Mutluluğun modası olur mu? Elbette. Ve bu sıralar mutluluk, neredeyse hiç olmadığı kadar moda!
90'larda bunalım takılmak havalıydı. Hayata genel olarak olumsuz bakmak, ona buna laf çakmak, depresif olmak makbuldü. Ona göre müziklerle, ucuca eklenen sigaralarla sahne yaratılırdı. Sağlıksız beslenme, adeta bir şıklıktı!
"Hayat leş abi"ydi. Hiç unutmam; o zamanlar şimdiki gibi ayağa düşmemiş havuzlu villalardan birinde oturan iş arkadaşımız, yaz aylarında öğleden sonra saatlerinde saçları ıslak vaziyette işe gelmiş ve o aralar çok öykündüğü birinden arak olsa da, üstünde çok eğreti dursa da, ilk söz olarak bunu demişti: "Hayat leş abi!"
Hayata dair duyulan tatminsizlik, tutunamama, sıkıntı, bunlar ilginçti. Kaybeden olmak, seksi bile bulunuyordu!
Şikayet, bir yaşlılık değil gençlik alametiydi. Birbirini aşağı çekmek, rağbet gören bir aktiviteydi. Hafiflik değil ağırlık 'in'di, hep beraber dibe vururduk icabında.
Mutluluk, ayıplanan diyerek abartmayayım ama biraz dudak bükülen, küçümsenen bir ruh haliydi.
'Arıza' olmak bir mertebeydi adeta, iltifattı.
Sonra hangi ara bu kadar moda oldu mutluluk? Trend aşamasını geçti, şu an bayağı altın çağını yaşıyor.
Neşe tomurcuğu, sevinç pıtırcığı dolu etraf... Kişisel gelişimde herkes zirve yapmış durumda; daha üç gün önce aynada kendi gözünün içine bakamayıp böğürerek ağlayan ve terapiden terapiye koşan kim varsa, artık uyum, iç huzuru, ebedi saadet gurusu. Herkesin içindeki o mutluluk kapsülü açıldı aniden, akıp yayıldı bütün bedene ve bulaşıyor öpüşerek...
Pilates, yoga, sahil yürüyüşü, orman koşusu, özel sağlıklı menü, detoks çorbası, sağlık suyu, vs vs... Beden-ruh bütünleme çalışmalarının sonu yok.
Sonra da ver elini sonsuz sosyalleşme. Partiler, davetler, yemekler, içmekler... İnsanlar insanlar... Ev partilerinde ne atraksiyonlar, doğumgünü sürprizlerinde ne mübalağalar...
Sonra çılgın selfie'ler bittabii. Herkes ölecek mutluluktan, sevgiden, aşktan, birbirine sarılıp çılgınca kahkahalamaktan. Gülmek diyemeyiz buna tam olarak; Instagram'da gördüğümüz şey çığlık atıp eğlenmekten delirirken küçük dili de kadraja girmiş tipler...
Çok mutlular, çok huzurlular! Bir kere şekerim, o topuklar ve huzur bir arada olamaz, oksimoron gibi diyeceği geliyor insanın, susuyor. Çünkü mecali kalmamış, çığlık pozlarının altına düşülen mutluluk ve huzur tariflerinden bitap düşmüş!
Ama moda işte, ne yapacaksın... Hafif, neşeli, sağlıklı, yapıcı, mutlu, huzurlu olacak, bunu bulaştıracaksın etrafa da...
Ama işte bir yandan da kış aylarının o vazgeçilmezi pusuda, dürtüyor... Yataktan bir türlü çıkamıyor musunuz? Yatakta kalmak için dayanılmaz bir arzu mu duyuyorsunuz? Bunun bir adı var. Hem de etrafa güzelce satabileceğiniz, afili bir adı: Clinomania.
Yatakta yaşamaya dair duyulan aşırı güçlü istek demek bu. Türkçeye klinomanya diye çevirip derhal dolaşıma sokabiliriz zira bu soğuk havalarda fevkalade aşinası olduğumuz bir hal.
İnsan yataktan sadece çay içmek için çıkmak istiyor; onun dışında yorgan, çarşaf, yastık, nevresim en tatlı dostlar... Ama sakın ha, depresyon demeyin! Öyle demode olamayız. Sadece kimimiz de klinomanyadan mustaribiz! Huzur bize haram!