Barış durumunda ve kasten öldürmede ve belli bir yargılama sonunda yapılan kısasta ise çeşitli şartların oluşması söz konusudur. (Bakara, 2/178) Ebu Hanife'ye göre kısas sadece usulüne göre kılıç vb. aletle yerine getirilir (Fethü'l-Kadîr, X, s. 222) .
Gerekli şartları oluşan savaşta düşmanla nasıl savaşılması mücadele edilmesi gereği de açıkça belirtilmiştir: Savaş esnasında insanların uzuvlarını keserek sakat bırakmayı ve ölülerin göz, kulak, burun gibi azalarının kesilerek saygısızlık yapılması (Müslim, "Cihât ve's-siyer", 2) ve meyve ağaçlarının kesilmesini, ekinli arazilere yakılarak zarar verilmesini, hayvanların yeme amacı dışında öldürülmelerini yasaklanmıştır Savaşta hangi şartta olursa olsun sığınma talep eden kimseye bu hakkının verilmesi de önem arzeder. Savaş esnasında sığınma ve eman isteyen bir kişiye bu hakkın verilmesi de emredilmektedir (et-Tevbe, 9/6)
Esirlerle ilgili hükümler de yine açık ve nettir. Esir bulundukları sürece nasıl davranılması gerektiği Peygamber (sav) tarafından şöyle ifade edilmiştir:
"Onlara yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, güçleri yetmeyecek işler yüklemeyiniz, zor iş yüklediğinizde yardım ediniz" (Buhari, Itk, 15)Nitekim Peygamber (sav)'in Bedir'de esir alınan esirlerin Müslümanlara okuma yazma öğretme karşılığında, bir kısmını da karşılıksız olarak serbest bırakması bu durumu en iyi şekilde göstermektedir. Bir bütün olarak Peygamber (sav)'in hayatı incelendiğinde esirlere ilişkin bu muamelenin yapılmış olduğu görülür[1].
Sonuç olarak ateşle cezalandırma, kısas etme veya esirlere bu şekilde muamele hiç bir caiz olmadığı ilgili âyet ve sahih hadislerdeki uygulamada açıkça görülmektedir. Dolayısıyla çeşitli zayıf rivayetlerden gerekse ya da tarih kitaplarındaki bilgilerden hareketle açık bir şekilde yasaklanmış "ateşle cezalandırma/öldürme" yöntemi söz konusu değildir. Dr. Abdurrahman Yazıcı / İslam Hukuku Uzmanı-Araştırmacı
117