Ban, The New York Times gazetesinde yayınlanan "İsrail, elçiyi vurma" başlıklı makalesinde, İsrail-Filistin sorununa ilişkin görüşlerini ve geçen haftaki açıklamalarına İsrail tarafının verdiği tepkiye cevabını yazdı.
Ban makalesinde, BM'de geçen haftaki konuşmasında "Tarih boyunca insanların işgale hep direndikleri" basit gerçeğine işaret ettiğini hatırlatarak, "Bazıları, benim sözlerimi 'şiddeti meşrulaştırdığım' iddiasıyla çarpıtarak elçiyi vurmaya çalıştı" ifadelerini kullandı.
Sivillere saldırılmasını ve terörü asla meşru göremeyeceğini vurgulayan Ban, makalesinde "BM Güvenlik Konseyi'nde de belirttiğim gibi yaklaşık 50 yıllık işgal altındaki Filistin halkının acıları ve hayal kırıklığı giderek artıyor. Bunu görmezden gelmek sahadaki gerçeği değiştirmez. İşgalin doğurduğu kızgınlık ve umutsuzluğun şiddet ve aşırılığa yönelten temel nedenler olduğunu kimse inkar edemez" ifadelerine yer verdi.
İsrail'in var olma hakkına meydan okuyanlara her zaman karşı olacağını, aynı zamanda Filistinlilerin kendi devletlerine sahip olma hakkını da savunacağını vurgulayan Ban, "İki devletli çözümden geri dönülemeyecek biçimde uzaklaşmakta olduğumuz için endişeliyim. İsrail hükümetinin ileri gelen üyelerinin bu çözümü toptan reddeden açıklamaları nedeniyle de kaygı duyuyorum" ifadelerini kullandı.
Ban Ki'mun, şunları kaydetti:
"Bana ve BM'ye yerleşim birimleri konusundaki açıklamalarım nedeniyle saldırılar oluyor. İsrail iyi niyetli eleştirilere saldırmayı sürdüremez. Konuşmalardan isteyen istediği kısmı alabilir ancak uluslararası toplum, İsrailliler ve Filistinlilerin mevcut durumun sürdürülemez olduğuna ilişkin işaretleri görmelerinin zamanı geldi. Başka insanları sonu gelmeyen biçimde işgal altında tutmanın hem İsrail hem de Filistinlilerin güvenlik ve geleceğinin altını oyduğu görülmeli."
Ban, geçen hafta BM Güvenlik Konseyi'nde yaptığı konuşmada tarih boyunca baskı altında kalan toplumların direndiğini bunun çoğu zaman şiddet ve aşırılığı da içinde barındırdığını söylemişti.
Bu sözler üzerine İsrail Başbakanı Netanyahu, Genel Sekreter'i "terörü cesaretlendirme ve meşrulaştırma" ile suçlamış, İsrailli birçok çevreden de benzer tepkiler gelmişti.