Uluslararası Filistin Halkıyla Dayanışma Gününde
Hiç bir hak, peşinden koşan varsa kaybolmayacaktır
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 1977 yılında aldığı karar doğrultusunda, her yıl 29 Kasım tarihinde tüm dünyada Uluslararası Filistin Halkıyla Dayanışma Günü münasebetiyle çeşitli dayanışma etkinlikleri yapılmaktadır.
Filistin halkı 73 yılı aşkın süredir çeşitli musibet ve facialar yaşamıştır. Halkımız mücadele etti, fedakarlık yaptı, acı çekti, şehitler verdi, esir düştü ve tarihini, vatanını ve kutsallarını savunmaya devam etti.
Tüm bunlara rağmen mücadelesinden vazgeçmedi ve ulusal hedeflerine inancı sarsılmadı. Halkımızın hedefleri uluslararası hukukun tanıdığı hedeflerdir. Biz, davamızın çözümü için uluslararası hukuku hakem olarak tanıdık. Müzakere, diyalog, siyasi çalışma ve sivil halk direnişini çözüm yolu olarak bildik. Bu yollarla barış anlaşmasına ulaşmayı ve işgali bitirerek bağımsızlığa gitmeye çalıştık.
1991 Madrid Barış Konferansı ile birlikte özellikle bu konferansa geniş uluslararası katılımın olmasıyla halkımızın umutları yüksekti fakat izleyen yıllarda büyük hayal kırıklığına uğradık. Barış girişimi olarak adlandırılan şeyi işgalci
İsrail hükümeti çok kötü istismar etti. Daha fazla topraklarımızı işgal etti ve kontrol altına aldı.
Madrid Barış Konferansı'nın devamı olarak Filistin ile İsrail arasında 13 Eylül 1993 tarihinde Oslo anlaşması imzalandı. Bu, barış anlaşması değil geçici geçiş anlaşmasıdır. Süresi 5 yıl olan bu anlaşmayla Filistin topraklarında Filistin Ulusal Yönetimi kurulacak, yine bu 5 yıl içerisinde müzakereler yapılarak Kudüs, sınırlar, mülteciler, yerleşimler ve su gibi konularda nihai anlaşmalar sağlanacaktı.
Uluslararası hukuk kararlarına dayanarak Filistin halkının hakkı olan, başkenti Kudsi Şerif olan bağımsız Filistin Devleti kurulacaktı.
Bu anlaşmaya olan tüm itirazlarımıza rağmen geçici olması ve ilerleyen müzakerelerde çözülebilir diye anlaşmayı kabul ettik. İsrail en başından beri geçici olan bu anlaşmayı kalıcı kılmaya ve sonsuza kadar ömrünü uzatmaya çalışıyordu. Şuanki ve önceki tüm İsrail hükümetleri bunu yapmaya devam ediyor.
İşgal devleti İsrail, 1993 Oslo anlaşmasından günümüze kadar oyalamaya devam ediyor. Bununla yetinmeyip tüm İsrail hükümetleri çeşitli zamanlarda
iki devletli çözümü kabul etmediklerini dile getirdiler. Bu hükümetler topraklarımızı işgal ve ilhak etmeye devam ettiler, başkentimiz olan Doğu Kudüs'ün kimlik ve statüsünü değiştirmeye çalıştılar. Faşist kararlar aldılar, uyguladıkları abluka ile Gazze'mizi hem topraklarımızdan hem de
Dünya'dan izole ettiler. Ekonomimizi boğdular, kaynak ve mallarımıza çöktüler ve
siyasi, ekonomik ve güvenlik alanlarında yapılan tüm anlaşmaları deldiler.
Uluslararası sistemin temel taşı uluslararası hukutur. Çifte standart ve sahteciliğe gelmez. İsrail'e kanun üstü bir devlet olarak davranmak, onu kanunları çiğnemeye teşvik edecektir. Topraklarımıza, varlığımıza ve geleceğimize saldıran
İsrail'e uluslararası toplumun, dur deme zamanı gelmiştir. Başkenti Doğu Kudüs olan 1967 yılı sınırlarında bağımsız Filistin Devleti'nin kurulması, halkımızın özgürlüğüne kavuşması için adım atma zamanı gelmiştir. İki devletli çözüme inanan ülkelerin İsrail'i tanıdığı gibi başkenti Doğu Kudüs olan 1967 yılı sınırlarında kurulan Filistin Devleti'ni tanıma zamanı gelmiştir. Çağımızın en uzun askeri işgalinin sonlanması zamanı gelmedi mi? Filistin halkı, diğer tüm halklar gibi egemen ve bağımsız bir devleti haketmiyor mu? 1948 yılında evlerinden göç ettirilen mültecilerimizin acılarının bitme zamanı gelmedi mi?.
Biden başkanlığınındaki Amerikan yönetiminin elinde, Trump başkanlığındaki eski yönetiminin yaptığı ölümcül hataları düzeltmek için bir fırsat var. Geçtiğimiz yıllarda Trump başkanlığındaki ABD yönetimi uluslararası hukuku çiğnedi ve tarafsız bir aracı ehliyetine sahip olmadığını gösterdi. Bunun en bariz örneği Kudüs dahil olmak üzere işgal altındaki Batı Şeria'daki yerleşmelerle ilgili tavırlarıydı. Trump yönetimi bu yerleşmelerin uluslararası hukuka aykırı olmadığını savundu. Ayrıca Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımak, büyükelçiliği oraya taşımak, Filistinli mültecilerle ilgilenen UNRWA ajansının çalışmalarına son vermeye çalışmak ve
Yüzyılın Anlaşması olarak adlandırılan Filistin davsını bitirecek anlaşmayı zorla kabul ettirmeye çalışmak. Filistin halkı tüm kesimleriyle Filistin Devleti ve başında Devlet Başkanı sayın Mahmud ABBAS olmak üzere bu anlaşmayı kabul etmedi ve bunun neticesinde Amerika'nın ağır baskı ve yaptırımlarına maruz kaldık. Bu baskıların amacı bizi bu anlaşmayı kabul etmeye mecbur kılmak. Filistin Devleti'nin duruşu her zaman olduğu gibi sabittir,
Kudüs satılık değildir ve Filistin halkının ulusal hakları pazarlık konusu olamaz.
Uluslararası hukuka dayanan, 1967 yılı sınırında iki devletli adil bir çözüm getirecek barış için ellerimizi hala uzatmaktayız.
Biz hiç bir zaman müzakereyi reddetmedik. 2018 Şubat'ında Güvenlik Konseyi önünde barış girişimimizi sunduk. Bu girişimde, uluslararası hukuka dayanan kapsamlı ve adil bir çözüm için uluslararası bir konferans düzenlenmesini, iki tarafın nihai çözümler için müzakerelerine yardımcı olacak çok taraflı uluslararası bir mekanizmanın teşkil edilmesini ve anlaşılan konuların belirlenen süreler içinde uygulanması için garantiler verilmesini istedik.
On yıllarca süren hayal kırıklığına rağmen, uluslararası hukuka saygı duyan ve işlemesini sağlayan uluslararası sisteme inanıyoruz. Filistin Devleti uluslararası hukukun egemenliğini güçlendiren tüm çabalarda yer almaya devam edecektir. Bunların içinde kurumlarımızı inşa etmek, barış kültürünü yaymak ve kadınlarla gençler başta olmak üzere halkımıza imkanlar sağlamak yer almaktadır.
Öte yandan, ulusal devlet kurumlarımızı ve devlet erkanımızı yapmaya devam edeceğiz. Tek yönetim, tek hukuk ve tek meşru silah olması için yakın gelecekte yapmasını planladığımız seçimler ile hem halkımzı hem de topraklarımızı birleştirmek için çalışmayı sürdüreceğiz.
Sadece İsrail ve Filistin halkının düşmanlarına yarayan bu bölünmeyi bitireceğiz.
Filistn halkı yok olmayacaktır, zulüm ve acıyı kabul etmeyecektir. Geleceğini belirleme hakkı dahil tüm haklarını savunmak için emperyalist işgale karşı meşru mücadelesine devam edecektir. Biz, benimsediğimiz
barış ve hoşgörü kültürünü bırakmayacağız. Bölgemizde ve dünyada teröre karşı mücadelemize devam edeceğiz.
İsrail'in, Gazze'ye son saldırıları, Kudüs'ün çeşitli semtlerinde yaptığı etnik temizlik politikaları ve mübarek Mescidi Aksa'ya tekrarlanan baskınları bu işgalin gerçek yüzünü ortaya çıkarmıştır. Aynı zamanda bu saldırılar esnasında gelen uluslararası tepkiler, dünyanın tüm kıtalarında çeşitli ülke ve kentlerde yapılan gösteriler bize, adil Filistin davasının ve mazlum
Filistin halkının halen tüm dünyadaki onurlu ve özgürler tarafından güçlü şekilde desteklendiğini gösterdi.
Uluslararsı hukuk ve meşruiyete bağlılığını vurgulayan tüm devletlere sonsuz teşekkürlerimizi ifade ediyoruz.
Uluslarrası toplumu, hukuki sorumlulukları olarak Doğu Kudüs dahil işgal altındaki Filistin Devleti'nde İsrail'in yaptığı yasadışı politikaları ve davranışları tanımamaya, emrivaki olarak yapılan bu durumu güçlendirmeye yönelik
yardım ve destek vermemeye davet ediyoruz. İşgal edilen toprakla işgalin yönetimini ayırt etmeye ve zaman aşımı ile düşmeyecek, işgalin işlediği cinayetlerle ilgili hesap vermesini garantilemeye davet ediyoruz.
Uluslararası Filistin Halkıyla Dayanışma Gününde, Filistin halkının en zor günlerinde yanlarında olan, dayanışma içinde olduklrını bildiren ve meşru mücadelesine destek veren tüm devlet, hükümet, örgüt ve halklara sonsuz teşekkürlerimizi iletiyoruz.
Dost ve kardeş Türkiye Cumhuriyeti'ne, Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip ERDOĞAN'a, Filistin halkının özgürlük ve bağımsızlık haklarını değişmeyen bir tavırla destekledikleri için özel teşekkürlerimizi sunuyoruz. Dışişleri Bakanlığına, Türkiye Büyük Millet Meclisine, siyasi partilere ve sivil toplum kuruluşlarına sonsuz teşekkürler. Dost Türk halkına, halkımzın adil davasını destekledikleri için sonsuz teşekkürler. Filistin halkının dostu olan özgür ve yüce Türk halkından gelen bu destek doğaldır çünkü
iki halk olarak aynı devletin çatısı altında 400 yıldan fazla süre beraber yaşadık. Kardeşlik ve işbirliği üzerine kurulu bir gelecek için yaşamaya devam edeceğiz. Adalet ve özgürlük üzerine kurulu, zulüm ve istismarı reddeden bir dünya umudu için beraber yaşamaya devam edeceğiz.
Dr. Faed MUSTAFA Filistin Devleti Ankara Büyükelçisi