Kimle hangi mevzuda konuşuyor olursanız olun; üçüncü değilse beşinci cümlede laf Gülben Ergen'e bağlanıyor! Yeşim Salkımlı, Seren Serengilli savaşa bu hafta yeni elemanlar katıldı: Eski eş Erhan Çelik ile onun eski eşi İlknur Türker!
TRT'yle ilişkisi kesilen Erhan Çelik artık serbest; evliyken aldatılmış olmasının dile düşmesiyle, dili iyice sertleşebilir. İtibarının sarsıldığını söyleyip hakkında yapılan haberlerin internet sitelerinden çıkarılması için dilekçe veren Gülben Ergen, meşhur manevra kabiliyetine rağmen bu defa toparlayamayabilir. Erhan Çelik'in "Hiçbir çirkinlik seni yıpratamaz. Çünkü sen duruşu olan, onurlu, saygın, adam gibi adamsın" diyen eski eş İlknur hanıma ne demeli, bu kadar karışık ilişkilere alışık olmayan bünyeler bilemeyebilir!
'Beterin beteri' başlığı altında yine Murat Başoğlu'yla Hande Bermek var. Olanca şeyden sonra hâlâ aynı evde, el ele!
Zamanında Yeşim Salkım'a "Seni gömer, üzerine helikopter pisti yaparım" diyerek tehdit terminolojisine bambaşka bir vizyon getirmiş olan Hakan Uzan'a dair haberler bu hafta da sürdü. Hugh Heffner'in ölümünün ardından eski kitaplar açıldı bu defa. Rahmetlinin favori kızlarından Holly Madison'un, Playboy'un iç yüzünü anlattığı Down The Rabbit Hole adlı kitabında, Hakan Uzan'la ilgili detaylar da vardı. İddiaya göre Uzan, Los Angeles'taki bir VIP eskort şirketi üzerinden İstanbul'a Playboy kızları getirtiyordu. "Hakan bazen beni gece 3'te arardı ve hemen dört Playmate göndermek durumunda kalırdım" diyordu VIP eskortçu Nici's Girls'ün sahibi Michelle Braun. "İstanbul'a o zaman günün ilk uçuşu sabah 6'daydı ve Paris aktarmalıydı." İşte 90'lar...
Seren Serengil yine gündemdeydi, bu sefer de sosyal medya hesabı hack'lendi.
Yonca Evcimik, Yedi Kocalı Hürmüz'ün Safinaz'ı oldu. Yani Adile Naşit JR.
Ebru Gündeş'in Ankara'daki halk konserinde sahne tavanından disko topları sarkıyordu.
Demet Akalın'la Hande Yener arasındaki ezeli gerilim yine arttı. Hande Yener "Beni kıyaslamayın artık şu görgüsüzle! Ses desen? Karakter desen?.." diye tweet attı, Demet Akalın da hakaret davası açmaya karar verdi.
Defne Samyeli, People adlı yeni açılan bir yerde şarkı söylemek üzere sahneye davet edilmiş. Kendisinden bir şarkıcı, bir yıldız doğuyormuş! Kuvöz gerekir mi acaba? Epeyce erken doğum!
***
Bruni, Cindy, Naomi...
90'larda dünya podyumları onlardan sorulur, moda endüstrisinin nabzı onların bileklerinden ölçülürdü. Naomi Campbell, Claudia Schiffer, Cindy Crawford, Helena Christensen, Carla Bruni...
Eylül sonundaki Milano Moda Haftası'nda Donatella Versace'nin, Gianni Versace'nin ölümünün 20. seneidevriyesi için düzenlediği defilede, hep beraber 'comeback' yaptılar. 47'yle 51 arasında değişen yaşta, hepsi hâlâ aynı taşlıkta... Yıllar ve yerçekimi, bazısına nasıl da bana mısın demiyor.
Sırf eski top model değil, aynı zamanda eski baş bayan da olan Carla Bruni, 13 Aralık'ta İstanbul'a geliyor. French Touch albümünün tanıtım turnesi kapsamında Zorlu PSM'de sahne alacak.
Cindy Crawford, son haftalarda kızıyla da epey sükse yaptı. Hep birlikte bir saat markasının 'elçisi' oldu aile ve pek tabii ki en çok ilgiyi de baba- oğul değil, anne-kız çekti. Fakat biraz nankör mü ne bu anne! "Bir daha kızımla aynı podyumda yürümek istemem" dedi. Hâlâ ne kadar alımlı olsa da valide hanım, 16 yaşla baş etmek kolay değil tabii.
Naomi Campbell'in kulaklarını ise vatandaş Süleyman Akıllı'nın ona ithafen yazdığı akrostişli şiirini okuyarak çınlatalım:
"Nerede o kara melek / Aşk denince aklıma gelen ilk isim / Onu düşünmeden geçmiyor bir günüm / Masallarımın prensesi o / İsminde arıyorum, her şeyin manasını // Ceza mıdır bana, onsuz hayat / Aklımdan çıkmıyor ki o güzel yüzün / Meraktayım, senden bihaber isem eğer / Perdeler inmiştir gözlerime / Elimde değil ki onu unutabilmek / Lal olsam yine ismini söylerdim"...
Ne o, Campbell'in 'B' harfiyle başlaması icap eden dizesini göremediniz mi? İkinci 'L'yi de bulamadınız mı? Normaldir. Çünkü aşk denince ilk aklına gelen adın soyadını bilmiyor şair! Zaten şiirinin ismini 'Naomi Campel' koymuş, dolayısıyla da B'li ve ikinci L'li dizeleri esirgemiş bizden!
***
Arda'yı savunacağım hiç aklıma gelmezdi!
Herkesin acıyla, krizle, travmayla baş etme biçimi farklıdır. En yakın arkadaşımın çok ama çok bağlı olduğu annesinin vefatında eve taziyeye gelenlerle şen şakrak muhabbet ettiğini hatırlarım. Yine yakın bir arkadaşımın kız kardeşi, babalarının cenazesinde kıkır kıkır gülüyordu.
Bunlar demek değil ki, üzülmediler. Tam da yasta ve hâlâ şokta oldukları için böyleydiler. Kötü not aldığında, azar işittiğinde, yüzüne gözüne bulaştırıp beceremediğinde, nahoş vaziyette yakalandığında... Mutlak üzüldüğü bir anda gülen biriyle ille karşılaşmışsınızdır. Azıcık psikoloji bilen biri, bunu da bilir. Ağlamak ve gülmek birbirine çok yakın şeyler. Velhasıl Arda'nın İzlanda hezimeti sonrası gülüşü konusunda yüzde yüz Mustafa Denizli'den yanayım.