Öncelikle anlaşalım: Ahlak bekçiliği, benim mesleğim değil. Yasakçılık ve 'yakışmadı'cılık, beraber anılmayı en son arzu edeceğim müesseseler... Tek kaşı kalkmış Bayan Rotenmayer de (bkz Heidi), okulda çok çektiğim her dem cezacı 'disiplinlerötesi' rahibeler de rol modelim olmadı hiç. Kimsenin kılık kıyafetine, yapıp ettiğine, zihniyetine karışmam, karışamam. Hâkim değilim, yargıç değilim. Ama galiba artık 'burama geldi'!
Çelik'in o neredeyse kült şarkısındaki gibi "Artık devir değişti tabii çelik de değişti / Kısa kes artık bitti senin modan geçti / Şimdi o kadın moda bay baaay" diyebilirsiniz elbette. Ama aynı parçayla sürecek isyanımı dindiremezsiniz: "Burama geldi of yeter be aman!"
ROL MODELİN O OLURSA...
Yıllardır yapılan anketlerde milletin açık ara en imrendiği isimle eylülde muradına erecek olan, "Olaya zoom out olarak baktığını" ve "babayı şey bir kıvama getirdiklerini" söyleyen 1.5 milyon takipçili Instagram fenomenine şaşıyorduk ki...
"Ben daha Birleşmiş Milletler'de seminer vereceğim. Bütün dünyanın Paulo Coelho'su olacağım. Binlerce insanın hayatını değiştireceğim. Beş şirket ve dört orman sahibi olan bir adamım. Sen hiç benim eski sevgililerimi Google'ladın mı?" diye çemkiren yeni nesil guruya tosladık!
E, koskoca milli takımın, futbolun neredeyse sektör olarak tamamının emanet edildiği anlı şanlı hocanın mekân bastığı topraklardayız...
Ülkenin en ünlü kadın gazetecisinin Instagram'da alenen marka reklamı yapmadığı ender anlarda, dekolteye abandığı Harika Avcı pozlarıyla, abazan erkek takipçilerinin poşete girmelik yorumlarını da yayınlamaktan çekinmediği zamanlardayız.
Beş çocuklu 'proud mom'un, eşinden (söylentilere göre aşırı teşhir sebebiyle) ayrılmanın hemen ertesinde, mayolu tekne pozlarını artırdığı, bunu da Bodrum merkezli bir yat şirketinin Instagram yoluyla tanınırlığını artırmak için yaptığı günlerdeyiz.
ŞEYMA'NIN 'ŞEY'LERİ
Örnekleri çoğaltınca şöyle bir his geliyor: İlk sıradaki ismi yani TV fenomeni Acun'un Instagram fenomeni sevgilisi Şeyma'yı hor görmek yerine hoş görmek lazım!
Evet, "Zoom out olarak olaya bakıyorum" diyor verdiği söyleşide. "Babamı şey bir kıvama getirdik ve biz devam ettik" de diyor, peder beyin ilişkiyi nasıl karşıladığını anlatırken. Ha bire "şey"liyor zaten. "Okeyim ya" diyor. "No way" diyor. "I'm done yani. Gerçek eğlencedeyim artık. Show off değilim" diye konuşuyor.
Ama pardon da Şeyma Subaşı'nın bambaşka vaatleri, iddiaları olmadı ki hiç. Gözlerimizin önünde büyüyen bu 26 yaşındaki genç kadın Acun'un, dolayısıyla da bizim hayatımıza girdiğinde 18 yaşındaydı; vasfı da gençliği, güzelliği, hep sergilediği bitmez tükenmez bacakları başta olmak üzere alımlı fiziği ve gardırobuydu.
Yıllar içinde fotoğraflara kızı ve de kendisiyle yarışır endamda kız arkadaşları eklendi. E fenomenlik da zor zanaat, ayar kaçtı tabii. Giderek artan egzotik seyahatler, fantastik kostümler, bombastik imkânlar kiminin rüyası, kiminin kâbusu oldu.
Doz arttı evet, yalnız esası hep aynıydı. Şeyma Subaşı fizik profesörü olduğunu iddia edip de sonra "Necisin?" diye sorulduğunda "Biz de bunu Acun'la bulmaya çalışıyoruz. Life-style bir şey mi desek diyorum" diye karar değiştirmedi. Radarımıza Nobelli edebiyatçı olarak girip de sonradan "şey"lemeye başlamadı. Magazinin kucağında büyüdü, şimdi de şahsi magazin yayınını sürdürüyor. Kendi içinde tutarlı hiç değilse.
Biz asıl ulvi öğretiler, içsel yolculuklar, bütüncül yaklaşımlar diye onca göz ve kafa boyadıktan sonra, tam da 'olduğunu' sandığı anda kafa göz yara yara kustuklarıyla tüm boyası dökülene bakalım...
ASGARİ AHLAK
Beyan esastır! Metin Hara ile Adriana Lima arasındaki 'hal'in aşk olmadığı, bana kalırsa apaçık. O kadar fazla öpüşme, hayra alamet değil! Fotoğraflardan üstümüze kurgu sıçrıyor. Ama Metin Hara, zekâmıza hakaretle sevgili olduklarını beyan ediyor. Peki. Israr edemeyiz. O zaman ne yapacağız? İnanmış gibi yapıp, susup bekleyeceğiz. Nasıl olsa yakında çıkar kokusu...
Zaten asıl öbür taraftan öyle bir çıktı ki koku, öffff! Ne parfüm, ne oda spreyi... Bu coşup taşma, zıvanadan çıkma, şirazesi kayma haline hiçbiri fayda etmez, onda bu üslup olduktan sonra hamam bile paklamaz.
Yahu azıcık yol yordam bilen ahlaklı bir adam, bir gazete mülakatında hiç kalkıp da daha önce beraber olduğu kadınları sayar mı? Racona sığar mı? Geçmişte birlikte olduğunu söylediği (kimisi şu an evli) kadınları böyle şak şak şak diye adıyla soyadıyla afişe eder mi?
Eğitimsiz bir maganda mı? Tecrübesiz bir ergen mi? Hadsiz bir şuursuz mu? 35 yaşında, iyi eğitim almış (Ey Üsküdar Amerikan, garezin bize miydi!), ayrıca da sayısız eğitim vermiş bir guru elimizdeki... İyi mi!
BU NE HARARET, HARA!
İçsel yolculuk onda, tamamlayıcı tıp onda, bütüncül yaklaşım onda... Hayal gücüne sığmayan yetenekler, insan zihnine sığmayan engin bilgiler, en ulvi öğretiler hep onda...
İnsanlığın aydınlanmasını hedefleyen 'İnsana Güven' projesinin mimarı o, seminerler prensi o, 40 küsur markanın reklam yüzü o... Sevginin ve düşünce gücünün neler yapabileceğini gösteren o; yazar, Tedx konuşmacısı, her şey ve hepsi o...
Ve ne diyor? "Sevgilisi" Adriana Lima'ya "yenge" diyor! Kendi halinde beş şirket ve dört 'orman' sahibi olduğunu söylüyor. Cin olmadan adam çarpmaya kalkışıyor; Paulo Coelho ile (Şeyma'dan ilhamla) "şey" yarıştırıyor!
Fazla büyük büyük konuşuyor Metin Hara. "Sen methetme bu kadar kendini, bırak da biz beğenelim" dedirtiyor. Amma da obez egolu ve hammış diye hayret ettiriyor. 'İnsana Güven' projesine karşılık insana hiç güven vermiyor.
Hele ki o eski sevgilileri sayıp dökme çiğliği... Ayıptan da mı anlamıyor? Nasıl bir zafiyet ki böyle ısrarla kanıta ihtiyaç duyuyor? Nasıl bir karakter ki böyle kolaycacık raydan çıkıyor?
HEY GİDİ EDA TAŞPINAR!
Guru, böyle. Hayatı spor olduğu için centilmenlik aradığımız koca hoca, kavgaya karışıyor. İşi icabı bedenine de öfkesine de hâkim olmasını beklediğimiz ünlü futbolcu, uçakta kavga çıkartıyor...
En 'masum ve mahçup' edalı, düğününde tek bir kare için gazetecileri süründüren, 'magazinle hiç işi olmaz model', gizli kalmayacağı çok belli kulüpte yakın arkadaşının eski sevgilisiyle fındık kırıp 'enişteci' ilan ediliyor.
Anne, eş, sevgili, gazeteci, yazar, konuşmacı, moderatör, tek başına reklam ajansı, röfleli kadınlarımızın idolü... 'Pornstar' olma hevesinde; ne kadar açsa, yetmiyor.
'Elitler' ayrı âlem. Bir fotoğraf, iki kelam için muhabirlerin anasını ağlatanların sosyal medya perdeleri ardına kadar açık. Bir dönemin magazin sayfalarında en çok bahsi geçen ismi Eda Taşpınar, nasıl sakin, şık, rafine, cool, ne derseniz artık, öyle kalıyor bunların yanında... Hey gidi Eda...
HERKES KENDİ TELEVOLESİNDE...
Eskiden magazine burun kıvırıp tu kaka diyenler... Her fırsatta paparazzi paralayıp hep belgesel izleyenler... Televole kültürünü ölesiye aşağılayanlar... İşte onlar şimdi kendi televolelerini yaratıyor. Teşhirde uç, bucak, sınır, hudut tanımıyor, magazin muhabirlerine çekmeyin dedikleri her şeyi kendileri çekip yayınlıyor.
Filtreler sayesinde bacaklar uzun, beller ince, popolar kalkık... Olmasa da ne gam... Anneler, teyzeler, yengeler, barsaklar, pankreas, böbrekler, Allah'ın bildiği kuldan saklanmıyor!
Sosyal medya teşhiri ve onun getirdiği şöhret, her şey! Fenomen olmak, en rağbet gören 'meslek'. Bio'suna 'social figure' yazmak, kimimize göre gülünç ama bazısı için de makbul... Zira kısa zamanda nakde de çevriliyor iyi yönetilirse...
Ürün yerleştirmeli Instagram postları ve tweet'lerin kaşesi 3 binden başlıyor, ucu açık... Etikle, ahlakla bağlar gevşek. Fren tutmuyor. Cümleten şirazemiz kaydı sanki.
İnsanın haletiruhiyesine göre, çok korkutucu ve tel tel edici de olabiliyor, eğlenceli de. Adeta sirk. Kolay gelsin,