Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NUR ÇİNTAY

DNA Günü kutlu olsun!

Bugün DN A Günü! 1953'ün 25 Nisan'ında bilimde dönüm noktası olacak bir makale yayımlandı. İşte onun yazarı ve DN A'nın kâşifi diyebileceğimiz Watson ile Crick'in ilginç ortaklık hikâyesi, küstahlığın ve nezaketin bilime etkisi...

Bu tabii ki bir bilim yazısı değil. Bendenizin daha önce birkaç yazısına denk gelmiş okur bunu bilir ve beklemez zaten! İki adamın; beraberlikleri aslında kısa süren ama isimleri tarih boyunca diğeri olmadan anılmamaya mahkûm iki bilim insanının ilginç hikâyesi bu. Yaşam bilgisini taşıyan molekül olan DNA'nın yani deoksiribonükleik asidin yapısını ilk tanımlayan Watson ile Crick'in...
James Watson ile Francis Crick, mesela Sezai Türkeş & Feyzi Akkaya gibi ya da İshak Alaton & Üzeyir Garih gibi hayatlarının sonuna kadar ortaklık etmiş bir çift değil. Adlarının ölümsüzleşmesine sebep olan ve genetiğe, moleküler biyolojiye giden kapıyı açan DNA keşfi, birkaç yıl kafa kafaya vermelerinin sonucu. Sonra herkes kendi yoluna...
Ama şöyle de bir anekdot var: Yıllar sonra Crick kendi çalıştığı laboratuvardan birini Watson'la tanıştırırken, adam hayretler içinde 'gaf'lıyor: "Watson mu? İsminizin Watson-Crick olduğunu sanıyordum."
Edward Edelson'un yazdığı 'Watson ve Crick / Hayatın Yapıtaşları' diye bir kitap var, Tübitak Popüler Bilim Kitapları tarafından Türkçesi de yayımlanmış olan (Çeviren: Ulaş Apak). Oradan öğreniyoruz bunları ve aşağıdakileri...

ZEKâ, BİR ARAYA GETİRİR!
Genç Amerikalı bilim insanı James Dewey Watson'la, biraz daha yaşlı (12 yaş büyük) İngiliz bilim insanı Francis Harry Compton Crick, 1951 Ekim'inde İngiltere'deki Cambridge Üniversitesi'nde tanışıyor. Farklı ülkelerde farklı eğitimleri ve deneyimleri, birbirinden bayağı farklı da karakterleri var. Onları bir araya getiren sebep, zekâları.
Watson, 1928 Chicago doğumlu. 'Adam olacak çocuk' deyip Barış Manço'yu da analım; küçükken annesiyle isim-şehir oynamıyor, bireylerin şekillenmesinde kalıtımın mı yoksa yetiştirmenin mi daha büyük rol oynadığı üstüne tartışıyorlar.
"Sevilen bir çocuk değildim" diyor, "Herhalde genelde doğru olduğunu düşündüğüm şeyleri söylediğim için. O günlerde terbiyenin korkunç olduğunu, önemli olanın gerçek olduğunu ve terbiyenin çoğunlukla gerçeği gizlediğini düşünürdüm."
18 yaşında Chicago Üniversitesi'nden biyoloji diploması alıyor, biyokimya doktorası yapıyor ama bakış açısını değiştiren, bir kitap oluyor: Erwin Schrödinger'in, biyolojinin ana meselesinin gen olduğunu söylediği What Is Life (Yaşam Nedir?). Cambridge'in bu işe eğilmek için en doğru yer olduğuna karar verip gidiyor.
'Bir kitap okudum, hayatım değişti'nin tam yeri: Crick de aynı kitabı okumuş olarak geliyor ve ikilinin yolları burada kesişiyor.
Crick 1916 doğumlu. Bilime ufaklıktan meraklı, anne-babasının ona aldığı bir ansiklopediden kaynaklandığını söylüyor bunun. Çocukluğundaki en büyük korkusu, büyüdüğünde her şeyin keşfedilmiş olacağı ve ona bir şey kalmayacağı!
Londra'da fizik okuyor. Yüksek lisans yapıyor ama tam doktorasını alacakken II. Dünya Savaşı patlıyor. O da İngiliz Donanma Bakanlığı'na bağlı olarak sualtı mayınları üstüne çalışıyor. Sonra ilgisi biyolojiye kaymış olarak Cambridge'e geliyor.

TAHAMÜLSÜZLÜĞÜN FAYDASI
Tanışır tanışmaz iyi anlaşmaya başlıyorlar. Crick şöyle anlatıyor: "Hemen yakınlaştık. Bunun sebebi kısmen ilgi alanlarımızın hayrete düşürecek kadar benzer olmasıysa, sanıyorum kısmen de ikimizde de gençlere özgü bir küstahlık, bir katılık, yarım yamalak düşüncelere karşı bir tahammülsüzlük olmasıydı."
Bir süre sonra aynı odaya konuyorlar, birbirleriyle konuşurken diğerlerini rahatsız etmesinler diye! Öğle yemekleri Cavendish Laboratuvarı'na yakın güzel bir pub olduğu söylenen The Eagle'da yeniyor. Akşam yemeklerinin çoğundaysa Watson, Crick'lere gidiyor.
Crick'in Fransız asıllı eşi Odile, ideal kadın! Özgür ruhlu, zevkli, dekorasyondan anlayan, iyi yemek yapan... Watson'un anlattığına göre, Odile'in takdire şayan yanlarından biri de kocasının "biraz neşeli, dedikodusunun yapılmasına neden olabilecek herhangi bir yönü olan" genç kadınlara açık açık hayranlık göstermesine kızmaması!

SİNSİ NEZAKET, ARAYA GİRER!
Velhasıl iyi ekip oluyor ikili. Biyolojinin gündemindeki en hayati meseleye eğiliyorlar: İnsan genlerini oluşturan molekülün yapısını tespit etmeye. Bu da sağlığımızı ve hayatımızı şekillendiren, yaşamın şifresini açık eden 128 satırlık makalenin yazılıp yayımlanmasına varıyor.
Ve nihayetinde sadece DNA'nın değil, ortaklığın da sırrını ifşa ediyor Crick: "Eğer benim aklıma bir fikir gelirse ve sonradan bunun meselenin özüne teğet geçtiği ortaya çıkarsa Watson bana kesin bir dille bunun saçma bir fikir olduğunu söylerdi, tersi durumda ben de aynı şeyi yapardım. Bu tür bir işbirliğinin gerektirdiklerinden biri birlikte çalıştığınız insana karşı tamamen dürüst, hatta neredeyse küstah olmanızdır. Sizden çok daha küçük ya da çok daha büyük biriyle çalışmak yararsızdır, çünkü nezaket sinsice araya girer ve bu bilimde iyi bir işbirliğinin sonu demektir."
Söylemiştim size, bu bir bilim yazısı değil diye!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA