Oynadığı Milat dizisinin çekimleri sebebiyle Ankara-İstanbul arası mekik dokuyan Burcu Kara'yı nihayet havalimanı dışında müsait bir gününde yakalamayı başardım. Onun bu yoğunluğu nedeniyle Bursa'da yaşayan ailesi de isyan edince, Kara; kuzeninin düğününü bahane ederek bir, iki gün onlarla da görüşüp gönüllerini aldı geçen hafta. Tam onun arifesinde Bebek'te buluştuk. Heyecanlıydı. Hayır, düğün için değil. O akşam ilk kez sahneleyecekleri, seyircili genel prova tadındaki müzikal için. Okan Bayülgen'in yazdığı Cenk Eren'in My Cabaret'inde sahnelenen sıra dışı müzikal Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası'nın detaylarını güzel oyuncudan dinledik. Kara, kariyerinden özel hayatına kadar samimi açıklamalarda bulundu.
- Okan Bayülgen'le bu proje için nasıl bir araya geldiniz?
- Okan, benim utangaç, naif, kendini gizleyip saklayan halimle taban tabana zıt bir adam. Bir gün birlikte bir proje yapsak beni bir sallasa da, utandığım yapamadığım şeyleri ortaya çıkarsa keşke düşüncesi vardı hep bende. Geçen sene bir ödül töreninde karşılaşıp sohbet ettik. Tiyatro yapmak istediğinden bahsetti. Tiyatro deyince benim için akan sular durur. "Ekipte olmayı çok isterim" dedim. Bu sene yılbaşı gecesi karşılaşınca hatırlattım konuşmamızı. "İstiyor musun hâlâ?" diye sordu bana. Sonra onu hiç bırakmadım.
- Sadece onun yarattığı bir projede olma isteği miydi sizi bu projeye çeken?
- Hem o hem de ellerinde Türkiye'de hiç yapılmamış ama Avrupa'da çok yaygın olan bir eğlence formatı vardı. Yapılmamışı yapma durumu beni çok heyecanlandırdı.
- Nedir bu oyunu özel kılan şey?
- Klasik bir tiyatro izleği sunmuyoruz seyirciye. Özellikle gece gezen kesime çok büyük bir sürpriz olacak. Çünkü biz bunu tiyatro sahnesinde değil, bir gece kulübünde oynayacağız. Tüm izleyicinin ortasında cereyan eden olaylar zinciri var. Her zamanki gibi yemeye içmeye gelen insanlar kendilerini bu gizemli olayın içinde bulacak. Normal bir tiyatro oyunundan ziyade gece şovuna dönüşüyor ilerleyen saatlerde.
- Sadece siz mi varsınız oyunda? Biraz içeriğinden bahseder misiniz?
- Hayır, sadece ben yokum. 11 oyuncu var. Ben en sivri karakterlerden biriyim. Mihriban adında benden çok uzak bir kadını oynuyorum. Delidolu, alkole ve gece hayatına meyilli, etrafındakileri pek umursamadan yaşayan, sınırı olmayan bir kadın. İzleyiciyi ters köşeye yatıracak karakter benimkisi. Her yerde de oynanabilecek bir şey değil. Bu karakteri bir dizide oynayabilir miyim emin değilim.
- Neden?
- Sonuçta oyun için gelecek izleyici bunun bir şov olduğunu biliyor ama TV izleyicisi gördüğü karaktere inanıyor. Senin oradaki kadar kötü ya da ahlaksız olduğuna inanıyor. Tiyatro, sinema özgürleştiriyor bizi.
- Endişeleriniz olmadı mı rolü kabul ederken?
- Hayır. Güvendiğim insanlarla yola çıktım. Okan'a zaten çok güvendiğim için, "Al beni istediğin gibi yoğur" dedim.
- Bir yandan da dizi devam ediyor. İkiye bölünmek yordu mu sizi?
- Dizi Ankara'da olduğu için son birkaç aydır biraz zorlanıyorum ama oyunun da dizinin de geldiği nokta beni mutlu ediyor. Yorgunluklarımı unutturuyor. Aynı gün içinde Ankara'ya gidip geldiğim oluyor. İstanbul'da bir gün fazladan kalmam benim için prova demek oluyor.
- Yoğunluğa alıştınız mı yoksa "Hangi gündeyiz?" gibi şaşırmalar oluyor mu?
- Oluyor. Ama bu durumu arkadaşlarıma aileme anlatamıyorum bir türlü. "Gelince buluşalım" diyorlar, "Ben geldim, döndüm bile" diyorum. Hiç yola üşenen biri değilim. Özel hayatımda da böyleyim. Güzel bir yemek için beş saat yol giderim.
- En son ne zaman böyle bir şey yaptınız?
- Geçen yaz, kafama esti. Havalimanına gittim. Arkadaşlarım var Madrid'de. Aradım, "Geliyorum" dedim. El çantamla Madrid'e gittim.
- Plansız programsız yaşıyorsunuz yani?
- Aynen. Hayat benim planlarımla ilgilenmiyor ki. Hayat bu kadar çabuk akıyorken ona ayak uydurmak, ayrıntılarda boğulmamak lazım. Bir yıl sonrasını planlamıyorum. O yüzden hayat ağırlık vermiyor bana.
HİÇ İSYAN ETMEDİM
- Hayata bakışınız nedir?
- Ben tevekkül sahibi bir insanım. Başıma gelen kötü şeyi bile iyiye yorarım. Sağlığım ve sevdiklerimin iyiliği, afiyeti yerindeyse tamam. İnsanın çare olamadığı tek şey ölüm. Onu dışında başka şeye üzülmeye gerek yok.
- Nasıl bir Burcu Kara imajı çizdiniz şimdiye kadar sizce?
- Ben hayatta en çok yanlış anlaşılmaktan korkarım. Küçük bir yerde aile geleneklerine bağlı büyüdüm. Huzurumuz, ağzımızın tadı bizim için en önemli şeydir. Bunun bozulması en büyük korkumuzdur. Ben de o değerlerle yaşıyorum. Bu zamana kadar anıldığım, gördüğüm, duyduğum sıfatlardan da çok memnunum.
- Şöhretle aranız nasıl?
- Şöhret kaygım hiç olmadı. Aksine ne kadar tanınırsan o kadar özgürlüğün kısıtlanıyor. Ben mümkün olduğu kadar sakin yerlerde olmaya çalışıyorum. İstanbul'da değil de başka şehirlerde vakit geçirmeye çalışıyorum. Beni besleyen şeyler de bunlar aslında. Çünkü burada hep aynı yerler, aynı insanlar, aynı konular...
- Hayatınızda kimse var mı?
- Hayır yok. Anlattığım gibi yoğunluktan aşka vakit kalmıyor.
EVLİ OLMAK BAŞARI DEĞİL
- Özel hayatınızda başarılı olduğunuzu düşünüyor musun?
- Özel hayatta başarı ne demek ki? Evli olmak mı başarı mesela? Evliliğe bir rütbe olarak bakmıyorum. Herkes evli olabilir. Önemli olan mutlu ve huzurlu bir şekilde hayatını sürdürebilmek. Ben bunu amaçlıyorum. Hiç evlenmeden ya da çocuk sahibi olmadan da mutlu yaşayan insanlar olabilir.
- Bu konuda bunalmış gibisiniz biraz?
- Hayır, ama bu toplumsal dayatmalara göre hareket etmek çok sıkıcı. Bizim insanımız başkasıyla kafayı çok bozmuş. "Yok, mu biri?" ile başlarlar. Biri varsa "Ne zaman evleniyorsun?", evlenirsin "Ne zaman çocuk?" çocuk olmuyorsa "Aa boşanıyor musunuz?", çocuk olunca da "Ne zaman ikinci?" diye devam ederler. Ben kimsenin hayatıyla ilgilenmem, bir şey olur en son ben duyarım. Çok iyi sırdaşımdır ama kimsenin hayatını didiklemem. Balık burcuyum, ekstra kırılganım çok üzülüyorum hakkımda yanlış haberler çıkınca ama onlara da alıştım.
- Dizi ve oyun derken bir de Romantik Komedi 3 gelecek. Bu çalışkanlığı neye borçlusunuz?
- Evet, dizi bitecek Romantik Komedi 3 başlayacak. Annem ve babam öğretmen benim ve acayip bir disiplinle büyütüldüm. Dokuz alsam "Neden 10 almadın?" diyorlardı. O yüzden hiçbir zaman kendimi yeterli hissetmem. Hep daha iyisi olmalı. Çalışkanlığımın sebebi de bu.
AKSİYON SAHNELERİ ÇOK ZORLADI
- Ankara'yı sevdiniz mi yoksa en güzel yanı İstanbul'a dönüşü mü?
- Ben deniz olmayan yerleri çok sevemiyorum ama İstanbul'dan uzak olmak da çok iyi geliyor. İstanbul çok yoruyor insanı. Ama Ankara'da da bizim için kurulmuş bir düzen var. Çok ciddi paralar harcanarak çok profesyonelce işleyen bir ortam var Ankara'da. Çok kalabalığız ama çok şükür çok da huzurluyuz. Genelde erkek oldukları için bana naif davranıyorlar, hoşuma gidiyor.
- Kadına daha mı çok değer veriliyor orada?
- Nispeten. Kadın gelince herkes kendine bir çeki düzen veriyor. Ankara İstanbul'a göre daha saygılı, değerlerine sahip çıkan, daha sakin sessiz farklı bir yer. O sete de yansıyor. Aynı işi İstanbul'da çeksek daha çok zorlanırdık.
- Milat'ta Gökçe adında strateji uzmanı bir kadını canlandırıyorsunuz. Aksiyon sahneleriniz de var. Hatta döner tekme falan atıyorsunuz. Ders aldınız mı o sahneler için?
- Evet. Teknik olarak her şeyde bizi yönlendiren bir uzman var sette. Gökçe erkek gibi bir kadın. Silah kullanıyor, adam dövüyor. Silahtan nefret eden biriyim. Gözünü kırpmadan silah atması gerekiyor. Onu henüz çok başaramadım. Döner tekme sahnesi de beni çok gerdi. Ya bir yerine gelirse canı acırsa diye tedirgin oldum. Hayatımda kimseye vurmayan biri olarak zorlandım. Acıma duygunun olmaması lazım orada. Dolayısıyla Burcu olmaktan çıkmam biraz zaman aldı.