Ne öfkeli bir milletiz.
Güzeliz, çoğumuz merhametliyiz. Sıcak kanlıyız, yardımseveriz burası tamam ama çok öfkeliyiz.
Bence yanlış bir modernleşmenin yaralı çocuklarıyız. Hepimiz öyle.
Elimizden bilgeliğin evrakları alınınca böyle olmuşuz. İslam düşmanlığına dönmüş saldırgan laikliğin, ruhunu kaybetmiş, etrafını kâfir ilan etmiş selefi sapmanın tuzağında asabiyiz.
Bunun nedeni kolektif bilinçaltımızdaki hangi yaralardır bilmiyorum. Çünkü yaralı insan öfkeli insandır.
'Yaralı' derken travmalarla geçmiş çocukluktan, toplumsal hayatta yenmiş kazıklardan bahsetmiyorum sadece. Malı mülkü yerinde insanların ticari hayatta yedikleri katakulliden, eşlerin birbirinden sakladığı karanlık yanlarından, okullarda sevimli çocukların arkadaşlarına yaptıkları akran zorbalığından...
Sevdiğinin mahrem resimlerini paylaşanlar, karşıtları için her yol mubah diyerek ellerinde mecazi usturaların kanıyla dolaşanlar...
Hepsinden; inciten, kıran, yaralayan sadizmden söz ediyorum.
Geçende İzmir'de, 19 Mayıs'ta ülkece hep birlikte okunan İstiklal Marşımızın ardından tam iftar vakti, balkonlara çıkıp ezanı susturmak gayesiyle marş okundu. Bunu bilmiyorsunuz. 'Çav Bella' kepazeliğiyse bildiğiniz. Kara faşist bir provokasyon. Üstelik bu şarkıyı sevenleri de din düşmanı gösterip kutuplaşmayı kışkırtan bir nefret suçu.
Şurası artık kesin: Bütün ahmak ideolojiler gibi Kemalist hurafenin müritleri de öfke keşidirler!
Öfkeye, bir eroin bağımlısı kadar kölece müptela olanlardan bahsediyorum yani...
***
Neyse biz 'öfke' analizimize geri dönelim.***
Öte yandan İbn Haldun 'milli asabiyetten' bahsediyor. Halkın ırzını, namusunu, ülkesini savunmak için, saldırıyı önlemek için yapılan şerefli dirençten. Bazıları bunu 'haklı öfke' olarak tercüme ediyor. Zannımca onun adı öfke değil! Kelime yanlış. Onun adı azim, mukavemet, metanet, şahlanış, dik duruş. Milli manevi değerleri müdafaa etmek, savunmak. Bu savunma halinin de kuralı var kaidesi var.***
Başkasının öfkesini eleştirirken rahatız, iş kendimize geldiğinde olaylar değişmekte.