ABD siyasetinde son 35 yılda Bush ve Clinton ailelerinin devamlı ön plana çıkması, kendisini "demokrasinin beşiği" olarak tanımlayan ülkenin "hanedanlık" kültüründen de vazgeçemediği eleştirilerine yol açıyor.
ABD'de, 1960'lardan bu yana Bush, 1970'lerden bu yana da Clinton soyadı hep Washington siyasetinin içinde.
Ülkede son 35 yılda da Beyaz Saray yarışında en fazla bu iki ailenin adı anılırken, yaşı 36'dan küçük Amerikalılar, sadece 2012 yılında bir Bush veya Clinton'ın başkanlık veya başkan yardımcılığı için aday olmadığı bir seçim dönemi geçirdi.
Dahası, önceki dönem Hillary Clinton'ın ABD Dışişleri Bakanlığı yaptığı hesaba katıldığında, şu anda yönetimdeki Obama-Biden-Kerry üçlüsüyle Amerikan tarihinde 44 yılda ilk kez bu dönem bir Bush ya da Clinton'ın ABD Başkanı, Başkan Yardımcısı veya Dışişleri Bakanı olmadığı bir devir yaşanıyor.
- Başkanlıkta 19 yıl sadece iki soyadı: Bush ve Clinton
Amerikan siyasi tarihinde Bush soyadı, ilk olarak George H.W. Bush'un babası Prescott Bush'un Connecticut eyaletinden senatör seçildiği 1950'lerde belirirken, aile üyelerinin Beyaz Saray serüveni, H.W. Bush'un Cumhuriyetçi Parti'den 1980'de ABD Başkanlığına aday adayı olmasıyla başladı.
Yarışı partisinden Ronald Reagan'a kaptırsa da aynı yıl başkan yardımcısı olarak ülkenin en üst ikinci makamına gelen Bush, görevdeki iki döneminin ardından Beyaz Saray'dan ayrılmasına gerek kalmadan, 1989'da da bu kez ABD Başkanı olarak konutta görevine devam etti.
Beyaz Saray'ın Clinton'larla tanışması da Bush'un 1992'de Bill Clinton'a karşı başkanlık yarışını kaybetmesiyle oldu.
Başkanlığı bir Bush'tan alan Clinton, iki dönemin ardından koltuğu başka bir Bush'a bıraktı. George H.W. Bush'un oğlu George W. Bush da iki dönemlik başkanlığından ardından Beyaz Saray'dan ayrıldı.
Böylelikle, Amerikan kamuoyu 1989'dan 2008'e, 19 yıl boyunca başkanlık koltuğunda sadece iki soyadını gördü: Bush ve Clinton.
Aslında bu "geleneğin", Bill Clinton'ın eşi Hillary Clinton'ın, Bush'un görevini tamamladığı 2008'de Demokrat Parti'den aday adayı olmasıyla devam edebilme ihtimali vardı. Ancak Barack Obama başkanlık yarışını kazanarak, o yıl Beyaz Saray'daki Bush-Clinton döngüsünü kırdı.
- Ülke yine Bush-Clinton "hanedanlığına" geri dönebilir
Ancak Obama'nın iki döneminin ardından şimdi ülke tekrar Bush-Clinton çıkmazına dönüyor görünüyor.
Hillary Clinton bu kez başkanlık için hazırlanırken, son iki seçimde güçlü adaylar çıkaramayan Cumhuriyetçi Parti'de bu kez umutlar, Bush ailesinden başka bir isim olan Jeb Bush'a bağlanabilir.
Bu durumsa, "ülkede siyasetin bu iki aile arasında çıkmaza girip girmediği" tartışmalarını beraberinde getirirken, bu noktada "siyasi hanedanlık (political dynasty)" terimi bile kullanılıyor.
-Ülkenin "siyasi henadanlık" sevdası
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan "Sırlar Ailesi: Bush Hanedanlığı" adlı kitabın yazarı Russ Baker, ABD'de demokrasinin bu nedenle şu anda "yaşam destek ünitesinde" olduğu görüşünde.
"Kamuoyu, siyasetin sunabileceği seçeneklerden öylesine ümidini kesmiş ve kopmuş bir hale geldi ki kendilerine ne sunuluyorsa ona razılar" diyen Baker, şu anda Bush-Clinton aileleri arasındaki çekişmenin geçmişte de Adams ve Kennedy gibi başka aileler bağlamında örneklerinin görüldüğüne dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Birbirine karşı yarışan iki hanedana sahipseniz, elinizde ne gibi bir seçenek olabilir ki? Örneğin 2004 yılında Bush ile John Kerry arasındaki başkanlık yarışına bakarsanız, ikisi de Yale Üniversitesi'nin gizli 'The Skull and Bones' (Kafatası ve Kemikler) kulübünün üyesiydi. Ülkedeki olağanüstü derecede yetenekli bireylerin varlığına rağmen, hem hanedanlara mensup olan hem de çoğunlukla aynı görüşleri paylaşan bu denli dar seçeneklere mecbur kalmamız çok cesaret kırıcı. Bence şu anda demokrasi yaşam destek ünitesinde. Politikada paranın rolü, büyük şirketler ile savunma ve sanayi sektörünün politika üzerindeki muazzam etkisi, bize zaten gerçek anlamda çok fazla seçenek bırakmıyor".
Özellikle Bush ailesinin konumunu "Osmanlı hanedanlığına" benzeten Baker, Amerikan tarihinde Bush'lardan önce bu kadar "güç ve etki"nin tek bir ailede toplandığı bir dönemin olmadığını savundu.
Baker, "Düşünsenize baba başkan, dede güçlü bir ABD Senatörü, sonra gelen oğul tekrar başkan. İkinci oğul da şimdi başkanlığa yarışıyor. Torun da Teksas eyaletinde yönetimde önemli görevde. Bu, ülke üzerinde muazzam bir etkiye sahip olmak demek. Bu daha önce hiç görülmemiş bir şey. Bush ailesi, zengin elitlerin çıkarlarını temsil ediyor ve bu çıkarlara hizmet etmelerini ve sistemde kalmalarını sürdürmeye yönelik çok güçlü bir motivasyon var" ifadesini kullandı.
- "Marka merakımız da bunda etkili"
Aslında diğer başkan adaylarının farklı seçenekler ortaya koyduğuna işaret eden Baker, "(Günün sonunda) bu mücadelede iki hanedandan (Bush-Clinton) birine kalırsak bu, demokrasimizde yüz yüze olduğumuz krize epik bir vurgu olur" dedi.
Baker, bunda ülkenin "marka merakının" da etkisi olduğunu belirterek, "Amerikan halkının çoğunluğu, hangi marka çok tanıdıksa onun arkasından gitmeye meraklı" dedi.
Bu noktada suçu medyaya da bağlayan Baker, "Çünkü, sürü psikolojisi içinde hareket ediyoruz, herkes ne yaparsa onu yapma eğilimimiz var. Örneğin, Demokratlarda tüm vurgu Clinton'a olunca, diğer adaylara yeterli ilgiyi gösteremiyoruz" ifadesini kullandı.
- "Eleştirilerde haklılık payı var ama aynı değil"
"Tüm Başkanların Akrabaları: Siyasi Rolleri" başlıklı kitabın yazarı, Harvard Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Barbara Kellerman, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, başkanlık koltuğuna aynı aileden üyelerin oturması durumuna ülkesinin kuruluşundan bu yana rastlandığını söyledi.
ABD'nin ikinci başkanı John Adams'tan sonra oğlu John Quincy Adams'ın ülkenin altıncı başkanı olarak seçildiğini hatırlatan Kellerman, "Başkanlık yarışında akrabalara iltimas geçme huyu yeni bir şey değil ama şimdi iki partinin de (aynı anda) bu kategoriye düşmesi dikkati çekici" dedi.
Ancak Amerikan siyasetinin bu iki aile arasında sıkışıp kaldığını söylemek için henüz erken olduğunu dile getiren Kellerman, "Daha seçimlere bir yıl var. Kesinlikle ikisinden birinin kaderimiz olacağını şimdilik söyleyemeyiz. Ayrıca, Amerikalıların 2016 yılında bu iki siyasi hanedanın birbirine karşı yarışacağı fikrine hayli direnç gösterdiğini düşünüyorum" diye konuştu.
Kellerman, ABD'nin diğer ülkelere demokrasi eleştirileri getirirken kendi içinde "siyasi hanedanlar" oluşturmasına yönelik soru üzerine, şunları söyledi:
"Bu geleneğe getirilen eleştirilerde haklılık payı var tabii ki. Amerikalılar da aslında bundan rahatsız ama elbette Mısır'da Mübarek ya da Suriye'de Esed dönemlerinde olduğu gibi çok uzun süre tek bir kişinin iktidarda kalmasıyla bu aynı değil. Herhangi bir iktidar makamında tek bir kişi uzun süre, örneğin 15 yıl boyunca oturduğunda bunun sorunlar doğurma ihtimali yüksek. Ancak ABD'de şu anki duruma baktığımızda, aynı aileden olsalar da Hillary Clinton'ın Bill Clinton, Jeb Bush'un da oğul ya da baba Bush'un kopyası olduğunu söylemek mümkün değil. Buna yönelik rahatsızlığı anlıyorum ama tek bir bireyin uzun süre boyunca iktidara tutunmasıyla bu durum arasında benzerlik bulunduğunu söylemek doğru olmaz."
Bunun yanında, ABD'deki seçim sisteminin "partiyi değil bireyi öne çıkaran" bir doğası bulunduğuna işaret eden Kellerman, tanınmış isim olmanın da seçmenlerin ilgisini çekmede çok önemli unsur olduğunu belirtti.
Zaman zaman ABD'nin kendi iç tartışmalarında da yer tutan "siyasi hanedanlıkla" ilgili Washington Post'un deneyimli siyaset muhabirlerinden Karen Tumulty de bir yazısında "ülkenin monarşiden kurtulmasına rağmen, garip bir biçimde siyasi hanedanlığa güçlü ilgi gösterdiğini" kaydetti.