TBMM Başkanı Mustafa Şentop, geçtiğimiz günlerde Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Buric'e mektup göndererek, Konseyin Kapsayıcılık ve Ayrımcılıkla Mücadele Birimi'nin başlattığı, başörtüsü takan kadınlara yönelik ayrımcılıkla mücadele kampanyasının, Fransa'nın itirazları üzerine sonlandırılmasından duyduğu rahatsızlığı iletti.
Mektubunda, Avrupa'da aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 47 devleti; hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan hakları ortak paydaları etrafında bir araya getiren Avrupa Konseyinin, söz konusu devletlerin ülkelerinde yaşayan 800 milyondan fazla insanın temel hak ve özgürlüklerinin korunması noktasında önemli bir işlevi yerine getirdiğini belirten Şentop, "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 9. maddesinde güvence altına alınan din ve inanç özgürlüğünün ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla ortaya konulduğu üzere söz konusu özgürlüğün kullanım şekillerinden biri olan dini saiklerle baş örtülmesinin, Avrupa Konseyinin temelini oluşturan insan hakları kavramının kapsamına dahil olduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır." ifadesini kullandı.
Şentop, son yıllarda özellikle Avrupa'da başörtüsü takan Müslüman kadınların, İslamofobi'nin ve yabancı düşmanlığının tetiklemesiyle gerek kamu kurumları gerekse kişiler ve özel kuruluşlar tarafından çeşitli nedenlerle ayrımcılığa ve kimi zaman nefret suçu derecesine ulaşan haksız uygulamalara maruz bırakıldığının gözlemlendiğini aktardı.
"SONLANDIRILMASI ŞOKE EDİCİ"
Din ve inanç özgürlüğünün Avrupa'da sahip olduğu koruma düzeyi noktasında haklı endişeler doğuran bu yadsınamaz olgu karşısında, Avrupa Konseyinin Kapsayıcılık ve Ayrımcılıkla Mücadele Birimi'nin başlattığı başörtüsü takan kadınlara yönelik ayrımcılıkla mücadele kampanyasının, çok değerli bir girişim olduğunu vurgulayan Şentop, Avrupa Konseyinin temelini oluşturan insan haklarının korunması ve geliştirilmesi adına takdiri hak eden bu girişimin, Avrupa Konseyine ev sahipliği yapan Fransa'da bazı siyasetçilerin dile getirdiği politik mülahazalar üzerine sonlandırıldığını anımsattı.
"Başörtüsü takan kadınlara karşı yapılan ve Avrupa genelinde yayılma eğilimi gösteren ayrımcılığa karşı başlatılan anlamlı kampanyanın, Avrupa Konseyi tarafından bir üye devletin siyasi mülahazaları dikkate alınarak sonlandırılması şoke edicidir" ifadesini kullanan Şentop, Avrupa Konseyinin yöneticileri tarafından, aralarında Fransız bakanların da bulunduğu politikacıların yönlendirmesi doğrultusunda alınan böyle bir kararın, her şeyden önce "Konsey Sekretaryasında çalışan tüm memurların görevlerini hiçbir ulusal mülahazadan etkilenmeksizin yerine getireceklerini" ve "taraf devletlerden hiçbirinin, görevlerini yerine getirirken Konsey Sekretaryasını etkileme girişiminde bulunmayacağını" öngören, Avrupa Konseyi Kurucu Anlaşması'nın 36. maddesine açıkça aykırılık oluşturduğuna dikkati çekti.
"UTANILACAK BİR HADİSE"
Mektubunda, Birleşmiş Milletler Din ve İnanç Özgürlüğü Özel Raportörü'nün, kısa süre önce yayımlanan Din ve İnanca Dayalı Ayrımcılığın ve Hoşgörüsüzlüğün Sonlandırılması İçin İslamofobi ve Müslüman Karşıtı Nefretle Mücadele Raporu'nda, başörtüsü takan Müslüman kadınların Avrupa ülkelerinde yaşadığı ayrımcılığın çarpıcı şekilde ortaya konulduğunu aktaran Şentop, şöyle devam etti:
"Avrupa Konseyinin kampanyasının sonlandırılması yönünde alınan karar, Avrupa'da yaşayan Müslüman azınlığın kadın mensuplarının inandıkları dinin gerekliliklerine uymaları sebebiyle sosyal yaşamın dışında tutulmalarına ve ayrımcılığa maruz bırakılmalarına Avrupa Konseyi tarafından onay verildiği anlamına gelmektedir. Her durumda taraf devletlerin siyasetçilerinin politik kaygılarını kendi temel değerlerinin üzerinde konumlandırması, 70 yıllık tarihinde insan haklarının korunması noktasında çok önemli başarılar elde etmiş olan Avrupa Konseyinin tarihinde utanılacak bir hadise olarak yerini almıştır. Ayrıca bu karara dayanak oluşturan kaygılara Fransa'nın kamu görevlilerinin ve siyasetçilerinin kaynaklık etmesi, Avrupa Konseyinin bağımsız, tarafsız ve profesyonel şekilde çalışabilmesi için adı geçen devletin uygun bir ev sahibi olup olmadığı noktasında bazı soru işaretleri uyandırmaktadır.
Umulan, bir taraf devletin iç siyasi çekişmelerinden kaynaklanan kaygıların Avrupa Konseyinin temel değerlerine üstün tutulduğu bu pratiğin acilen düzeltilmesi, münferit bir olumsuz örnek olarak kalması ve tekrarlarının yaşanmamasıdır. Bu ise ancak Avrupa Konseyi Sekretaryasında görev yapan yetkililerin ve başta ev sahibi ülke olmak üzere tüm taraf devletlerin Avrupa Konseyi Kurucu Anlaşması'nda belirlenen ilkelere sıkı sıkıya bağlı kalmaları durumunda mümkün olabilecektir. Bu vesileyle temel ilke ve değerlerimiz çerçevesinde ortak tutum geliştirebileceğimizi ümit ederim."
"PROJEYİ SONLANDIRMAK GİBİ BİR NİYETİM YOK"
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Buric, bir süre önce Meclis Başkanı Şentop'un mektubuna cevap yazdı.
Avrupa Konseyinin, kendini tüm Avrupalıların düşünce özgürlüğü, vicdan ve din de dahil insan haklarını ve temel özgürlüklerini korumaya, bu hak ve özgürlüklerden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi doğrultusunda, ayrımcılık olmaksızın her koşulda yararlanılmasına adadığını belirten Buric, "İnsan hakları için yapabiliriz" adlı projenin, Avrupa Konseyi değerleri ile uyumlu olan bir amaç, yani bir kişi veya gruba karşı nefret ve ayrımcılığı teşvik eden ifadelerle mücadeleye kapsamlı bir yaklaşım güttüğünü bildirdi.
Proje çalıştaylarından birinde katılımcıların, dini kıyafetler giyilmesi suretiyle dini kimliğin ifade edilme özgürlüğü üzerine odaklanmayı tercih ettiklerini, bilhassa birçok kez ayrımcılığa uğrayan İslami başörtüsü takan Müslüman kadınların klişeleştirilmelerine ve damgalanmalarına karşı çıkmak adına mesajlar üretmeyi arzu ettiklerini aktaran Buric, şunları kaydetti:
"Katılımcılar tarafından hazırlanan ve akabinde sosyal medya aracılığıyla iletilen mesajların bazıları kötü formüle edilmiş olup yanlış yorumlamaya açıktır. Bu mesajlardan haberdar olur olmaz kaldırıldıklarından emin olarak, bazı üye devletlerden gelen tepkiler sonrasında Avrupa Konseyinin bu konudaki duruşunun açıklığa kavuşturulmasını sağladım. Projenin iletişim yönlerini yeniden gözden geçirmeleri ve sunulma yöntemlerini dikkatli şekilde ele almaları ve böylelikle hedefleri ile Avrupa Konseyi değerlerinin düzgün şekilde yansıtılmasının sağlanması için ilgili meslektaşlarıma talimat verdim. Hiç şüpheniz olmasın projeyi sonlandırmak gibi bir niyetim yok. Ayrımcılık yapmama ile ilgili daha büyük mesaj ve nefret söylemleriyle mücadele halen önemlidir.
Son olarak bu vesileyle Ayrımcılıkla Mücadele İdari Komitesi ile Medya ve Bilgi Toplumu İdari Komitesi'nin nefret söylemleriyle mücadele için yeni bir Bakanlar Kurulu tavsiyesi oluşturduklarına, ayrıca ırkçılık ve hoşgörüsüzlük karşıtı Avrupa Komisyonunun, Müslüman karşıtı ırkçılık ve ayrımcılığın önlenmesi ve mücadele edilmesine ilişkin revize edilmiş bir 'genel politika tavsiyesi' hazırladığına dikkati çekmek istiyorum. Bu metinler, Müslümanlara, ayrıca Müslüman kadınlara karşı nefret ve ayrımcılıkla mücadeleye ilişkin faaliyetlerimizi daha da güçlendirecektir."