Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SELAHATTİN DÖNMEZ

En popüler hastalık: Hipoglisemi

Herkes hipoglisemi olduğundan bahsediyor. Birçoğu ilaç kullanıyor, “Meyve yememeliyim” diyor. Gerçekten her kilo veremeyen, her tatlı isteği aşırı olan kişi hipoglisemi midir? Peki tek tip bir hipoglisemi mi var? Şu ana kadar bu konuda bildiklerinizi unutun. İşte hipoglisemi hakkında her şey

Bugün hipoglisemi denilen birçok vakanın gerçekte hipoglisemi olmadığını söyleyebilirim. Toplumda hipoglisemi görülme sıklığını belirlemek güç olsa da her 100 kişiden ancak 5 kişide gerçek hipoglisemi olabileceğini biliyoruz. Yani görülme sıklığı yüzde 5. Vücudumuzun mükemmel dengeleyici mekanizmaları sayesinde gerçekte kan şekerinin çok az kişide düşebildiğini söyleyebilirim. Hipoglisemi belirtileri genellikle kan şekerinin 65 mg/dL'nin altına düştüğü zaman hissedilen diyabet orijinli olmayan klinik bir sendromdur. Beyin ve sinir sistemi temel çalışma kaynağı olan glikozdan yoksun kaldığında kan şekerinin 65'in altına düşmesi ile terleme, titreme, açlık duygusu, baş ağrısı, huzursuzluk ve sinirlenme belirtileri ortaya çıkar. Ve hipoglisemide kan şekeri 50 mg/dL'nin altına düşmeye başlarsa işte o zaman beyin fonksiyonları da bozulmaya başlar. Reaktif hipoglisemi ve postabsortif hipoglisemi olmak üzere hipogliseminin iki çeşidi vardır. Bu sebeple tedaviden önce doğru tanı konulması önemlidir.



Sizin hipogliseminiz hangisi?
REAKTİF HİPOGLİSEMİ: Yemek yedikten ikidört saat sonra kan şekerinin düşmesi ile oluşan hipoglisemi türüdür. Toplumda yaygın rastlanan hipoglisemi tipi olup baygınlık hissi, şiddetli acıkma, çarpıntı, terleme, sinirlilik ve huzursuzluk ana belirtileridir. Bu tip hipoglisemikler öfke patlaması ve tartışma eğilimde olurlar. Reaktif hipogliseminin nedeni insülin hormonunun aşırı salgılanmasından ve insülinin geç cevabından kaynaklanır. Reaktif hipoglisemi 25-35 yaşlarında kadınlarda, insülin direnci olanlarda daha sık görülür. Yüksek karbonhidratlı beslenme reaktif hipoglisemiyi tetikler. Obezlerde görülen ya nedeni bilinmeyen dediğimiz idiyopatik reaktif hipoglisemidir ya da reaktif hipoglisemidir. Bu nedenle karbonhidrat yüklü öğünlerden kaçınmak tek tedavi yoludur.
POSTABSORTİF HİPOGLİSEMİ: Sabah öğün atlayınca veya yemek yedikten beş saat sonra görülen hipoglisemi çeşididir. Bu tip hipoglisemide altta yatan bir hastalık söz konusudur. Bu hipoglisemide şeker düzenleme mekanizması alt üst olmuştur. Hipotiroidi, adrenal yetersizlik, alkol içimi, yüksek doz aspirin kullanımı, pankreasta tümör varlığı bu hipoglisemiyi açığa çıkarır. Bu tip hipoglisemide nöbet ve bilinç kaybı, mental bozukluk belirgindir. Altta yatan problem çözülünce postabsortif hipoglisemi de düzelir. Tedavi edilmezse vücutta arıza bırakabilir.



Tedavi edilmezse kişi kaçınılmaz olarak kilo alır
Hipoglisemi olup tanısını bilmeyen kişiler için hayat gerçekten bir kaosa dönüşür. Şekeri düştüğünde ya şekerli bir besini içgüdüsel olarak tercih eder ya da şekerli bir şeyler tüketmeyi alışkanlık haline getirir. Oysa ki; şeker ve şekerli besinler reaktif hipoglisemisi olanlarda kesinlikle tüketilmemesi gereken yiyeceklerdir. Şeker yedikçe insülin salgılanır, insülin salgılandıkça şeker düşer. Yeniden kan şekerini yükseltmek için şeker yiyen kişi insülin yine aşırı salgılanır ve bu kısır döngü doğru besin seçimi yapmayan ve doğru öğün düzeni kurmayan birey için içinden çıkılmaz bir duruma dönüşür. Daha sonra fazla karbonhidrat tüketmeye bağlı olarak kilo alımı kaçınılmaz olur. Bunun dışında şeker düşmesini kontrol altına alamayan reaktif hipoglisemi hastaları evden çıkamaz, araba kullanamaz hale gelir ve depresyon da en son ortaya çıkan yan etki olarak karşımıza çıkar.
Her canı şekerli besin isteyen kişi reaktif hipoglisemi olmadığı gibi her sık acıkmanın nedeni de hipoglisemi olamaz. Reaktif hipoglisemisi olan kişilerin en belirgin özelliği yemek yedikten sonra iki-beş saat içinde kan şekerinde belirti verecek şekilde kan şekeri düşmesi eğilimi, titreme, güçsüzlük, terleme ve şekerleme dediğimiz uykuya meyil ile kendini göstermesi gerekir. Bugün kilo veremeyen birçok kişinin tanı konulmamış reaktif hipoglisemisi olduğunu belirtmeliyim.
Reaktif hipoglisemi hastaları çoğunlukla psikiyatri hastaları ile karıştırılır. Ve hipoglisemiye bağlı semptomlar nedeniyle ilaç kullanımına yönlendirilir. Oysa hipoglisemiye bağlı huzursuzluk, kaygı, sinirlilik ve aniden parlama gibi sorunlar psikolojik kaynaklı değil aksine vücudun kimyasındaki şeker metabolizmasındaki bozulmanın sonucu olarak ortaya çıkar. Uygun beslenme tedavisiyle bu durum ortadan kalkar.



Tanı için doğru şeker yüklemesi çok önemli
Hipoglisemi tanısını koymak zordur fakat 75 gram glikoz verilerek yapılan kan şekeri testi ile tanı konulabilir. Kan şekeri testi 55 mg/dL'nin altına düşmeye başladığında sağlıklı insanda hipoglisemi belirtileri gelişir. Bu sebeple reaktif hipoglisemi tanısı koymak için şeker testinde yarım saat aralıklarla kan şekeri ve aynı anda insülin düzeyine de bakarak iki-üç saatlik test sonucunda tanı koymak gerekir.

Mutlaka sağlıklı yaşam tarzına geçilmeli
Reaktif hipoglisemi tedavisinin ilk basamağı sağlıklı beslenmedir. Sağlıklı beslenmenin ana noktası da kesinlikle sağlıklı karbonhidratlardan yeterince, zararlı karbonhidratlardan da kesinlikle kaçınmaktır.
Buna mutlaka düzenli egzersiz eklenmeli, alkol ve sigara kullanımı varsa tüketilmemeli, gerekirse ilaç tedavisi başlanmalıdır. Reaktif hipoglisemi tanısı alan kişilerin ileride bir diyabet hastası adayı olabileceği unutulmamalıdır. Bu sebeple doktor kontrolünde prediyabet olan reaktif hipoglisemi hastalarında kullanılan uygun ilaç diyabet riskini azaltmaktır ve uzun dönemde güvenli olarak hastalığın tedavisinde koruma sağlar. Fakat yapılan yeni araştırmalar; reaktif hipoglisemisi olan diyabet adayı kişilerin sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve yüksek karbonhidratlı beslenmeden uzak durarak 10 yıl içinde çıkabilecek diyabeti yüzde 60 oranında önlediğini göstermiştir.
Reaktif hipoglisemisi olan bireylerin kan şekeri düştüğünde şeker yemesi büyük hatadır. Çünkü sofra şekeri, şekerle yapılmış hamurlu tüm yiyecekler hipoglisemiyle yaşanan sağlık sorunlarının daha da artmasını sağlar. Şeker yenildiğinde aşırı insülin salgılanır ve bu fazla insülin kan şekerini hızla daha da düşürür. Üç ana öğün reaktif hipoglisemisi olanlar için uygun bir beslenme düzeni olmamakla beraber üç ana üç-dört ara öğün yapmak kan şeker gidişatını düzenlemede çok önemli bir kuraldır. Özellikle boş mideye şeker ve rafine edilmiş karbonhidratlı besinler alınmamalı, meşrubat, dondurma, şeker içeren tüm tatlılar, reçel, kek, hazır şekerli meyve aromalı yoğurt çeşitleri, hazır meyve suları, beyaz ekmek, beyaz pirinç, beyaz makarna ve şekerlemeler tüketilmemelidir. Bunun yerine taze sebzeler, süt ürünleri, tam tahıllı ekmek, rafine edilmemiş tahıllar, yağsız kırmızı veya beyaz etler ana öğünde; tam tahıllı galeta yanına ayran, taze meyveler, kuru meyveler, badem-ceviz-fındık reaktif hipoglisemili hastaların beslenmesinde ara öğünlerde bulundurulması gereken en önemli yiyecekler olmalıdır.
Kafein içeren besin ve içecekler reaktif hipoglisemiye benzer belirtilere yol açabileceğinden fazla kahve, çay, kakao içeren yiyecek ve çikolata seçiminden kaçınmak gerekir. Boş mideye alınan alkol kan şekerinin düşmesini sağlar. Sağlıklı yaşamda da önermediğim alkol, reaktif hipoglisemi hastalarında kesinlikle önermediğim sağlıksız içecektir.



Doğru miktarda doğru karbonhidrat tüketmeli
Reaktif hipoglisemi ile yaşam zor olduğundan öğünlerde mümkün olduğunca az karbonhidrat alınmalı. Bu aşırı insülin üretimini önleyerek kan şekerinin de gün boyu dengeli olmasını sağlar. Taze sebzeler, taze meyveler, tam tahıllı integral tahıllar öğünde mutlaka bulunmalı ama aşırı miktarlardan kaçınılmalıdır. Ana öğünlerde protein içeren besinler kırmızı et, yumurta, tavuk eti, balık eti ve hindi eti daha fazla miktarda yenilmeli.
Taze meyve mutlaka tüketilmelidir. Reaktif hipoglisemide elma, armut, portakal, şeftali, mandalina, greyfurt, ayva gibi glisemik indeksi düşük meyveler öncelikle tercih edilmeli ve ara öğünde tek başına meyve tüketmekten korkmamalı. Kuru meyveler bol diyet lifi ve antioksidan içerirken meyve şekerini de taze meyvelere göre daha fazla içerir. Kuru meyvelerden iki-üç adeti bir ara öğünde geçmemeli, tercih edilirse yanına badem, fındık, yer fıstığı, Antep fıstığı ve ceviz gibi kavrulmamış kuru yemişlerle birlikte tüketilmeli. Ara öğünlerde hipoglisemili kişilerde peynir, ayran, cacık ve doğal yoğurt en iyi kan şekeri dengeleyicisidir.
Patates gibi nişastalı sebzeler yerine kabak, patlıcan, pırasa, kereviz, enginar, lahana, taze fasulye, karnabahar, ıspanak, semizotu mevsime uygun olarak seçilmeli. Kıvırcık, marul, salatalık, soğan, tere, roka, maydanoz, dereotu, taze kekik, biber, limon, turp, domates ve taze nane bolca öğünlerde tüketilmelidir. Elma sirkesi, hardal, zeytinyağı ve doğal nar ekşisi reaktif hipoglisemili hastalarda güvenle tüketilebilir.
Kuru baklagiller; kurufasulye, yeşil mercimek, nohut, kurubarbunya ve kurubörülce hipoglisemiden koruyan en önemli besinlerdir. Dirençli nişasta içeren ve insülinin aşırı salgılanmasını önleyen diyet lifine sahip olması hipoglisemide kan şekerinin yavaş yükselmesi ve ani düşmesini kontrol altına alan eşsiz sağlıklı karbonhidrat çeşitleridir. Haftada üç kere et yerine tüketilmeli yanında ekmek kesinlikle yenmemeli.
Yemek saatleriniz düzenli olmalı. Her gün 2 litre su içmeyi ihmal etmeyin.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA