AB ile Türkiye arasında gergin geçen uzun sürenin ardından diplomasi girişimleri sonuç verdi. Karşılıklı adımlar, 'üst düzey' zirve ile sonuçlandı. Dün AB Konseyi Başkanı Charles Michel ile AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen Türkiye'ye gelerek Başkan Recep Tayyip Erdoğan ile Külliye'de görüştü. Masada Gümrük Birliği Anlaşması'nın güncellenmesi, göç meselesi, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs sorunu ile AB ülkelerine vizesiz seyahat konuları vardı. Kritik zirve sonrası Michel ve Leyen'den olumlu açıklamalar gelirken, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da, 'Tam üyelik' vurgusu ile gelişen ilişkileri değerlendirdi.
Külliye'de yeni dönemi başlatan 'üst düzey' zirveyi sabah.com.tr için değerlendiren SETA Brüksel Koordinatörü Prof.Dr. Talha Köse, "Umut veren bir başlangıç" yorumunda bulundu. Köse, Türkiye'nin iki temel konusunun olduğunu vurguladı, AB'nin tutumuna göre ilişkilerde iniş-çıkış hareketlerinin olabileceğini belirtti. Köse, Leyen'in Gümrük Birliği ile ilgili, 'Kamu-Özel' vurgusuna da değerlendirdi. İşte 'üst düzey' zirvenin şifreleri...
İLİŞKİLER BU NOKTAYA NASIL GELDİ?
SETA Brüksel Koordinatörü Prof.Dr. Talha Köse, AB ile sürtüşmeli geçen süreçte, ılımlı havaya ulaşılmasını ele aldı.
Köse, şöyle konuştu:
Türkiye ile AB arasında olumsuz bir momentum vardı. İlişkiler gergindi. 18 Mart 2016'da bir göç anlaşması yapılmıştı. Bu sadece bir göç anlaşması değildi. O anlaşmada dış politika güvenlik ilişkilerinin koordinasyonun artırılması, üyelik perspektifinin tekrar gündeme alınması, gümrük birliğinin modernizasyonu ve güncellenmesi, göç konusunda Türkiye'ye tekrar destek verilmesi, vize serbestisini içeren maddeler vardı. Bu tabi ki Avrupa ile geniş kapsamlı bir diyaloğun önünü açıyordu. Ancak 4-5 senedir yaşanan gerilim, 15 Temmuz sonrası ortaya çıkan durum, Doğu Akdeniz'deki gerilimlerle birlikte bu anlaşma istenildiği gibi hayata geçirilemedi. Türkiye ile AB ilişkileri tekrar olumsuz bir noktaya geldi. Türkiye karşıtı olan bazı aktörler de bunu AB içinde kullanmak istedi. Fransa, Avusturya ve özellikle de bunların başında Yunanistan geliyor. İkili ilişkiler meselesini Türkiye'nin önüne koymak istediler.
"TÜRKİYE TÜM BEDELİ ÖDEMİŞ, ALMASI GEREKEN KARŞILIĞI ALAMAMIŞTI"
Tüm bu denkleme bakınca marttaki toplantıya bakınca Türkiye ile pozitif gündemin devreye sokulacağına yönelik bir açıklama yapılmıştı. Biraz daha geri gidersek, aralıktaki toplantıda Türkiye'ye yönelik yaptırımlar konuşuluyordu, bu yaptırımlar çok hafif şekilde devreye girdi. Daha sonraki dönemde diplomatik ilişkiler geliştirildi. Martta da pozitif gündemi devreye soktular. AB ile Türkiye'nin mutabık kaldığı göç anlaşmasının maddelerinin tekrar devreye sokulmasını önemli buluyorum. Türkiye bunun tüm bedelini ödedi ama bunun karşılığında alması gerekenleri alamadı. Tam tersine yaptırımlarla tehdit edilmeye başlandı.
"UMUT VAAT EDEN BİR BAŞLANGIÇ"
Köse, sürecin uzun bir yolculuk olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
Marttaki zirveyle birlikte yaşanan olumlu momentum olumlu bir hal almaya başladı. Üst düzey bir temas başladı.Bu bir başlangıç ama umut vaat eden bir başlangıç...
"İKİ TEMEL KONU..."
"Türkiye açısında iki temel konu öne çıkıyor." diyen Köse, "Birisi gümrük birliğinin güncellenmesi, bir diğeri vizesiz seyahat. Türkiye'nin beklentileri bunun da ötesinde tabi... AB ile dış politika ve güvenlik konusunda daha ciddi bir koordinasyon ve özellikle Libya, Suriye konusunda Türkiye'ye destek vermeleri, bu konuların henüz çözülemediğini görüyoruz. Ama böylesi bir başlığın açılması önemli." dedi.
"Bu başlığın hangi hızla ve hangi somutlukla gideceği de önemli." ifadesini kullanan Köse, AB'nin tutumu ve tavrına göre ilişkilerin şekilleneceğini vurguladı.
Köse, sözlerini şöyle sürdürdü:
Bunu zamana yayarak, sündürerek, Türkiye'yi kendi istedikleri şekilde yönetebilecekleri tarzda yönlendirmek isterlerse ilişkilerde iniş çıkış devam edecektir. Ama bu ilişkileri samimi bir şekilde sürdürürlerse bu Türkiye'nin de işine yarayacaktır.
"GÜMRÜK BİRLİĞİ'NİN YENİLENMESİ OLDUKÇA ÖNEMLİ"
İki temel konu başlığından biri olan Gümrük Birliği Anlaşması'nın yenilenmesinin gerekliliğine dikkat çeken Köse şöyle konuştu:
Daha önceki Gümrük Birliği Anlaşması eski bir anlaşmaydı. Sanayi ağırlıklı bir anlaşmaydı. İşlenmiş tarım ürünlerini içeriyordu. Şimdi ise AB ile ilgili hizmetlerin ticareti, e-ticaret, tarım, enerji ve yenilenebilir enerji konusunda çok ciddi gelişmeler oldu. AB, üçüncü aktörlerle bazı anlaşmalar yaptı. Türkiye ile gümrük birliği anlaşmasını ötelemesi nedeniyle Türkiye dezavantajlı duruma düştü. AB'ye yeni ülkeler de dahil oldu. Türkiye'nin çıkarlarının muhafaza edilmesi, ekonomik avantajı açısından gümrük birliğinin güncellenmesi çok önemli diye düşünüyorum. Bu yeni anlaşmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum.
TÜRK ŞİRKETLERİNE AB İHALESİ KAPISI AÇILACAK
Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen'in ziyaret sonrası yaptığı, "Türkiye, Gümrük Birliği içinde hayati öneme sahip değerli bir ortak. Ticareti daha da artırabilmek için hiç şüphesiz ki Gümrük Birliğinin uygulanmasına ilişkin mevcut zorlukları ele alarak güncelleme için çalışacağız. Sadece Gümrük Birliğini güncellemek değil kamu özel sektör iş birliğini de daha da güçlendirmenin yollarını arayacağız." açıklamasına değinen Köse, kamu-özel vurgusuna açıklık getirdi.
Köse, şu ifadeleri kullandı:
Şu açıdan çok önemli, Türkiye'nin AB içindeki ihalelere katılmasının önünü açacak bir gelişme. Bu açıdan çok önemli. Türkiye'nin avantajlı olduğu bazı alanlar var. Özellikle lojistik ve hizmet alanı. Türkiye, bu güncelleme neticesinde AB'nin açtığı yeni ihalelere, yeni projelere katılabilirse ekonomik entegrasyon ve mevzuat açısından çok daha iyi bir noktaya gelecektir. Biliyorsunuz, AB fonlarını proje bazlı veriyor. Projeler de ihale üzerinden gidiyor. Özel sektörün vurgulanması şu açıdan, kamu ihaleleri akredite olmuş özel sektör firmaları üzerinden dağıtılıyor. Türkiye özel sektörünün de buna uyumlu hale getirilmesi uzun vadede Türk şirketlerine büyük avantaj sağlayacak. Ciddi bir mevzuat dönüşümü gerektiriyor. Türkiye'de iç sektörü de etkileyecektir.
DOĞU AKDENİZ VE KIBRIS SORUNU
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki 'üst düzey' temasta masadaki konulardan olan Doğu Akdeniz meselesi ve Kıbrıs sorunu ile ilgili ise Prof.Dr. Köse şunları şöyledi:
"YUNANİSTAN PROVOKE EDECEK"
Yunanistan'ın provoke etmeye devam edeceği kanaatindeyim. GKRY, AB'ye kuralları ihlal ederek üye olmasının ardından Yunanistan ile birleşmesi gerçekleşti. Özellikle AB kaldıraçı ile adanın diğer tarafını da kontrol etmeye çalışıyorlar. AB'de bu konuda tam bir fikir birliği söz konusu değil. Ama veto haklarını kullanarak burada bloke edebiliyorlar.
"AB DURUMDAN MEMNUN DEĞİL"
AB de bu durumdan memnun değil. Von Der Leyen'in açıklamasında da bunu görüyoruz. 'Doğu Akdeniz'de anlaşma olmazsa, kimse gaz akışından yararlanamaz' dedi. Yunanistan, AB olaya taraf olduktan sonra kendini daha güçlü hissediyor. ABD ile de Yunanistan'ın yakınlaştığını görüyoruz. İlişkilerinde ciddi artışlar var. Yunanistan'ın bu durumda maksimalist politikalarından vazgeçeceklerini düşünmüyorum. Yunanistan orada potansiyel oyun bozucu olarak olmaya devam edecek. AB-Türkiye, Türkiye'nin Doğu Akdeniz siyasetinde de, ABD-Türkiye ilişkilerinde de oyun bozucu olmaya devam edecek.
"İLİŞKİLERİ GEREBİLECEĞİNDEN KAYGILIYIM"
Kıbrıs meselesi ile BM konferansı öngörülüyor. Türkiye'nin burada bir pozisyon değişikliği görülüyor. Türkiye 50 yıldır ileri gitmeyen federal çözüm önerileri ile bir yere gidilemeyeceğini söylüyor. Türkiye iki devletli çözüm konuşulmalı diyor. GKRY ise adanın tamamına hükmetme isteğinden vazgeçmiş değil. Bunun da ilişkileri gereceğinden kaygılıyım. ABD de burada yapıcı rol oynamıyor ne yazık ki...