Obezite iyi beslenmiş anlamına gelen "obesus" sözcüğünden gelmektedir. Dünya Sağlık Örgütü obeziteyi fazla besin tüketimine bağlı olarak vücutta sağlığı bozacak miktarda yağın depolanmasıyla oluşan bir hastalık olarak tanımlar. Birçok obez birey vücudunda fazla yağ birikimini aslında genetik faktörlere bağlar.
Ancak obeziteyle ilgili araştırmalar genetik etmenlerin obezite üzerinde etkisinin oldukça düşük düzeyde olduğunu kanıtlar. Bu nedenle obezite genetik yatkınlığın olduğu koşullarda çevresel faktörlerle ortaya çıkan bir hastalık olarak tanımlanabilir.
TİROİT HORMONU EKSİKLİĞİ KİLO ALDIRIR MI?
Evet, bu hormonun eksikliği kilo alımını hızlandırmaktadır. Tiroit hormonu, oksijen tüketimi ve metabolizma hızımız üzerine etkili olan en önemli hormonumuzdur. Vücutta tüm dokuların normal çalışması için gerekli olduğu gibi ayrıca yiyeceklerle aldığımız protein, karbonhidrat ve yağların metabolizmasında da önemli rol oynar. Tiroit beziniz yeterli çalışmaz ise hipotiroit hastalığı oluşur. Bu hastalıkta metabolizma yavaşlar ve kilo alımı bir anda hızlanır. Bunun için tiroit hormonu seviyesinin normal değerlere gelmesi sağlanmalıdır. Tiroit hastaları hormon düzenleme sürecinde şeker, tuz ve nişastalı besinleri kesinlikle tüketmemelidir. Pasta, börek, bisküvi, reçel, çikolata, tuzlu tüm besinler, bezelye, havuç, patates, beyaz ekmek ve sofra şekeri içeren yiyecekleri hormon seviyesi düzenlenene kadar bedenlerinden arındırmaları gerekmektedir.
OBEZİTE BEYİNDE Mİ BİTİYOR?
Evet, iştah beyinle koordineli çalışan bir mekanizmadır. Yemek yememizi başlatan ve sonlandıran temel organımız beynimizdir. Çünkü beynin merkezinde yer alan hipotalamus kilomuzun belirlenmesinde en etkin alandır. Hipotalamus vücudun birçok merkezi ile irtibat halinde çalışır, bedenin enerji metabolizmasını ve iştahı belirler.
Eğer beynimize doğru doyum sağlayıcı uyarıları vermezsek sürekli yemek yer, sürekli iştah kabarması yaşarız. Zayıflamak için bu kararlılığı önce beyinde göstermek gereklidir. Her gün az ve aynı miktarda dengeli öğünler tüketen kişilerin beyinde nörokimyasal olumlu değişimlerin gerçekleşmesiyle tokluk süresi uzar, sık acıkma engellenir ve kişi zayıf kalır.
SİNDİRİM SİSTEMİ Mİ ACIKIYOR?
Evet, acıkan aslında sindirim sistemimiz. Sindirim sistemi yenilen her yiyeceğin vücutta kullanabilir şekilde işlenmesini sağlayan mükemmel bir organ zinciridir. Bu sistem beyne bilgi sağlayan mekanik ve kimyasal sensörler sayesinde aç veya tok kalmamızı sağlayan özel bir fizyolojiye sahiptir.
Açlık sinyallerinin bağırsaklarımızdan beyne iletimi sayesinde bir şeyler yememiz gerektiğini anlarız. Mide, bağırsak ve beyin arasındaki güçlü bilgi iletimi ile açlığın şiddeti belirlenir. Eğer açlık hissinin doruklara ulaşmasını engellemek istiyorsanız güne kahvaltı ile başlayıp mutlaka üç ana öğün tüketmelisiniz. Ara öğünlerin miktarı arttıkça acıkma artacağından bir ya da iki ara öğün yapmak en doğrusudur.
OBEZLERİN MİDESİ DAHA BÜYÜK MÜDÜR?
Evet, obezlerin mideleri normal kişilerden büyüktür. Midenin hacmi yenen yemeklerin miktarına bağlıdır. Peki yemeği azalttığımızda mide de küçülür mu? Birkaç araştırma küçülebildiğini göstermiştir. Ayrıca obezlerde mide daha çabuk boşalır. Yani mideye yemek geldiğinde yiyeceğin ortalama iki-üç saat kadar midede beklemesi gerekirken bu süre bir-iki saate düşmektedir.
Bu durumdan kurtulmanın en etkili yolu midede hacim sağlayacak besin tüketimine dikkat etmektir. Midenin geç boşalmasını sağlayan zeytinyağı, diyet lifi sayesinde midede hacim sağlayan sebze, meyve, kuru baklagiller tüketilmelidir.
GÜNDE 1000 KALORİDEN AZ ALMAK ZARARLI MIDIR?
Kesinlikle zararlıdır. Zayıflamak için vücudun harcadığından daha az kalori alması gerekmektedir. Eğer zayıflama diyetlerinde kalori çok kısıtlanırsa zayıflamanın hızı artar ancak sağlık sorunları kendini gösterir. Yapılan tüm araştırmalar hızlı zayıflatmak için 1000 kaloriden daha az enerji içeren diyetleri uygulayan obezlerde; safra kesesi taşlarının oluştuğunu göstermiştir. Böyle durumlarda başparmakta ürik asit birikimi başlar ve gut hastalığı kendini gösterebilir. Kısıtlı kalorili diyetlerde vücudun kas kaybı artar, kardiyak kas gevşemesine bağlı olarak ani ölümler meydana gelebilir. Bu tip diyetler uzun süre uygulandığında halsizlik, yorgunluk, baş dönmesi, kabızlık da görülebilir.
BÖLGESEL OLARAK ZAYIFLANABİLİR Mİ?
Mümkündür. Yağ depolanması öncelikli olarak cinsiyet ile ilgilidir. Bu farklılık dört yaşından itibaren başlar. Yağlar, iç organlar ve çevresinde veya karın kısmında depolandığı gibi, kalçada ve basende de birikebilir. Bunun tek belirleyicisi cinsiyettir. Kadınlarda vücudun alt kesimlerinde erkeklerde ise daha yoğun olarak üst bölgelerde yağlanma olur. Kalça ve üst bacaklara depolanan yağlar zor çözünür. Bedenin üst bölgesine depolanan yağlar hızlı çözüldüğünden erkekler kadınlara göre çok daha hızlı zayıflarlar. Fakat dengeli diyet ve uygun fiziksel aktivitelerle vücudun kendi belirlediği metabolik yollar sayesinde fazla olan yerlerdeki yağlar ilk önce çözülebilir.
SIVI DETOKSLAR ZAYIFLATIR MI?
Zayıflatmaz, aksine daha hızlı kilo aldırır. Mide, ghrelin adındaki hormon sayesinde ne kadar yemek tüketileceğini belirler. Ghrelin yemekten hemen önce en üst seviyeye ulaşır ve yemeğin yenmesi gerektiği uyarıyı hissettirir. Yemekler mideden bağırsaklara boşalmaya başladığında da bu hormonun seviyesi azalır. İştahı kontrol edemeyenlerin en önemli sorunu ghrelin seviyesini vücudun düzenleyememesidir. Çünkü ghrelin hormonu yanlış zayıflama diyetleriyle ve vücudun yağlanması arttıkça üretimi artan bir hormondur. Ancak doğru diyet ile bu anormalliği kontrol altına alınır. O nedenle obezlerin aşırı açlık diyetleri ile sıvı detoks uygulamalarından uzak durması gerekir.
LIPOSUCTION YAĞLARI YOK EDER Mİ?
Liposuction yüzeysel yağ dokusunun vakum yardımı ile çekim işleminin adıdır. Burada yapılan temel işlem yağ hücreleri içinde oluşturulan dinamikler sayesinde yağ hücresini parçalayarak yağın dokudan alınmasını sağlamaktır. Yani yağ hücrelerini yok etmeden küçülten ve belirli bölgelerde doğru yapıldığında güvenilir olan bir yönetemdir. Liposuction doğru yapılmadığında kan damarları zarar görebilir, bacaklarda kesilmeye kadar giden anomalilere neden olabilir. Bu işlem deride veya dokuda yanıklara, bağ dokusunda sarkmaya, ağır yaygın ağrılara, dokularda kan pıhtısına neden olabilmektedir.