Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın girişimleriyle, 2012'de Suriye'nin kuzeyinde güvenli bir bölge oluşturulma fikri somutlaştırılmış, Erdoğan bu konuda Washington'un o dönemki düşüncesini "Buna böyle yarım ağızla evet diyorlar" diyerek özetlemişti. Gelinen noktada Türkiye'nin Fırat'ın doğusunu terörden arındırma kararlılı ğını gören ABD Başkanı Donald Trump, Suriye'nin kuzeyinde 32 kilometre derinliğinde bir 'güvenlik bölge' oluşturulmasını yeniden gündeme getirdi. Ankara 2012'de güvenli bölge planını yaşama geçirmeyi çok istese de Washington hattında böyle bir karar alınamadığı için Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), sınırı geçerek Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarını icra etti. Ankara'nın ajandasında yer alan güvenli bölgenin çerçevesi şöyle:
Güvenli bölgenin sınırlarının Birleşmiş Milletler ve NATO tarafından ilan edilmesi öncelikli tercih. Bu şekilde belirlenmesi aynı zamanda bölgeye uluslararası meşruiyet de sağlamış olacak.
Türkiye'deki Suriyeli mültecilerin kendi ülkeleri içinde barınabilmesi, bölgenin terörden arındırılması, bir daha terör saldırısı yürütebilecek unsurların girişinin önlenmesi ve böylece alandaki sivillerin korunması güvenli bölgenin ana omurgasını oluşturacak.
ABD'nin bölgeden çekilmesiyle bu noktalarda bölgenin NATO üyesi Türkiye varlık gösterecek.
Güvenli bölge TSK ve ÖSO tarafından kontrol edilecek.
Güvenli bölgede uçuşa yasak alanlar oluşturularak terör örgütünün korunmasına kesinlikle müsaade edilmeyecek.
Terör örgütünün olası saldırılarına Türkiye anında müdahale edebilecek.
Güvenli bölge zalim Esad rejimine ve terör örgütlerine karşı korunacak.
İkinci adımda ise bölge adım adım temizlendikçe sivil halkın yerleştirilmesi planı hayata geçirilecek.
Güvenli bölge sınırlarında özgürleştirilen şehirlere o yörenin insanı yerleştirilecek.
Yönetim yörenin insanının oluşturduğu meclislerde olacak. Normal yaşam yeniden inşa edilecek.