SUNUŞ
Angela Merkel'le 2 yıl önce Berlin'de buluştuğum zaman çok şaşırmıştım. Siyah pantolonun üstüne giydiği koyu yeşil ceketiyle öylesine gösterişsizdi ki! Gülümseyerek elimi sıkan gerçekten Avrupa'nın en güçlü lideri miydi? Yoksa emekliliğini bekleyen bir fizik profesörü mü? O günlerde Avrupa euro kriziyle sarsılıyordu. Yunanistan iflasın eşiğindeydi ve Alman Şansölyesi Yunanistan'a para musluklarını açmamak için "Kemer sıkmayı kabul edin" diye baskı yapıyordu. Aslında bir papazın kızı olan Merkel'e demode görüntüsü yüzünden başbakanlık koltuğuna oturduğu zaman tepeden bakanlar çok olmuştu. 51 yaşındaki Doğu Alman kökenli siyasetçi için "Can sıkıcı bir taşralı" olduğunu söyleyenler çoktu. Özellikle de Almanya'yı birleştirip adını altın harflerle tarihe yazdıran Helmut Kohl'den sonra büyük bir hayal kırıklığıydı Doğu Alman fizikçisi! Ancak Merkel ilk günden Doğu Almanya'nın tozunu üstünden atmaya başladı. Saç modelini değiştirdi. Canlı renkler ve spor kıyafetler giyip modernleşti. En büyük sansasyonu ise resmi bir yemekte göğüs dekoltesini gözler önüne seren mavi bir tuvalet giyerek yaptı. Herkesi şaşırtan seksi imajıyla karikatüristlere malzeme oldu ama umurunda bile değildi. Onu hafife alanlara meydan okuyordu adeta. İlk büyük sınavını Sosyal Demokrat SPD'yle 4 yıllık koalisyon döneminde verdi. İkinci sınavı da 2009'da Hür Demokratlar'la (FDP) kurduğu koalisyonda! 8 yılda hem SPD'ye hem de FDP'ye oy kaybettirdi. Ama en büyük sınavını 2. Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük barış, kalkınma ve istikrar projesi olan "Büyük Avrupa Projesi", euro kriziyle sarsılmaya başlayınca verdi. "Almanların vergileriyle batanları kurtarmam" deyip AB'ye öylesine meydan okudu ki Fransa bile kabul etmek zorunda kaldı. Ama ilginçtir Almanlar Merkel'e "Mutti" yani "Ana" adını taktılar. Nedenlerini anlatayım. NB
Angela Merkel 51 yaşında Almanya'nın ilk kadın başbakanı olduğunda 8 yıl sonra Avrupa'nın da en güçlü siyasetçisi olacağını hayal etmiş miydi acaba? Öylesine iyi bir "Siyaset Pokeri"oyuncusu ki kimbilir belki kafasında gizli plan vardı ama kartlarını hep son ana kadar sakladı ve hiç ipucu vermedi. Kuşkusuz Merkel'in siyasette bazı sırları var. Angela Merkel, ilk sınavını başbakanlıktaki ilk 4 yılında sosyal demokratlarla kurduğu büyük koalisyon sırasında verdi. Hem koalisyon ortağı SPD'nin yüzde 10 oy kaybetmesi sağladı ve SPD oyları yüzde 35'den yüzde 25'e düştü hem de Avrupa'da "tek lider" olmaya başladı.
TÜRKİYE SÜRTÜŞMESİ
İkinci 4 yılında ise yine kardeş partisi olan CSU'yu (Bavyeralı muhafazakârlar) yeniden yanına alıp Liberal Demokrat Parti'yle (FDP) mevcut koalisyonu kurdu. Aslında CDU/CSU ve FDP koalisyonu başlangıçtan beri oldukça sancılıydı. Merkel dışişleri bakanlığını FDP'nin popüler siyasetçisi Guido Westerwelle'ye bıraktı. Merkel'le Westerwelle hem sağlık ve sosyal güvenlik politikaları hem de "Türkiye" yüzünden çok sürtüştüler. Gerçi Merkel ilk koalisyon döneminde sosyal demokratların da baskısıyla Türkiye'yle müzakereleri dondurmadı ve AB başkanlığı sırasında da 4 başlık açılmasını sağladı. Ama ikinci koalisyon döneminde Westerwelle'ye rağmen frene bastı. Nitekim Merkel'in Türkiye'nin AB'de tam üyeliğine karşı olduğu artık sır olmaktan çıktı. Son 4 yılda Merkel-Westeweller sürtüşmesi zaman zaman şiddetlendi ancak ipler kopmadı. Her krizin ardından ya sorunu dondurdular ya da uzlaştılar. Avrupa'nın yeni Demir Leydisi bu koalisyonda da FDP'ye oy kaybettirmeyi başardı. FDP'nin oyları da yüzde 7'lere düştü.
UZLAŞAN SİYASETÇİ İMAJI
Merkel'in çok zeki bir siyasetçi olduğuna ve fizik zekâsını siyasette de kullandığına hiç kuşku yok. Kararlı bir liderdi ama hep "uzlaşmacı" bir imaj çizdi. Hatta o kadar ki parmaklarını birleştirip avucunu açarak yaptığı konuşmalarla siyasette Merkel sembolünü yarattı ve sonunda "Mutti" unvanını aldı. Berlin'de konuştuğum siyasi gözlemcilere göre, Merkel'in uzlaşmacı tavrı aslında Doğu Almanya'daki yetiştiği baskı ortamından kaynaklanıyor. Bu yüzden iç politikada da euro krizi sırasında da büyük riskler almaktan hep kaçtı. Daima mevcut sistemi korumaktan yana tavır koydu. Ayrıca gösterişten hoşlanmadığı için "Kapitalist sistemin kurbanı asla olmam" demesi de muhafazakâr Alman toplumunu etkiledi. Orta sınıf bir Alman gibi kıymalı spagetti ve patates çorbasını sevdiğini söylemesi de sempati yarattı.
BÜYÜK PROJELERİ OLMADI AMA...
Aslında Merkel'in Ortak Para Birliği'ni başlatıp euroya geçen Helmut Kohl gibi büyük projelerİ hiç olmadı. Ama öyle siyasi taktikler uyguladı ki karşısındakinin elindeki kozları almayı başardı. Sosyal demokratların büyük projelerini bile çaldı. Ne zaman SPD yeni bir proje açıklasa, "Hiç bir kompleksim yok. Ben uygulayacağım" diye üzerine atladı. Ama konjonktür değişince de vazgeçti. Merkel uzlaşmacı imajına rağmen kabinesini demir yumrukla yönetti. Başbakanlığı döneminde adı yolsuzluğa karışan bakanları acımadan sildi ama yakın çevresindeki "sadık" danışmanlarından hiç vazgeçmedi. Merkel'in elindeki kartları son ana kadar açmayışı ve kontrolünü hiç kaybetmeyişi de en büyük avantajı oldu. Konuştuğum bir gazetecinin deyimiyle Merkel'le konuşmak satranç oynamak gibiydi. Hep bir adım öndeydi.
AVRUPA DEVİ ALMANYA
Yine Berlin'de konuştuğum kimi gözlemcilere göre ise Merkel "Makyavelist" bir siyasetçi olduğu için hep konjonktüre göre oynadı. Başkalarının yelkenlerinden rüzgârı alıp yoluna devam etti. Bunların ötesinde Merkel son derece de soğukkanlıydı. O kadar ki Putin, Merkel'e Doğu Almanya'yı hatırlatacağını bildiği halde bir buluşmalarında labrador bir köpekle geldi. Merkel, köpekten korkmasına rağmen bunu hiç göstermedi. Aslında Merkel'i 8 yıl sonra bile güçlü kılan temel faktör Alman ekonomisinin başarısı oldu. Fransa ve İtalya bile sarsılırken Almanya son yıllarda tarihinin en zengin dönemini yaşamaya başladı. Avrupa devi oldu. Merkel öylesine "ekonomik başarıya" kilitlenmiş durumda ki, ABD'nin Almanya'yı ve AB'nin karar odaklarını bile gizlice dinlediği ortaya çıktığı halde Obama'yla kavgaya girmedi. Ekonominin sarsılmaması için skandalın üzerini kapattı. Alman mucizesinin nedenleriyle ilgili bazı raporlar okudum. Sadece birkaç çarpıcı ekonomik veri aktarayım. Almanya'nın Merkel dönemindeki ihracatı 1.1 milyar euroya ulaştı. İşsizlik yüzde 6'ya geriledi. Yani Merkel tüm Avrupa sarsılırken Almanların yaşam koşullarını korudu ve ekonomiyi büyüttü. Almanların gözünde "istikrarın eğilmez lideri" oldu. Almanya giderek güçlendi. Halk da "Almanların vergileriyle hiçbir ülkeyi kurtarmam" diyen Merkel'i destekledi.
HİTLER'E BENZETENLER BİLE ÇIKTI
Kuşkusuz Angela Merkel'i çok sert eleştirenler de var. Sadece Yunanlılar değil Almanya'da bile Merkel'i Hitler'e benzetenler, fotoğrafını Nazi liderinin posteri önünde yayımlayıp altına "Onun tek bir programı var" yazanlar oldu. Muhaliflere göre, Merkel yeniden şansölye olursa-ki olacak gibi- Büyük Avrupa Projesi'nin geleceği de çok karanlık olacak! Sosyal demokratların ekonomist şansölye adayına göre de Merkel kısa vadede başarılı oldu ama orta vadede sadece "kemer sıkarak" Avrupa'yı felakete sürükleyecek. Nedenlerini yarın anlatacağım.
Bavyera sınavını geçti
Almanya 'nın Bavyera Eyaletinde yapılan seçimlerde, zafer Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi'nin (CSU) oldu. CSU'nun, resmi olmayan ilk sonuçlara göre tek başına iktidara geldiği belirtildi. Buna göre, Hors Seehofer'in lideri olduğu CSU yüzde 49 oy aldı ve tek başına hükümeti kuracak çoğunluğa ulaştı. CSU, 2008 seçimlerine göre, oylarını yüzde 5,5 artırdı. Daha önceki dönemde iktidar ortağı olan Hür Demokratlar (FDP) barajı aşamayarak meclis dışında kaldı. Sosyal Demokrat Parti yüzde 20.5, Yeşiller yüzde 8,5 FDP yüzde 3, Özgür Seçmenler Partisi yüzde 8.5 oy aldı. CSU'nun dünkü seçimlerde göstereceği performans, Angela Merkel liderliğindeki koalisyonun devamı açısından büyük önem taşıyordu. 1958'den bu yana kesintisiz olarak Bavyera'da iktidarı elinde tutan CSU, Merkel liderliğindeki Hırıstiyan Demokrat Birlik'in (CDU) kardeş partisi. CSU ve CDU 1949'dan beri birlikte hareket ettiklerinden Federal Meclis'te ortak gruba sahip. CDU, Bavyera'daki seçimlere dâhil olmuyor, CSU da diğer eyaletlerde seçimlere girmiyor. Her ne kadar iki farklı parti olarak kurumlaşmış olsalar da programlarındaki benzerlik ve uzlaşma CDU ve CSU'yu uzun yıllardır ortak bir siyasete yönlendiriyor.
YARIN: ANGELA MERKEL AVRUPA'YI FELAKETE Mİ SÜRÜKLEYECEK?