Uzay Alp, her çocuk gibi futbol merakıyla büyüyordu. Okulda arkadaşlarıyla oynuyor, hırsıyla dikkat çekiyordu. Takım oyuncusu olmadığını düşünen anne ve babası önce tenisi dener ama Uzay'ı pek sarmaz. Onu bekleyen kaderi, babasının motor yarışı tutkusunda gizlidir. Uzay artık kendisini bu spora başlatan babasının kendisine rakip olamayacağını söylüyor. Karavan alıp oğullarının peşine düşen Urcan çifti ve Uzay Alp, aile olarak planladıkları Moto GP hayalini anlattı
Orçun Urcan; 48 yaşında bir makine mühendisi, inşaat makineleri ticaretiyle meşgul. Gençlik yıllarında yaptığı motor yarışlarına ara verse de yıllar sonra pandemi döneminde tutkusunu tekrar hayata geçirmeye niyetlenince tahmin edileceği üzere eşi Müge Urcan ile sorun yaşar. Öğretmen olan Müge Hanım, "Eşimle en büyük kavgalarımız onun motor yarışlarına olan sevdası yüzünden çıkmıştır. Her zaman çok karşıydım. Uşak'ta motordan düşerek bir kaza geçirdi. 10 gün hastanede yattı. Sonra tamamen motoru bıraktı" diyor.
Şair İsmet Özel "Allah insanı iddiasından vurur" der ya... Müge Urcan da, eşini vazgeçirmeye çalıştığı motor sporlarına ilerleyen günlerde öyle bir gönül veriyor ki, bir karavana atlayıp oğlunun peşinde ülkeler arası seyahat eden bir anne oluyor.
Uzay Alp'in başta basketbolcu olmasını isteyen Orçun Urcan, antrenmanlarda oğlunun kazanma hırsını görür. Annesi Müge Hanım, "Oğlumuzda dürtüsellik vardı, çok hareketliydi takım sporlarını yapamadı. Keyif almadı. Ben öğretmenlikten geldiğim için gözlemlerimde takım sporlarında mutlu olmadığını görüyordum" diyor.
ANNESİ OLARAK SEN GÖNÜL VERMEZSEN, BU İŞ OLMAZ
Uzay Alp'in motor sporlarına başlamasının ardında babasından daha önemli bir isim var: Süleyman Memnun… Camianın yakında tanıdığı, motosiklet sporunun Türkiye'de tanınması ve gelişmesinde büyük emek harcayan, Türkiye Motosiklet Federasyonu'nun eski başkanı. Sekiz yaşındaki Uzay'ı motokros yaparken birkaç kez izleyen Memnun, annesi ile konuşmak ister. Gerisini Müge Urcan'dan dinleyelim: "Süleyman Abi yalnız konuşmak isteyince bunun Uzay için önemli bir olduğunu anlamıştım. Bana Uzay'ın kumaşının iyi olduğunu, yeteneğini gördüğünü söyledi. 'Ama sen bu işe evet demezsen boşa kürek çekersiniz. O yüzden baştan söyleyeyim. Senin bu işe gönül vermen lazım. İçin rahat olmayacaksa devam etmeyin.' Ben motor sporlarına karşıydım. Ama Süleyman Abi'nin anlatım tarzı ve Uzay'ın bu spora yeteneği olduğunu anlatması beni ikna etti."
İki ay sonraki Türkiye Motokros Şampiyonası hazırlıklar hemen başlar. Önce bir motor alınır. Ardından karavan alma süreci başlar. Süleyman Memnun, "Yarışçı dediğin pistte yatıp kalkar. Siz en iyisi bir karavan alın" der. Bu da ailenin bütün hayatını değiştirir. Artık tüm yaşamları Uzay'ın yarışları neredeyse oraya karavanla gitmek olacaktır. Bazen Afyon-Uşak, bazen Avusturya, İspanya…
İLK YARIŞIMDA ANNEM BENİ 5 KAT GİYDİRMİŞTİ
Uzay Alp: İlk yarışım Avrupa Motokros Şampiyonası'nın Afyon'daki etabı oldu. Benim için çok zor bir deneyimdi. Hava yağmurlu, pist çamur içindeydi. Benim gibi yüzün üzerinde yarışçı çocuk vardı. Annem sağ olsun üşümeyeyim diye tulumun içine beni beş kat giydirdi. Motor çamura saplanınca önce kendimi sonra motoru kaldırmaya çalışıyordum. Motordan önce ben hararet yapmıştım. (Tüm aile kahkahalara boğuluyor) Duygularım alt üst olmuştu. Çamurdan çıkamadığımda öfkeleniyor, çıkıp sürmeye başladığımda çok mutlu oluyordum. Bir turu bitirdim. Çünkü babam 'Gerekirse motoru sırtına al ama bir turu tamamla' demişti. Bunu başarıp şampiyonaya kabul edilince çok mutlu olmuştum.
UZAY'I ARTIK GEÇEMEZSİN
Orçun Urcan: Arkadaşımla sohbet ederken yarış tulumumun akıbetini sordu. Ben de bir gün Uzay'ın peşine takılırım diye satmadığımı söyledim. O da bana, "Sen en son ne zaman Uzay'ın peşine takıldın, artık onu yakalayabileceğini sanmıyorum" dedi.
- Pistlere dönse baban seni geçebilir mi?
Uzay Alp: Pistte babamı tanımam. Beni asla geçemez.
Orçun Urcan: Hiç sorun değil. Biz zaten senin beş yıllık kariyer planlamanı yaptık. Şunu Mini GP'de yarışıyorsun, adım adım Moto GP hedefimize yürüyeceği
TOPRAK ABİ BENİM İÇİN ÇOK DEĞERLİ
Uzay Alp; 11 yaşında. Girdiği sınavlarda gösterdiği başarılar sayesinde Doğa Koleji'nde burslu okuyor. "İleride ne olmak istiyorsun?" soruma, "Herhangi bir meslekten ziyade hayatıma yaptığım sporda devam etmeyi istiyorum" diyor. Motor sporlarına ilgisinin nasıl başladığını şöyle anlatıyor: "Babam bir gün bana 'Seni bir yere götüreceğim' dedi. Motor antrenmanı imiş, her şey böyle başladı. Daha önce sadece televizyonda izlemiştim. Yakından görmek, motor seslerini yakından duymak etkileyici idi."
Bir sporcu olarak motora bindiği ilk günü soruyorum: "Stresliydim. Çok düşmüştüm. Daha sonra stres yerini heyecana ve odaklanmaya bıraktı. Bunun da sebebi ilk uluslararası yarışta startta ışığa bakmayı unutmuş olmam." (Gülüyor)
İdolünü soruyorum, yanıtı şaşırtmıyor: "Toprak Abi (Razgatlıoğlu) tabii ki ve elbette Deniz Abi (Öncü)… Toprak Abiyle tanışıyoruz. Türkiye'deki yarışlarda eksik yönlerimi anlatması benim için çok kıymetli. Onun seviyesindeki bir sporcunun ağabeylik yapması benim için büyük mutluluk. Yabancı sporculardan da Marc Marquez ve Pedro Costa'nın tarzını beğeniyorum. Haftaya Costa'nın yetiştiği pistte yarışacağım.
OKULUMDAN VAZGEÇMEM
Uzay Alp: Okuldaki müdür yardımcımız Gökhan öğretmenim yarışlarımı takip ediyor. Onun desteği çok önemli. Yarışa gittiğimde okuluma yarıştan belge götürüyorum. Derslerimden geri kalmamak için karavanda derslerime çalışmayı sürdürüyorum. Zaten karavanda da bir öğretmen var. (Annesi bakıp gülüyor)
Yarışlar sayesinde başka ülkelerden arkadaşlarım oldu. Okul konusunda onlar daha rahat sanki. Onlarla karavanda ders çalışıyoruz. Hepsi arkadaşım ama piste çıkınca arkadaş olduğumuzu unutup onları geçmem gereken rakiplerim olarak görüyorum.
KARAVAN BÜYÜK AVANTAJ
Uzay Alp: Karavanda yaşamayı seviyorum. Bu sayede yeni ülkeler, yeni şehirler görüyorum. En sevdiğim ülke Avusturya… Karavan sayesinde yarışlarda daha konforlu oluyoruz. Padok alanına yakın olunca teknik kontrollere daha çabuk gidiyorum.
Normal hayatımdan da geri kalmıyorum. Pedagogumla da görüşüyorum. Düşme korkumu onunla paylaşıp, bunu dizginlemeyi öğreniyorum. Yarışa başlamadan önce beşe kadar sayıp derin nefes alıyorum.
KALBİM DURDU SANDIM
Uzay Alp: En çok Avusturya'daki yarışta korktum. Yağmurlu bir günde, 120 km hızla giderken arkadan bir arkadaşım bana çarptı. Sırtımı bariyerlere vurdum, canım yandı. Annem ve babamla bir anlaşmamız var. Kaza yapınca ayağa kalkıp onlara 'her şey yolunda' diye elimle selam vermek. Ama bunu çoğu zaman unutuyorum, hemen motoru alıp devam etmek istiyorum.
Orçun Urcan: O yarışta kırmızı bayrakla yarış durdu. Bir yarışçı 'Uzay düştü' dedi.
Müge Urcan: Ambulansın harekete geçtiğini görünce kalbimin durduğunu hissettim.
Orçun Urcan: Arkasından yarış direktörü gitti. Bu önemli bir durum olduğunu gösterir. Bir de pikap gitti. Yani motor dağılmış.
Müge Urcan: Ambulans gelip Uzay'ın iyi olduğunu görene kadar geçen zaman bir ömür gibiydi.
Orçun Urcan: Sonra geldi, iyiydi. "Yarışa devam' dedi. Derin bir nefes almıştık.
AİLE OLARAK MUTLUYUZ
Orçun Urcan: Yarış dünyasında annelerin ağırlığı var. Padokta annelerin kuralları uygulanır. En geç 21.30'da çocuklar yatakta olacak. Yemek saatleri değişmez. Müge de işin içine girdi, Uzay'ın izleyerek geliştirmesi gereken noktaları benimle paylaşıyor. Aile ortak bir zevkimizin, hedefimiz olması büyük mutluluk.
Müge Urcan: Ailenin çocuklarının mutluluğuna odaklanması önemli. Yurt dışında da ülkemizde de çocuklarını gereğinde fazla baskı altına alan aileler görüyoruz. Öncelikle çocuğun yaptığı her neyse ondan mutluluk duyması önemli. Ancak ailelerin hem çocuklarıyla hem de kendi aralarında gerginlik yaşadıklarını gözlemliyor ve üzülüyoruz.
Uzay Alp: Biz de dışarıdan müdahale edilmesinden memnun değiliz.
99'UN SIRRI
Uzay Alp'in ilk tercih ettiği numara 13… Bu sayının uğursuzluğuna asla inanmayanlardan ancak şartlar gereği numarasını değiştirmesi gerekince 99 olmuş. "Neden?" diye sorunca "Bizimkilere sorun" diyor. Anne Müge Hanım açıklıyor: "Kolay bir spor yapmıyor, kenardan izlerken onu 99 ismi olan Allah'a emanet ediyoruz."
BU ÇOCUĞU İSTİYORUM
Orçun Urcan: Uzay'ın kariyerindeki dördüncü, yurt dışındaki ilk yarışı için Avusturya idik. Yaşlı bir adam yanımıza gelip Uzay'a "İngilizce biliyor musun?" diye sordu. Evet yanıtını alınca Uzay'ı pistte bir noktaya götürdü. Orada yaptığı hatayı anlattı. Uzay o gün bu hatasını düzeltti. Giderken bize kartını verdi. Fakat biz kim olduğunu yoğunluktan araştırmayı unuttuk. Sonraki yarışlarda yine Uzay'ı takip etti. İlerleyen yarışlarda ağzından baklayı çıkardı: "Bu çocukta doğal bir yetenek var, ben onunla çalışmak istiyorum." Kim bu adam, Chas Mortimer… Motokros sporunda 75 yaşında efsane bir isim olduğunu araştırınca öğrendik. Dünya Şampiyonası'ndaki rekorları hala kırılamamış. Motor sporlarının en önemli figürlerden biri… Ve bu sezon Uzay, iki İngiliz sporcuyla birlikte onun takımında yarışıyor.