Belçika basınında çıkan haberlere göre, De Moor, başka Avrupa ülkesinde koruma almış olan kişilerin Belçika'ya iltica başvurusu yapmasının, iltica sistemine zarar vereceğini belirtti. Son dönemde Belçika'ya aylık 450'den fazla iltica başvurusu yapıldığını aktaran De Moor, bu başvuruların birçoğunun "Yunanistan veya Bulgaristan"dan koruma almış mültecilere ait olduğunu kaydetti.
Bu durumun "iltica sistemine zarar verdiğini" savunan De Moor, "Yunanistan ya da Bulgaristan'da mülteci olarak tanınan birinin Belçika'da yeniden sığınma başvurusunda bulunması açıklanamaz. Ülkemiz savaştan kaçan mültecilerle dayanışma göstermek istiyor ancak başka bir yerde zaten korumaya sahip olan kişilerin dosyalarını da işleme koymak zorunda kalırsak sistem çalışmaz." değerlendirmesinde bulundu.
De Moor, Göçmen Uyuşmazlıkları Konseyinin (RVV), mültecilerin koruma aldıkları ülkelerde yetersiz ve erişilemez sosyal hizmet olduğu anlaşıldığı takdirde başka bir Avrupa ülkesine iltica başvurusu yapabilmelerine imkan tanıyan kararına "mümkün olan tüm yasal yollarla" karşı çıkacağını ifade etti.
Mültecilerin genellikle ilk korumalarını aldığı Yunanistan ve Bulgaristan'da koşulların yeterli ve güvenli olduğunu savunan De Moor, konuya ilişkin Yunan mevkidaşıyla da görüştüğünü ve bu ülkedeki mültecilerin durumunun iyileştirilmese yönelik projeleri desteklemeye hazır olduklarını aktardığını söyledi. De Moor ayrıca, 2026'da yürürlüğe girmesi beklenen Avrupa Birliği'nin (AB) tartışmalı Göç ve İltica Paktı'nın bazı bölümlerini daha erken uygulamaya koyarak başka bir Avrupa ülkesinde mülteci olarak tanınan kişilerin kabulünü doğrudan reddedebilmeyi amaçlıyor.
SIĞINMACI KRİZİ
Belçika'da sığınma başvurusu yapmak isteyenlere barınacak yer bulunmamasıyla ilgili uzun süredir kriz yaşanıyor. Devlet, mülteci kabul merkezlerinin kapasitelerinin dolmasını gerekçe gösterip, yükümlülüğünü yerine getirmeyerek bu kişileri sokakta kalmaya mahkum ediyor. Gönüllü avukatlar, Brüksel mahkemelerinde devlete karşı binlerce dava kazanıyor ancak mahkeme kararlarına riayet edilmiyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) taşınan davalar neticesinde 5 kez Belçika aleyhine ihtiyati tedbir kararı alındı ancak bu da durumu değiştirmedi. Sivil toplum kuruluşları (STK), Belçika'nın bu politikayı bilinçli uyguladığını ifade ediyor.