Daha sonra büyükelçileri kabul eden TBMM Başkanı Kahraman, darbe gecesi yaşananları, ilan edilen olağanüstü hal ve Fetullahçı Terör Örgütü hakkında bilgi verdi.
FETÖ'nün darbe girişimine karşı halkın seçilmiş Hükümete ve demokrasiye sahip çıktığını ifade eden Kahraman, "Bu kanlı darbe teşebbüsünün arkasında Fetullah Gülen ve ona bağlı unsurlar olduğundan hiçbir kuşkumuz yoktur. Türk toplumu, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet'in kuruluş dönemlerinde olduğu gibi ülkesinin bağımsızlığına ve demokrasisine kast edilen bu zor dönemde sımsıkı kenetlenmiştir." dedi.
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in halen ABD'de yaşadığını ve ABD makamlarından iade talebinde bulunulduğunu vurgulayan Kahraman, FETÖ'nün amacının sinsi bir şekilde, sadece Türkiye'de değil Afrika'dan Orta Asya'ya hatta Uzak Doğu'ya uzanan geniş bir coğrafyada siyasi ve ekonomik nüfuz alanı yaratmak olduğunu kaydetti.
Kahraman, FETÖ'nün nasıl bir yapılanma olduğunun Türkiye'nin muhatapları nezdinde tam olarak anlaşılamadığını gördüklerini belirterek, "Batılı medya kuruluşunda darbe girişiminin ilk anlarından başlayarak yapılan gerçek dışı, taraflı ve kötü niyeti aşikar yayınlar ve sosyal medya hesaplarından yapılan yorumlar, Türk toplumunda derin bir teessüre ve büyük bir infiale sebebiyet vermiştir." dedi.
Darbe teşebbüsüyle mücadele ve demokrasinin işleyişinin tekrar tesisi için olağanüstü hal kararı alındığına işaret eden Kahraman, "OHAL'in amacı ülkemizde demokrasiye, hukuk devletine, vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerine yönelik bu tehdidi ortadan kaldırmak için gereken adımları en etkin ve hızlı şekilde atabilmektir. Halkımızın günlük yaşantısı OHAL tedbirlerinden hiçbir şekilde etkilenmemektedir." diye konuştu.
"AB TÜRK MİLLETİNİ YALNIZ BIRAKMAYI TERCİH ETTİ"
İsmail Kahraman, Avrupa ülkelerinin darbe teşebbüsüne karşı takındıkları tavrı eleştirerek, şöyle konuştu:
"Türk halkı bu süreçte ne yazık ki yalnızca Batılı medyanın değil Avrupalı siyasilerin de kendi değerleriyle çelişki içinde olduğuna şahit oldu. Avrupa Birliği, demokratik değerlere sahip çıkan Türkiye ile dayanışma içinde olmak yerine Türk milletini yalnız bırakmayı tercih etti. Bugün, AB'nin Türkiye'nin üyeliği için bir türlü bitmeyen müzakerelerde fasılların açılması konusundaki taraflı yaklaşımına, başarısız darbe girişimi karşısında benimsenen şaibeli tutum eklenmiştir.
Fetullahçı Terör Örgütü tarafından yapılmak istenen darbe girişimine karşı Avrupalı siyasilerce verilen tepkiler son derece yetersiz kaldı. 15 Temmuz gecesinde yaşanan terörist saldırıda, 24'ü muharip toplam 35 uçak, 37 helikopter, 74'ü tank 246 zırhlı araç, 3 gemi ve 3 bin 992 adet hafif silah kullanılmıştır. Darbe girişimine katılan bu askeri güç birçok Avrupa Birliği üyesi ülkenin ordusunun sahip olduğu envanterden daha geniştir. Fransa'da gerçekleşen Charlie Hebdo saldırısına verilen tepkilerin ve gösterilen dayanışmanın onda birini dahi göremedik."
TBMM Başkanı Kahraman, Meclis'e yönelik bombalı saldırıların ardından Avrupalı liderlerin Türkiye'yi ziyaret etmelerini beklediğini, az sayıda AB üyesi meclis başkanından telefon veya mektupla geçmiş olsun dileği aldığını söyleyerek, kendilerinde "Avrupalı parlamentolar tarafından yalnız bırakıldıkları hissinin" uyandığını kaydetti.
Türkiye'nin terör örgütü kabul ettiği PKK, PYD, DHKP-C gibi örgütlerin AB ülkelerinde ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesini de eleştiren Kahraman, "2011 yılında PKK terör örgütü liderlerinden Murat Karayılan'ın Köln kentinde video-miting düzenlemesinde herhangi bir sorun görülmemiş ancak Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı'nın Almanya'daki vatandaşlarımıza seslenmesine müsaade edilmemiştir." dedi.
Kahraman, "AB üyesi ülkeler, Türkiye'deki demokratik düzene olan destekleri konusunda iyi bir sınav verememiştir. Bu süreçte Avrupalı dostlarımızdan beklentimiz, terörizme çanak tutan haksız eleştirilerle Türk kamuoyunun Avrupa'ya olan inancının sarsılmasına sebep olmaları değildir." ifadesini kullandı.
"AB'NİN GÜVENLİĞİ TÜRKİYE'NİN SINIRLARINDA BAŞLAMAKTADIR"
TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı AK Parti Malatya Milletvekili Taha Özhan da Türkiye ve AB ülkelerinin aynı siyasi coğrafyanın farklı ülkeleri olduğuna dikkati çekerek, "AB'nin güvenliği Türkiye'nin sınırlarında başlamaktadır. Bundan 4-5 yıl önce DAEŞ tehdidinden bahsettiğimiz gibi bugün de FETÖ tehdidinden Avrupalı dostlarımıza bahsediyoruz. DAEŞ nasıl küçük bir sorun gibi ortaya çıkıp önce bölgesel, sonra küresel soruna dönüşmüşse bugün muhattap olduğumuz kanlı terör örgütü FETÖ de oldukça güçlü küresel altyapıya sahiptir." dedi.
Terör örgütü El Kaide'nin elebaşı Usame Bin Ladin nasıl Afganistan'dan ABD'deki saldırıları organize ettiyse FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in de Pensilvanya'dan Türkiye'deki darbe teşebbüsünü organize ettiğini anlatan Özhan, "Bu terör örgütüyle yapılacak mücadeleye verilmeyecek her desteğin diğer terör örgütleriyle yapılacak mücadeleye olumsuz yansıyacağını görmek gerekir." ifadesini kullandı.
Özhan, AB ve Türkiye'nin gündeminde olan göç anlaşmasının hiçbir bahaneye yer bırakmayacak, terörle mücadeleyi etkilemeyecek şekilde hızla hayata geçmesi gerektiğini belirtti.
"TÜRKİYE'DE OLAĞANÜSTÜ BİRLİK RUHU VAR"
AB Dönem Başkanı Slovakya'nın Ankara Büyükelçisi Anna Turenicova, darbe girişimini kınamak için Meclis'te olduklarını belirtti.
Darbe girişiminin ertesi günü yapılan olağanüstü toplantıya da katıldıklarını anımsatan Turenicova, "Darbe girişimine karşı bütün siyasi partilerin dayanışma içinde tek vücut hareket ettiklerini görmek çok etkileyiciydi." diye konuştu.
Darbe girişiminin demokrasiye doğrudan saldırı olduğunun altını çizen Turenicova, "AB bu saldırıyı kesin bir dille reddetmektedir." dedi.
Turenicova, darbe girişimine karşı Meclis'e giden milletvekillerinin demokrasiyi koruma iradesini kutlayarak, bunun, millete verilen çok güçlü bir mesaj olduğunu söyledi.
Bir araya gelen ve zorlu dönemin atlatılmasına yardımcı olan herkesi takdir ettiklerini belirten Turenicova, "Türkiye'de olağanüstü birlik ruhu var." ifadesini kullandı.
"MESELE DARBE DEĞİL TERÖRİZM"
TBMM AB Uyum Komisyonu Başkanı Kasım Gülpınar da darbe girişimine karşı AB'den daha kuvvetli kınama beklediklerini, muhataplarından herhangi bir mesaj alamamanın hayalkırıklığını yaşadığını söyledi.
"AB'yi hedef olarak belirlemiş AB Uyum Komisyonu Başkanı olarak bu sitemi yapma hakkını kendimde buluyorum." diyen Gülpınar, meselenin darbe değil terörizm meselesi olduğunu vurguladı.
Gülpınar, ister DAEŞ ister PKK ister asker üniforması adı altında olsun terörizme karşı ortak hareket edilmesi, birlikte karşı duruş sergilenmesi gerektiğini dile getirdi.
Bu tür terörist organizasyonlara karşı AB'li dostlarından güçlü iş birliği beklediklerini belirten ve AB'nin bu beklentiyi karşılamasını umduğunu ifade eden Gülpınar, "Bazen dost dediğimiz ülkelerde terörist organizasyonların rahat hareket ettiğini görünce dostluktan yana şüphemiz oluşuyor." dedi.
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK) Eş Başkanı Ahmet Berat Çonkar da darbe girişimine karşı Avrupalı muhataplarından dayanışma görememenin üzüntüsü içinde olduklarını, bunun nedenini anlamaya çalıştıklarını söyledi.
Avrupa'daki marjinal partilerin ve terör örgütünün uzantılarının etkisiyle son 1 yılda KPK toplantısı yapılmadığına dikkati çeken Çonkar, terörle mücadelede iş birliği konusunda Avrupa'nın eksiklikleri olduğunu gördüklerini ifade etti.
Bazı büyükelçiler de darbe girişimine karşı dayanışma duygularını ifade ederken, Litvanya'nın Ankara Büyükelçisi Audrius Brüzga, milletin orduya güvenini tekrar kazanması için ne gibi adımlar atılacağını sordu.
"BAZI VESAYET ODAKLARI OLMAMALI"
TBMM Başkanı Kahraman, OHAL kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnameler ile idari yapı üzerinde düzenlemeler yapıldığını kaydetti.
Kahraman, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra askerlerin hazırladığı anayasanın yürürlüğe konulduğunu anımsatarak, "Günümüzde sivil anayasa ihtiyacı konusunda ittifak var. Neden? Bazı vesayet odakları olmamalı. Demokrasi; halk iktidarı. Gölge olmamalı, halkın iktidarı olmalı. Bu noktada Türkiye'de büyük ilerlemeler var. Daha önceki darbelerde bugünkü gibi halkın şuurlu karşı koyuşu olamadı. Demokrasi giderek yerleşti ama şimdi gördük ki özümsendi." dedi.
Kahraman, kanun hükmünde kararnamelerle yapılan düzenlemelerin hukukun üstünlüğüne, evrensel kriterlere uygun olması kararlılığı içinde olduklarını da vurguladı.