Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NUR ÇİNTAY

Giriş Roma, çıkış İstanbul!

Sabiha Rüştü Bozcalı, ilk kadın illüstratörlerimizden. Giorgio de Chirico'ysa metafizik sanatının öncüsü. Eserleri Salt'ta ve Pera Müzesi'nde sergilenen iki sanatçının yolu meğer önceden de kesişmiş. Bozcalı, Chirico'nun Roma'daki atölyesinde çalışmış...

Onun elinden çıktığını bilmeden "Ayy ne tatlı" dediğinizi duymuş gibiyim. Belki Reşad Ekrem Koçu'nun, belki Refi Cevad Ulunay'ın bir kitabının kapağından... Ya da eski bir losyon reklamından... Sahafları karıştırmaktan hoşlananlar, yıllanmış kitaplara, dergilere, ilanlara meraklı olanlar ya da yaşı hafiften kemale erenler, illa karşılaşmıştır onun çizimleriyle. Kimin? Memleketin ilk kadın illüstratörlerinden olan ressam Sabiha Rüştü Bozcalı'nın.
Karaköy Salt'taki sergisi Mart'ın 6'sına kadar uzatıldı; görmediyseniz yakalayın ucundan. Hem 20. yüzyılın başında doğup sonunda göçen bir kadının mesleki çeşitliliğini ve kültür tarihindeki rolünü görüyorsunuz çünkü hem de Yassıada duruşmalarından eski etiket ve ilanlara, ülke tarihini...

Aileye de maşallah!

Kimlerdensin, kimlerlesin... Kültür sanat âleminde kim olacağın, bunlara çok bağlı... Annesinin yaptığı ufak krokilerin, oyuncak yerine eline tutuşturduğu renkli kalemlerin, ilk tohumları attığını söylüyor Sabiha hanım.
"Ben manolyaların, katırtırnaklarının açtığı, ağaçlı, büyük bahçesi olan bir evde büyüdüm" diyor. "Yalıda, bahçedeki müştemilatta altı metreye yedi metre bir atölyem vardı. Burada Çallı, İhap Hulusi ve arkadaşları toplanırdık."
Aile, resim eğitimi için önce Berlin'e gönderiyor onu. 15 yaşındayken. Alman ressam Lovis Corinth'in atölyesinde iki yıl çalışıp İstanbul'a dönüyor. Aile, yine resim eğitimi için bu defa Münih'e, ardından Paris'e yolluyor onu. Moritz Heymann, Karl Caspar, Paul Signac gibi mühim isimlerin atölyelerinde çalışıyor oralarda.
Aile de aile hani; Allah herkese böyle bir amca nasip etsin! Ama yeğen de hakkını veriyor doğrusu. Kendi el yazısıyla yazdığı özgeçmişinde şöyle anlatıyor:
"1947'de amcam Mahmud Nedim Oyvar beni Roma'ya gönderdi. Meşhur İtalyan ressamı Giorgio de Chirico'nun atölyesinde 3 sene çalışdım. Bu müddet zarfında Vatikan'ın resim galerisinde Raffaello'nun Transfiguration eserini kopye etdim. Villa Borghese Müzesi'nde Tiziano ve Lorenzo Lotto'dan kopiler yapdım. 4 aded portre siparişi aldım."

Tatlı bir tesadüf
Şimdiiiii..."Chirico" mu dedi demin? "Meşhur İtalyan ressamı Giorgio de Chirico" mu dedi? O biraz da İstanbullu sayılmaz mı babadan?
Sahi onun atölyesinde mi çalışmış Sabiha Rüştü Bozcalı? Hem de üç yıl mı?
Peki tahmin edebilir miydi acaba yıllar sonra İstanbul'da aynı döneme denk gelen sergilerde, yakın semtlerde buluşacaklarını? (Salı akşamı Tepebaşı'ndaki Pera Müzesi'nde 1 Mayıs'a kadar sürecek bir sergi açıldı. 'Dünyanın Gizemi', metafizik sanatının öncüsü diye tanınan Giorgio de Chirico'nun eserlerini ilk defa Türkiye'de görmemize vesile oldu. İstanbulluluk faslına da birazdan geleceğiz)...

Hiciv ve taklitte usta

Sabiha hanımla devam edelim. Tecrübelenip İstanbul'a döndükten sonra, teyzesinin kocası Refi Cevad Ulunay aracılığıyla, yeni kurulan Milliyet gazetesinin ressamı oluyor. Yapı Kredi Bankası'nın reklam müdürü Memduh Moran'ın kurduğu Moran Reklam Ajansı için çalışıyor sonra. Birazcık fazla Batılı dursa da o reklam işleri pek tatlı, pek neşeli...
Reşad Ekrem Koçu'nun kitaplarında, yazara "Bu ömrümün mahsulü eserde aziz ve büyük sanatkâr Sabiha Bozcalı Hanımefendi hemşiremin emeği, en az benim göz nurum kadardır" dedirtecek kadar payı var, döktürüyor kitap kapaklarında.
Yine Reşad Ekrem'in İstanbul Ansiklopedisi'ndeki 'BOZCALI Sabiha' maddesine yazdıklarından, karakteri hakkında da tüyo alıyoruz:
"Kıymetli sanatkâr, orta boylu, gayet sâde giyinir, iddiâsız, fakat asil bir nefis güvenine ve sevimli bir yüze sahiptir. Bilhassa sıhhatli ve neşeli olduğu zamanlar huzuru aranır, kendisini özleten insanlardandır; hiciv sohbetinde amansız, taklid sanatında üstaddır diyebiliriz."

Gizemin kökleri

Pera Müzesi'ne, Dünyanın Gizemi'ne geçelim şimdi. Eserleri Türkiye'de ilk defa sergilenen Giorgio de Chirico; Magritte, Dali gibi ustalara ilham vermiş, modern sanatın seyrini etkilemiş çok önemli bir sanatçı.
Hafıza, rüya âlemi, dünyanın gizemi gibi konulara yoğunlaşıp kendini döneminin diğer mühim sanatçılarından ayırmış, renkli ve ilginç bir karakter. Metafizik sanatın kurucusu kabul ediliyor. Resimden heykele, yazıdan şiire pek çok alanda işler çıkarmış.
İstanbul'da, hem de Pera'da böyle bir serginin açılması, Giorgio de Chirico'nun köklerine de dönmesi bir anlamda: Sanatçının babası İstanbul doğumlu (1870'lerde İstanbul-Edirne demiryolunun yapımında idareci olarak çalışmış bir mühendis), adını aldığı dedesi ise Osmanlı Sarayı'nda diplomatik tercümanlık yapmış. 19. yüzyılda İstanbul'da yaşamış bir aileden bahsediyoruz. Şimdi tekrar buraya gelmesi ve onu pek de tanımayan İstanbullularla buluşacak olması çok güzel, çok manalı. Hoş geldi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA