Çin'in Şaanşi eyaletinin başkenti Şian'da bulunan devasa mezarda kazı yapan arkeologlar, dijital tarama yöntemiyle İmparator Çin Şı Huang'ın mozolesi yakınlarındaki kuyuda bin 400 asker, 89 savaş arabası ve at heykelleri buldu.
Arkeologlardan Yüan Congyi, içinde hem savaş arabası hem at hem de asker heykelleri bulunması açısından kuyunun "Terra Kotta ordusunun özünü" yansıttığını söyledi. Kuyuda ayakta duran savaşçıların yanı sıra ok atmak için diz çökmüş asker heykellerinin de bulunduğunu belirten Yüan, heykeller üzerindeki renkli boyanın da görece daha iyi korunduğunu kaydetti.
Bu kuyudaki ilk kazılar, 1994'te başlamıştı. Kazılar sırasında parlak yeşile boyanmış bir heykel bulunmuştu. Ölümden sonra imparatoru koruması için yapılan toprak askerlerin üzerindeki boya tabakası, bölgenin kuru iklim şartları nedeniyle havayla temasın ardından soyuluyor. Bu nedenle kuyudaki kazı çalışmalarına, 2008'de boyaların korunması için yeni bir yöntem bulunup, yeterli personel atanana kadar ara verilmişti.
Kuyudaki heykelleri Şian'ın kuru havasından korumak için streç filmle sarmayı planladıklarını belirten Yüan, dijital tarama yönteminin de toprak askerlerin renkleri solmadan ya da üzerindeki boya tabakası soyulmadan önce kayıt altına alınmasına yardımcı olacağını kaydetti.
Yerin altında savaşa hazır 8 bin asker
M.Ö. 221'de Çin Hanedanlığını kuran İmparator Çin Şı Huang'ın Terra Kotta ordusu, 29 Mart 1974'te Lintong bölgesinde kuyu açmaya çalışan çiftçiler tarafından tesadüfen bulunmuştu.
İlk kazılar sırasında dört kuyu ortaya çıkarılmıştı. Bu kuyuların en büyüğünde ortaya çıkarılan 6 bin toprak asker, arkeoloji dünyasında büyük hayranlık uyandırmıştı. İkinci kuyudan 120 süvari ve okçu heykeli çıkarılırken, üçüncü kuyuda general ve diğer üst rütbeli askerler olduğu sanılan daha uzun heykeller bulunmuştu. Dördüncü kuyu boş çıkmıştı. Dört kuyuda toplam 8 bin asker, 130 savaş arabası, 520 at ve 150 de süvari atı heykeli bulunmuştu.
Askerler, doğudan gelecek akınlara karşı dönemin savaş nizamına ve stratejisine uygun biçimde imparatorun mozolesinin 1,6 kilometre doğusuna yerleştirilmiş.
Temeli güneyden kuzeye 350 metre uzunluğunda, doğudan batıya 345 metre genişliğinde bir dörtgen olan mezar, 76 metre yüksekliğinde bir piramit şeklinde yükseliyor. İmparatorun mezarı 56 kilometre karelik alanıyla dünyanın en büyük mezarı kabul ediliyor. Bölge, 1987'de UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirasları Listesi'ne alınmıştı.
Heykeller gerçek insanlar model alınarak yapıldı
Tamamlanması 37 yıl süren mezarın yapımında yaklaşık 700 bin işçinin çalıştığı sanılıyor.
M.Ö. 210'da 50 yaşındayken ölen imparator Çin Şı Huang'ın mezarın tam ortasında yer alan mozolesinde henüz kazı yapılmadı.Mezarda her biri son derece detaylı ve gerçek insan büyüklüğünde yapılan askerlerin yanı sıra binlerce kılıç ve mızrak bulunmuştu. Paslanmaması için silahların üzerinin krom dioksitle kaplandığı keşfedilmişti.
Heykellerden 30'unun üç boyutlu bilgisayar modellerini çıkaran ve özellikle kulaklarını inceleyen bilim adamları, her bir heykelin birbirinden tamamen farklı kulak yapısına sahip olduğunu ortaya çıkarmıştı. Heykellerin, gerçek insanlar model alınarak yapıldığı sanılıyor.
Toprak askerlerin yapılış tekniği de dönemin teknolojisinin ne kadar ileri olduğunu gösteriyor. Kilden yapılan her bir heykel, ardından delik açılarak 300 ila 900 derecede fırınlanmış. Uzmanlar, deliklerin yüksek sıcaklıklarda çömleklerin patlamaması için açıldığını ve daha sonra kapatıldığını belirtiyor.
Ölümden korktuğu için yaşam iksirinin peşine düşen imparator
Tarihe "ilklerin imparatoru" olarak bilinen Çin Şı Huang, bölgedeki etnik Çin uluslarını birleştirip tek devlet çatısı altında toplamış, herkes için geçerli yasalar, tek bir yazı dili, ortak para birimi ve ölçü birimleri uygulamasını başlatmıştı. Ülkeyi yollar ve kanallarla donatan İmparator Çin, dünyanın en uzun duvarı olarak da bilinen Çin Seddi'nin de temelini atmıştı.
İmparator Çin, ölümden duyduğu büyük korku ve sonsuza dek yaşama isteği nedeniyle efsanelerde geçen "Abı Hayat"ı bulmak için verdiği çabayla da tanınıyor.
Çin, simyacıların kendisine sonsuz hayatı bahşedeceğini ileri sürdüğü cıva haplarından çok fazla aldığı için 50 yaşında ülkenin doğusuna çıktığı bir seferde ölmüştü.