmanlı İmparatorluğu dönemi ve sonrasında bölgelerde yaşananlara ve bunların nedenlerine yönelik değerlendirmelerde bulundu.
"Bir Batı sorunu var"
Ertem, 15 Temmuz darbe girişimine karşı çıkmayan, girişim karşısında bugüne kadar iddia ettiği bütün demokratik değerleri adeta aşağı çeken, ayaklar altında çiğneyen, neredeyse darbecilere arka çıkan bir Avrupa olduğu yorumunda bulunarak, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bu Avrupa aslında bütün dünya için bir sorun teşkil ediyor. Avrupalılar bir 'Doğu sorunu' olduğunu iddia ediyorlardı. Şimdi bizde pekala Avrupa'nın bu tavrı karşısında bir 'Batı sorunu' olduğunu iddia edebiliriz. Bir Batı sorunu vardır ve AB kendi demokratik değerlerinden, kendisini birlik yapan değerlerden giderek uzaklaşmakta. Bu, 'Türkiye dışlandı' demek değildir, bu gelecekte faşist bir Avrupa'ya doğru AB'nin çark etmesidir. AB eğer Türkiye karşıtı bu antidemokratik tavrını sürdürürse birlik olmaktan da kısa zamanda çıkacaktır. AB'nin tavrı yalnızca bir Türkiye karşıtlığı değil, aynı zamanda bir demokrasi karşıtlığıdır ve kendi değerlerine, kendi birlik anlayışına da karşıtlıktır. Bunun bu şekilde tercüme edilmesi gerekir."
"FETÖ'nün en ciddi yapılanmalarından biri Azerbaycan'da"
PKK terör örgütü ile FETÖ arasındaki yakınlık ve iş birliği hakkında da değerlendirmelerde bulunan Ertem, halkların ve milletlerin eskiden olduğu gibi kendi kaynaklarına ve zenginliklerine Batı'ya bırakmadan kendilerinin sahip çıktığını, Türkiye'nin de mazlumların kendi haklarına sahip çıkması için aracılık ve öncülük yaptığını anlattı.
Bütün demokratik kazanımların, bölge halkının kazanımı olduğunu dile getiren Ertem, "FETÖ'nün en ciddi yapılanmalarından biri Azerbaycan'da. Hazar-Şahdeniz kaynakları Azerbaycan'ın bağımsızlığı için çok önemli kaynaklar. TANAP ile bu kaynaklar taçlandığı zaman Türkiye-Azerbaycan kardeşliği ekonomik olarak taçlanacak. Belki de bölgedeki en önemli ekonomik projelerden biri TANAP. Bu örgüt üst aklın yönlendirmesiyle bu projeleri önlemek, iki ülke kardeşliğine balta vurmak için en yoğun Azerbaycan'da örgütlendi. Örgüt, en etkin Azerbaycan'ın enerji şirketlerinde örgütlenmiştir." dedi.
FETÖ'nün 15 Temmuz'da açığa çıkmaması durumunda TANAP'ı engelleme, PETKİM'i yok etme gibi hedefleri olduğunu, PETKİM'in FETÖ tarafından adeta işgal edildiğini söyleyen Ertem, şu an PETKİM'in daha hızlı küresel şirket olma yolunda adımlar atacağını belirtti. FETÖ'nün sadece ordu içinde değil, ekonomi tarafında da ciddi şekilde örgütlendiğini aktaran Ertem, 15 Temmuz ile birlikte başlayan süreçte bunlardan Türkiye'nin temizleneceğini aktardı.
"FETÖ'nün, DAEŞ'ten çok büyük bir farkı yok, ikisinin de üst aklı aynı"
Üst aklın yıllardır bölge halkını birlikte çatıştırmak için uğraştığını anlatan Ertem, tarihin bu döneminde insanların bilinçlerinin arttığını ve eskisi gibi toplumları savaşa sürükleme ve kaynaklarını sömürmenin mümkün olmadığını söyledi.
Ertem, üst akılların FETÖ gibi örgütleri yeniden kullanmaya çalışacağının altını çizerek, artık bunlara karşı hazırlıklı olan toplumun bütün bileşenlerinin bu gibi girişimlere karşı çıkacağını dile getirdi.
İstanbul'daki havalimanı saldırısının 15 Temmuz'un öncü saldırılarından biri olduğu belirten Ertem, bu anlamda FETÖ'nün DAEŞ'ten çok büyük bir farkı olmadığına, ikisinin de üst aklının aynı olduğuna, buna karşın Türkiye'nin AB üyeliğinden vazgeçmese de ülkenin artık AB'yi dönüştürecek, yeni bir Avrupa kuracak temel unsur olduğuna işaret etti.
Dış basında yer alan darbecilerin işten uzaklaştırma süreçlerine ilişkin yapılan haberlere atıfta bulunan Ertem, geçmişte Meclis'i bombalamadığı halde Almanya'da örneği yaşanan işten uzaklaştırma süreçlerini Batı'nın çok güzel kamufle ettiğini anımsatarak, Türkiye'de yaşanan durumun dünyaya iyi anlatılması gerektiğini dile getirdi.
"Standard & Poor's bir anlamda darbeyi destekledi"
"Türkiye artık kendisine yukarıdan bakan bir AB hedefinde değildir, Türkiye demokratik değerlerine ve birlik olma iradesine sahiptir ve kendisine böyle bakan bir AB hedefinde devam edecektir." diyen Ertem, kredi derecelendirme kuruluşlarının 15 Temmuz sonrası Türkiye'ye ilişkin görüşleri hakkında da değerlendirmelerde bulundu.
Moody's'in Türkiye'ye yönelik açıklaması beklenen kararında olumsuz bir not indirimi beklemediğini dile getiren Ertem, şu ifadeleri kullandı:
"Çünkü Türkiye'nin makro ekonomik verileri böyle bir şeyi hak etmiyor. Türkiye 15 Temmuz'un hemen sonrasında 2-3 milyar dolar döviz sattı, bu belki bir ekonomik direnişi de beraberinde getirdi. 18 Temmuz'da İstanbul Borsası açıldı ve piyasalar işlemeye başladı, bunu Batılılar pek beklemiyordu. Türkiye ekonomisi kaldığı yerden devam etti. ABD'de 2001'deki saldırı olduğu zaman, Amerikan borsaları o 2 haftada 1,4 trilyon dolar kaybetti. Ama Türkiye'de 15 Temmuz çok önemli bir olaydı ama 18 Temmuz sabahına ekonomide 15 Temmuz sabahı gibi başladık, öyle de devam ediyoruz. IMF'nin boşluğunu bir noktada kredi derecelendirme kuruluşları dolduruyor. Standard & Poor's Türkiye'nin notunu düşürdü, anlaşmamız olmadığı halde. Standard & Poor's bir anlamda darbeyi destekledi. Oysa 15 Temmuz ile 18 Temmuz arasında Türkiye'de hiçbir fark yoktu. Standard & Poor's aynı zamanda açıkladığı not indiriminden sonra 1 Ağustos'ta, aynı metni aynı gerekçeleri tekrar uluslararası basına servis etti. 'Biz not indirdik Türkiye ekonomisi çok etkilenmedi, bir daha ısıtıp servis edelim bakalım ne olacak' diye denediler herhalde. Bunlar, Türkiye'ye yapılan darbe tehdidinin arkasında durmak gibidir."
Objektif olması gereken derecelendirme kuruluşlarının bu gibi davranışlardan uzak durması gerektiğini dile getiren Ertem, Türkiye'nin 2016'dan başlamak üzere 2017'de çok parlak bir ekonomik görünüm sergileyeceğini, 2017'den başlamak üzere Türkiye'ye sermaye girişlerinin artacağını kaydetti.
Ertem, ekonomik reformların bu süreçte daha hızlı yapılacağının altını çizip, maliye ve para politikalarında yapılan reformların hızlı şekilde hayata geçirileceğini belirterek, başta Varlık Fonu olmak üzere çalışmaların çok önemli olduğunu söyledi.
Toplantı sonunda TÜMSİAD üyelerinin sorularını da yanıtlayan Ertem'e, konuşmasının ardından plaket takdim edildi.