SUNUŞ
Brüksel'deki NATO karargâhı koridorlarında 3 gün boyunca yaptığım görüşmelerde 'Derin NATO'da yaşanan derin krizlerle de karşılaştım. Aslında Soğuk Savaşın zaferle noktalanmasından sonra ABD'nin savunma stratejisinde başlayan değişime ayna tutmadan Derin NATO'daki sancıları anlayamayız. ABD, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra neredeyse 50 yıl boyunca Avrupa'nın savunmasını üstlendi. Ama artık yükü tek başına omuzlamak istemiyor. 10-15 yıl içinde Atlantik'ten Pasifik'e birçok Amerikan üssünü kapattı ve milyarlarca dolarlık yükü omuzlarından attı. Gerçi ABD hâlâ NATO'nun "Büyük Abisi" olmaya devam ediyor ama artık Avrupa'nın daha fazla elini taşın altına koymasını istiyor. Yani 'Dünya jandarmalığı' topunu NATO'ya atmaya başladı. ABD'nin çekilmeye başlamasıyla NATO yeni bir strateji uygulamaya ve Avustralya'dan İsrail'e, Pakistan'dan Rusya'ya, Kafkaslar'dan Orta Asya'ya kadar ABD'nin yarattığı boşluğu, 'barış için ortaklık' stratejisiyle doldurmaya başladı. Ama yeni stratejiyi uygulamak hiç kolay olmadı. Yeni ittifak arayışları 'Derin NATO'da yeni sancılar ve krizler yarattı. Bazıları da Türkiye'yi ilgilendiriyor. İsrail gibi, Kıbrıs gibi... Ayrıca bizim aklımızın ucundan bile geçmeyen öyle sorunlar var ki duyunca ben de şaşırdım doğrusu. Yazı dizimin son gününde kapalı kapılar ardında yaşanan bazı krizlere ayna tutacağım. İzlanda ve Portekiz'in hâlâ ya Rusya kaygısıyla ya da para akması için NATO'nun kapısını nasıl çaldıklarını anlatacağım. Türkiye'de son zamanlarda "NATO'dan çıkalım" diyenler okuyunca fikirlerini değiştirirler mi bilmiyorum ama Brüksel'de Türkiye'nin 'Derin NATO'daki ağırlığını, gücünü bir kez daha gördüm ve Adnan Menderes'le Fatin Rüştü Zorlu'nun Türkiye'yi Batı ittifakının kalbi olan NATO'ya sokarak nasıl tarihi bir adım attıklarına daha fazla inandım.
***
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra NATO'nun temellerini atanlar bugünün dünyasını nasıl hayal ettiler acaba? Soğuk Savaşı zaferle noktalayıp Sovyetler Birliği'ni parçalayan tarihin en büyük askeri ittifakının Afgan dağlarında El Kaide ve Taliban'la savaşırken zorlanacağı kimin aklına gelirdi ki? Tam 10 yıl oldu. New York'taki 'ikiz kuleler' faciasından sonra önce ABD girdi Afganistan'a. Ardından da NATO Afganistan'da tarihin ilk alan dışı askeri operasyonuna başladı. Hedef Afganistan'ı terör merkezi olmaktan çıkartmak, El Kaide ve Taliban'dan temizlemekti. Ve tabii demokratik ve kalkınma sürecine giren bir Afganistan yaratmak. Sonuç mu? İki yıl önce de NATO karargâhındaydım ve o zaman ittifakın Afganistan'da batağa saplandığı görüşü yaygındı. Obama başkanlığının ilk yıllarında Afganistan'a asker yığıp NATO da Taliban'a karşı daha fazla hakimiyet sağladığı için bu kez daha iyimser bir hava aldım. Ancak artık NATO Afganistan'dan geri çekilmek için gün saymaya da başladı. NATO, 7 ay sonra muharip güçlerin komutasını tümüyle Afgan ordusuna devredecek. 2014 sonunda da 130 bin NATO askeri çekilecek. Afganistan'da sadece eğitim birlikleri kalacak. Böylece, Obama da Beyaz Saray'a girerken Amerikan halkına verdiği sözü tutmuş olacak. 'NATO çekildikten sonra ne olacak?' sorusuna yanıt vermeden önce 10 yıllık savaşın karanlık bilançosunu aktarayım. NATO, 10 yılda Afganistan'da 3027 askerini kaybetti. Türk askerleri çatışma bölgelerine girmedi. Sadece Kabil'de kaldı. Okullarda, hastanelerde ve Afgan ordusunu eğitiminde görev aldı. Bir helikopter kazasında 14 askerimizi kaybettik. El Kaide ve Taliban'la savaşmanın yanı sıra 350 bin kişilik Afgan ordusu kurup silahlandırmak ise NATO ülkelerine 500 milyar dolara mal oldu. Gerçi Amerikalılar sonunda Usame Bin Ladin'i bulup öldürdüler ama Taliban'ın belini bir türlü kıramadılar. Brüksel'e NATO karargâhına uydu aracılığıyla bağlanan ittifakın Afganistan'daki Kanadalı komutanıyla Afganlı Komutanı dev ekranda izleyip dinledim. İki komutan da yeniden kurulmaya başlayan Afganistan için umutlu gibiydi ama NATO güçlerinin 2014 sonunda çekilmesinden sonraki Afganistan'ın geleceğine ilişkin o kadar çok soru var ki. 350 bin kişilik Afgan ordusunu ayakta tutmak için her yıl gereken 4,1 milyar dolar nereden bulunacak? NATO güçlerinin yavaş yavaş görevi devrettiği bölgelerde ayda 300 askerini çatışmalarda ve mayın tarlalarında kaybeden acemi Afgan ordusu, 2014'ten sonra Taliban'la nasıl başa çıkacak? Gerçi Afganistan'a akacak milyarları denetleyecek yeni mekanizmalar kurulacak ama yine de eğer Devlet Başkanı Karzai şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da yolsuzluklarla başa çıkamaz ve akan milyarlarla bazılarını zengin etmeye devam ederse ne olacak? Ve daha da önemlisi eğer Afgan halkı sefaletten kurtulamazsa ne olacak? Harcanan 500 milyar dolara rağmen Taliban'ın geri gelişi kaçınılmaz olmayacak mı?
İSRAİL'E ARA FORMÜL BULUNDU, ÇARKLAR DÖNMEYE BAŞLADI
'Derin
NATO'da iki buçuk yıldır öyle bir İsrail sancısı yaşanıyor ki, ittifakın tüm "Barış için işbirliği" programları neredeyse donma noktasına geldi. 9 Türk'ün ödüğü Mavi Marmara baskınının ardından Türkiye, uluslararası sulardaki bir gemiye asker çıkartan İsrail'in uluslararası hukuku çiğnediğini, böyle bir ülkenin NATO'yla işbirliği yapamayacağını bildirerek İsrail'le işbirliği programına ilk andan itibaren "veto" uygulayıp durdurdu. Bazı NATO ülkeleri ise Türkiye'nin İsrail'e ayrımcılık uyguladığını savunup başka ülkeler ile süren işbirliği programlarına veto uygulamaya başladılar. Böylece NATO'nun barış için işbirliği yaptığı ülkelerle olan yüzlerce programı donmuş oldu. NATO içindeki kriz sonunda "ilkeler" çatışmasına dönüştü. İttifakın beyin takımı hem "ilkesel" çatışmayı dondurmak hem de çarkları yeniden işletmek için masaya oturdular ve Türkiye'nin "ilkesel" vetosunu by pass etmeden ara formül buldular. Buna göre, Türkiye ile İsrail arasındaki kriz aşılmadan, İsrail toprakları üzerinde NATO hiçbir tatbikat, seminer, program yapmayacak. Yani Türkiye İsrail toprakları üstünde yapılacak NATO programlarına vetosunu kaldırmadı. Ancak 2013'te İsrail toprakları dışındaki bazı programlara yeşil ışık yaktı. Böylece diğer NATO ülkeleri de durdurdukları diğer işbirliği programları üstündeki vetolarını kaldırdılar. Kriz en azından şimdilik aşılmış gibi ancak formülün kaygan bir zemine oturduğuna da hiç kuşku yok.
İZLANDA VE PORTEKİZ'İN KORKUSU
ABD 2006'da İzlanda'daki üssünü kapattı. Ordusu olmayan İzlanda NATO'yla anlaşma yaptı ve bazı NATO ülkelerinin uçakları yılda birkaç kez ada üstünde uçup bayrak göstermeye başladılar. Ruslar da adanın çevresinde uçmaya başlayınca İzlanda NATO'dan daha fazla yardım istedi. Portekiz'in Atlas Okyanusu'ndaki adası Azor'a gelince... ABD Başkanı Obama, geçen hafta adadaki askerlerini çekme kararı alınca bu kez Portekiz'de panik başladı. Lizbon da NATO'nun kapısını çalıp "Üssün NATO'ya devredilmesini" istedi. Kısacası başı sıkışan NATO'nun kapısını çalıyor. "NATO'dan çıkalım" diyenlere duyurulur...
KIBRIS KRİZİ NASIL AŞILACAK?
Adanın
yarısını temsil eden Rum yönetiminin 2004'te AB'ye kabul edildiği günden beri Kıbrıs sorunu NATO'ya da sıçradı. Türkiye, Annan planını reddedip Kıbrıs sorununu çıkmaza sokan Rumlar'ın NATO'yla işbirliği yapmasına karşı çıkıp veto kartını gösterdi. Böylece NATO'yla AB Savunma programları arasındaki uyumu sağlayan programlarda sorun yaşandı. Brüksel'de, 2013 için tünelin ucunda ışık gördüm. Rumlar AB Dönem Başkanlığı'nı İrlanda'ya devrediyor. Hem AB hem de NATO'daki Kıbrıs pazarlığının alevlenmesine saatler kaldı gibi.