Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü ile Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) işbirliğiyle bu yıl birincisi düzenlenen İstanbul Küresel Forumu, dünyanın dört bir yanından siyasetçi, akademisyen, yazar, aktivist ve düşünürü bir araya getirdi. İstanbul Kongre Merkezi'nde dün başlayan ve bugün de devam edecek olan organizasyona 150'ye yakın seçkin konuşmacı ve yüzlerce izleyici katıldı. İstanbul'da son dönemde yapılan en kapsamlı uluslararası organizasyon olan "adalet" ana temalı toplantının dünkü ilk gün oturumlarında çeşitli başlıklar altında adalet kavramının çerçevesine dair tespitlerde bulunuldu. Açılışta konuşan SETA Başkanı Taha Özhan, "Bugün halkını katletmeye devam eden Suriye Baas rejiminin sadece halkıyla değil, adalet ve vicdan ile savaşmaya devam ettiğini" kaydederek, İsrail'in de Filistin topraklarında işgali sürdürmesinin mümkün olmadığını belirtti. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun da konuşmacı olarak katıldığı ilk oturumda söz alan Arap Birliği Genel Sekreteri Nebil El Arabi, Başbakan Erdoğan'ın açılış konuşmasında dile getirdiği, yeni bir uluslararası sistemin gerektiği vurgusunu tekrarlayarak, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası oluşumların, toplumların adalet taleplerini karşılamadığını söyledi.
'TÜRKİYE ACI ÇEKENLERLE'
Princeton Üniversitesi öğretim üyelerinden Richard Falk ise Türkiye'nin yumuşak güç (soft power) politikasının doğruluğuna işaret ederek "Türkiye'nin 'yumuşak güç' politikası, dünya sistemindeki sert güç üzerinde dengeleyici bir tesir yapıyor. Dünya derin bir geçişi dönemi yaşıyor, sert güçlerin eli zayıflıyor. Son on yılda Türkiye prensipli ve ahlaklı bir dış politika izlemiştir. Türkiye, izlediği politikalarla Soğuk Savaş sonrası dönemde bağımsız ve egemen bir devletin nasıl olacağının en güzel örneğini sergiledi. Türkiye, acı çeken ülkelerin sıkıntılarını kendisine dert edindi, bunu ahlaki bir sorumluluk olarak gördü. Bir takım engeller, problemler ve aksilikler olabilir; ama yine de yumuşak gücün etkisi çok büyük" dedi. El Cezire televizyonu eski Genel Yayın Yönetmeni Vaddah Hanfar ise Filistinli olduğunu ifade ederek, "Aileme sorarsanız, başkent olarak İstanbul'u gösterirler. Ortadoğu ifadesi Batılı ülkelerin tanımıdır. Biz 'Şark' deriz, Arap edebiyatının bütün büyük ustaları da bunu bu şekilde ifade ederler. Ortadoğu'da sınırlar yeniden çizildi, Araplar bir millet halinde bir arada yaşamayı başaramadılar, sadece İran ve Türkiye ayakta kalabildi" dedi.
'TÜRKİYE BİZİM İŞİMİZİ KOLAYLAŞTIRIYOR
SABAH'ın
sorularını cevaplayan Suriye Ulusal Konsey Başkanı Abdülbasit Seyda, Türk hükümetinin Suriye kriziyle ilgili gösterdiği olağanüstü çabanın Suriye halkının işini kolaylaştırdığını ve Esad rejimi nedeniyle acı çeken bütün kesimler için bu politikanın unutulmaz olduğunu kaydetti. Türkiye ile Suriye arasındaki uzun kara sınırı nedeniyle iki ülkenin kaderinin de ortak olduğunun altını çizen Seyda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'na destekleri için teşekkür etti. Esad'ın devrilmesinden sonra bütün Suriye vatandaşları için eşitliğe dayanan demokratik bir devlet kurma isteğinde olduklarını da vurgulayan Seyda "Bütün vatandaşlarımızın eşitliğinin sağlanması için çalışacağız. Suriye'de bunun mücadelesini vereceğiz" dedi.
CİBRİL: LİBYA'NIN DEVLETE İHTİYACI VAR
Libya'da
Muammer Kaddafi devrinin sona ermesinin ardından başbakanlık görevini yürüten, geçtiğimiz temmuz ayındaki seçimlerde de liderliğini yaptığı ulusal ittifak yüzde 50'den fazla oy alan eski Adalet Bakanı Mahmud Cibril, toplantı sırasında SABAH'a özel açıklamalarda bulundu. Türkiye ile Libya arasındaki ilişkinin konjonktürlere bağlı olmayan çok özel bir ilişki olduğunun altını çizen Cibril, devrim sürecindeki desteklerinden dolayı Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu'na teşekkürlerini sunduklarını söyledi. Cibril Libya'daki şu anki durum içinse, "Kaddafi döneminde devlet sistemi tek bir kişiye bağlıydı. O ortadan kalkınca, devlet de çöktü. Şu anda en çok ihtiyacımız olan şey bir devlettir" dedi.
Taha KILINÇ / İSTANBUL