Libya Temas Grubu Toplantısı için İtalya'ya giden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, dönüş yolunda Türkiye içi gelişmelerin dış dünyaya yansıması ve Kırım'ın geleceğine ilişkin sorularımızı yanıtladı.
Kırım'da son durum nedir?
Maalesef pek iyi gitmiyor. ABD'yi kararlı gördüm. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise karşı tarafı suçluyor. Çözüm için iki prensip düşünebiliriz. Bir, Ukrayna'nın toprak bütünlüğü. Kırım da dahil hiçbir emrivaki yapılmaması. İkincisi, Kiev'deki hükümetin ülkedeki herkesi kucaklaması. Ukraynalılar da bana 'Türkiye modelini uygulamak istiyoruz. Türkiye, AB'ye aday. NATO'ya üye olmakla birlikte Rusya ile de ilişkileri mükemmel. Bunu yapmak istiyoruz' dediler.
Kırımlılara nasıl bir taahhütte bulundunuz?
Kırım Tatarları'nın oradaki huzur ve selameti bizim politikamızın esasıdır. Kırım derneklerini topladığımda söyledim: "Şiddet eylemlerine bulaşmayın, provokasyona gelmeyin. Ama bizden tahliye de istemeyin. Yani Kırım'ı boşaltmamanız gerekir"
İç gündem, temaslarda karşınıza çıkıyor mu?
Kimse bana 'Türkiye'de ne olacak? Kaygılıyız' yaklaşımıyla soru sormuyor.
Bunun sebebi nedir?
Türkiye'de sistem işliyor. Her demokraside türbülanslar olur. Türkiye'nin istikrarı sadece kendisi için önemli değil, Türkiye çevresine de istikrar sağlayan bir ülke.
Son olaylar Türkiye'nin dış algısında erozyona yol açtı mı?
Geçen sene takdir öndeydi, bu sene merak da var. Dinlemeler noktasında bizdeki gibi ulusal güvenliği tehdit boyutunda dinleme yok dünyada. Her yerde var ama çoğu uluslararası dinlemeler.
Nasıl bir yapı ile karşılaştığınızı düşünüyorsunuz?
İyi niyetli insanların katkıda bulunduğu yapının yanında başka bir yapı kendini ortaya koydu. Siyaseti bürokrasi üzerinden yönlendirmeye dönük bir yapı bu. Diğeri ne kadar desteğe mazhar ise siyaseti yönlendirmeye çalışan yapı da o ölçüde engellenmeye müstahaktır. Ayrım yapmak zorundayız. Yoksa Türkiye'de siyasal sisteme güven olmaz. Demokrasinin en önemli yönü şeffaflık. Kimin hakkında ne varsa araştırılmalı. Ben de dahil olmak üzere bir kuruş varsa bunun hesabını vermeliyiz.
TIR meselesinde Türkiye'yi El Kaide'ye yardım ediyormuş iddiasıyla, Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne taşıma gibi bir plan mı vardı?
Bu tür olaylarla istenen, Türkiye'yi birinci kategori ülkeden ikiye, hatta mümkünse üçe düşürmek. Alt kategoriye nasıl düşersiniz? Önce vizyonunuzu sarsarlar. Türkiye'nin dış politikasında bunu denediler. Karar alma kabiliyetinizi uluslararası baskı veya içerideki operasyonlar yoluyla zayıflatmak isterler. Dışişleri Bakanı olarak Türkiye ile Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin adını yan yana anmak istemem, Türkiye için hakaret kabul ederim. Ama bu kadroyu mahkûm ettirmek isteyen içeride ve dışarıda çok kişi çıkar, çıkmıştır da.
Kozmik görüşmelerde hasar tespiti yaptınız mı?
Artık bazı şeyleri olağanüstü şekilde yapıyoruz. Normalde telefonda anlatabileceğim bir konuyu önceki gece Başbakan'ın yanına giderek konuştum. Eskiden, 'Kriptolu telefonla konuşalım' diyorduk, şimdi yapamıyoruz. Bu kaygı bile bir ulusal güvenlik sorunudur.
HESAP VERECEKLER
17 Aralık sonrası Türkiye'nin görünümü ne kadar zarar gördü?
Üç kategori ülke var dünyada: 1-Vizyon üretebilen ve karar alabilen ülkeler. Bu ülkeler yükseliyor. Türkiye böyle ülke. 2- Vizyonu olmayan ama karar alabilen ülkeler. Bunlar statükosunu koruyor. 3- Vizyon üretemeyen ve karar kabiliyeti olmayanlar. Bu ülkeler kırılgan hale geliyor. Türkiye birinci kategoride. Son olaylar Türkiye'nin karar alma kabiliyetinde kırılganlık varmış görüntüsü vermeye yöneldiği için tehlikeli ve bir ulusal güvenlik sorunu.
30 Mart sonrası hukuki sürecin başlayacağı söyleniyor...
Hukuk devletinde her eylemin bir hukuki sonucu doğar. Nasıl günlerdir bakanlarla ilgili fezleke konusu gündeme getiriliyor. Onu hukuki süreç olarak görenlerin, bu dinlemeler de dahil olmak üzere ulusal güvenlikte açılan zafiyetten kimler sorumluysa onlarla ilgili hukuki sürecin işletilmesini de doğal görmesi lazım. Burada hesap verilmesi gereken bir durum var, ki bir daha buna cüret edilemesin.