Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Ufuk Ulutaş, Anadolu Ajansının (AA) Global İletişim Ortağı olduğu, "Parçalanmış Bir Dünyada Barış ve Güvenliği Yeniden Düşünmek" temasıyla düzenlenen TRT World Forum'un "Terörle Mücadelede Uluslararası İşbirliği" başlıklı oturumunda, moderatör Maria Ramos'un sorularını yanıtladı.
Bir soru üzerine bütün militanların DEAŞ'a değişik sebeplerle katıldığını belirten Ulutaş, "Katılım konusunda ana motivasyon üç boyutlu. Birincisi psikopatlar, geçmişte suçluluk öyküleri olan kişiler. Daha önceki hayatlarında ya banka soymuşlar, ufak tefek suçlar işlemişler. Özellikle Avrupa başkentlerindeki aktivistlerin kriminal kayıtları oluyor. Banka soygunu, tecavüz gibi suçlar işlemiş oluyorlar. Deneyimlerini geçmiş psikopatik hayatlarından DEAŞ'a aktarıyorlar. Muhtemelen yeni bir anlam veriyorlar yapmakta olduğu şeylere. DEAŞ öyle bir sahne ki onlar için daha önceki performanslarını yeni bir ortamda sergiliyorlar." diye konuştu.
Bu militanların bir bölümünün pragmatist olduğunu yani başka gündemleri bulunduğunu, DEAŞ'ın onlara kendi amaçlarını gerçekleştirmeleri için bir araç verdiğini ifade eden Ulutaş, şöyle devam etti:
"Bu pragmatistler özellikle Suriye ve Irak'ta olanlar, kendi kişisel amaçlarına ve hedeflerine ulaşmak için DEAŞ'a katıldılar. En tehlikelileri de ideolojiye inananlar. Neredeyse her şeye inanıyorlar. Mesela selefi cihat, onların münafıklara karşı mücadele yolu. Kendilerine kozmik bir rol biçiyorlar sonuçta. Kendilerini yaptıkları işlerle temize çıkarmak istiyorlar.
Bütün toplumlarda, bu aktiviteleri artık daha derin yeni bir ortama taşıyorlar. Sanıyorum en kritik komponenti bu, DEAŞ'a katılan militanların. Çünkü şu gerçek var, onlar en dayanıklılar olacaklar. Diğerleri DEAŞ organizasyonunda kendilerine yer bulabiliyorlar ama DEAŞ ideolojisine uyanlar, yıllarca indoktrine edilenler DEAŞ ideolojisiyle, onlar neredeyse her şeyi uygulamaya çalışıyorlar. Onları deradikalize etmek çok zor."
Ortaklaşa bir terörizm tanımının olmamasına değinen Ulutaş, "Ortak bir tanım geliştirmek söz konusu olduğunda mesele bir tanımlama yapamamak değil aslında, bunu hayata geçirememek. PKK bu anlamda çok iyi bir örnek. PKK bir terör örgütü olarak ABD, AB, Birleşik Krallık ve Türkiye tarafından terör örgütü olarak tanımlanıyor ama Suriye'deki pratiğe baktığımızda, uygulamanın farklı olabildiğini görüyoruz. Tanım aslında burada bir ayrıntı olarak kalıyor, uygulamada bambaşka." diye konuştu.
Ulutaş, istatistiklerin kimi zaman yanlış yönlendirebildiğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İstatistikler bizi daha önce de yanlış yönlendirdi mesela Irak savaşı sırasında. 2007-2009 yılları arasında Amerikan ordusu geldi ve dedi ki; 'misyonumuz tamamlandı, biz savaşı kazandık. Irak'taki radikallere karşı, Irak topraklarını El-Kaide'den tamamen temizledik'. Sonra El-Kaide'nin yalnızca iki yılını aldı dönüş yapmak. Bambaşka bir ambalajla geldiler Irak'a. Bu sefer ne yaptılar? DEAŞ'ı yarattılar. Yeni yöntemler kullanmaya başladılar, daha büyük sayıda geldiler. Daha büyük alanın kontrolünü ele geçirdiler. DEAŞ'a karşı birçok askeri operasyon yürütüldü, o yüzden düşüşte olduğunu söyleyebiliriz ama askeri güçleri kullanarak terör örgütlerinin gücünü azaltsanız da onları dize getiremezsiniz. Dize getirebilmek için eş zamanlı olarak sosyal ve siyasi bazı eylemlerin de harekete geçirilmesi gerekir."
Ulutaş, Irak ve Suriye'nin hala terörizmi beslemeye devam ettiğini aktararak, "Bölücü politikalar hala ortada. Zayıf devlet burada ya da devlet dışı aktörlerin mevcudiyeti, mezhepçilik yükselişte. Sosyal adalet, iktisadi problemler hala yok ortada. Mülteci sorunu artıyor, insanlar yerlerinden ediliyor. Ülkenin ekonomisinin çöktüğünü görüyoruz ve fiziksel olarak yıkım var." dedi.
"TÜRK GÜVENLİK KUVVETLERİ ÇOK İYİ BİR İŞ YAPIYOR"
Halifax Uluslararası Güvenlik Forumu Başkanı Peter Van Praagh da Türkiye'yi teröre karşı tedbirleri açısından kutladı.
Praagh, Türkiye'de kitlelerin bir araya geldiği alanlarda son iki yıldır bir terör olayı meydana gelmediğini belirterek, "Bu, terörist olmadığından değil, Türk güvenlik kuvvetlerinin çok iyi bir iş yapıyor olmasından kaynaklanıyor. Türkleri ve ziyaretçileri güvende tutuyorlar. Bu da herkesin anlaması gereken bir şey, Batı'dan insanlar dahil. Her zaman anlamıyorlar çünkü Türkiye'nin yüzleştiği spesifik zorlukları." değerlendirmesinde bulundu.
Terörizm konusuna değinen Praagh, "Her vaka, bireysel olarak incelenmeli. DEAŞ'a bakarsan PKK'dan farklı. PKK da Taliban'dan farklı o da IRA veya ETA'dan farklı. Bunların hepsi terörist organizasyonlar ve hepsinin farklı mevcudiyet sebepleri var. Bütün bunları anlamaya çalışmak bence çok önemli ama aynı zamanda bir de şunu anlamak lazım, hiçbir zaman anlamayacaksın. Terörizmi haklı gösteren hiçbir şey yok. Bu, izin verilmemesi gereken bir şey, herhangi bir uluslararası yapıda." diye konuştu.
Praagh, terörizmin korkunç, trajik bir şey olduğunu dile getirerek, sözlerine şöyle devam etti:
"İnsanların şunu bilmesi de önemli, terörizm azalmakta. 2015, 2016, 2017, 2018'de azaldı. Pik sene global terörizm için 2014'tü. Yani bir şeyler işe yarıyor. Ne işe yarıyor bilmiyorum tam olarak ama birçok şeyin kombinasyonu olsa gerek bu. Sanıyorum teröristleri aktif olarak kovalamak. Bir de teröristin itici gücü nedir bakarsanız, sanıyorum bu yaklaşım değişti ilk 11 Eylül saldırılarından beri. Global savaş öyle tetiklenmişti zaten teröre karşı.
Her ulus hata yapar. ABD hata yapar ve ABD de çok büyük bir ülke olduğu için o hata yaptığı zaman büyük hatalar yapmış oluyor. Suriye içindeki savaşçılara verilen destek, bunun amacı ayrılıkçı hareket PKK teröristlerini desteklemek değildi. Sonuç bu oldu ama niyet bu değildi. Niyet, elde olan bir gücü kullanarak, DEAŞ'lı savaşçıları öldürmekti. Bunu unutmamak lazım. Ben inanıyorum ki Türkiye'nin gayet geçerli bir endişesi var ABD'ye karşı bu spesifik konuya binaen. Bu konuyla ilgili görüşmeler de yapılıyor ama şunu bilmek önemli; ABD'nin niyeti PKK ayrılıkçı hareketini desteklemek değildi. Niyet, temel olarak DEAŞ'a karşılık mücadele vermekti."
Terörizmin çoğu durumda ulus devletler tarafından desteklendiğini, sponsorluğunu ulus devletlerin yaptığını ifade eden Praagh, şunları kaydetti:
"Kimi zaman bu bağlantıları takip etmek çok zor olur, kimi zaman daha kolay olur. O yüzden de burada teröristi harekete geçiren şey nedir? Bazı teröristler kiralıktır, bazı teröristler ideolojik olarak harekete geçer. Ben şuna inanıyorum, bizler küresel bir tanımlama bulmaya çalışırken şunu bilmemizde fayda var. Bunlar devlet dışı aktörler olarak görülüyor ama aslında devlet diplomasisinin oynadığı rol ve devlet müdahalesinin payına bakacak olursak, mesela ABD hükümetinin yaklaşımı nedir şu anda? İran terörizmi destekliyor ve bunun neticesinde de devlet olarak önlemler alıyor, İran'ın davranışını, tutumunu değiştirmeye çalışıyor. Bu ABD'nin görüşü ve bu şekilde dillendiriliyor. Bu şekilde dillendirilirken de çok da diplomatik yöntemler kullanılmıyor. Politikalar çok büyük şekilde değişmedi. Anlaşmadan çekildi ABD ama ABD-İran ilişkilerini düşündüğümüzde kimse için sır değil."