Dünyaca ünlü Fransız soprano Emma Shaplin bir kez daha ülkemize geliyor. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye'de de kendi hayran kitlesini oluşturmayı başaran sanatçı 9 Ekim'de Antalya Açıkhava Tiyatrosu'nda konser vermeye hazırlanıyor. 25 kişilik Sinema Senfoni Orkestrası ve Korosu ile sahne alacak olan ünlü sanatçı Türkiye'yi ve konserin detaylarını konuştuk. Kendine özgü vokal tekniği ile klasik müzik, pop ve gotik unsurları harmanlayan Shaplin, 'Türkiye'yi çok özledim' diyor.
- Daha önce de pek çok kez Türkiye'ye geldiniz.
Türkiye sizin için ne ifade ediyor?
- Türkiye'yi çok seviyorum... Antalya, Akdeniz havası ve coşkulu atmosferiyle, kıyıların güzelliğiyle, İstanbul ise kozmopolit yapısıyla, kültür ve geleneği birleştiren yapısıyla ve Boğaz'ın çevresindeki özel enerjisiyle beni etkiliyor ve daha birçok Türk şehri ve manzarası. Uzun süre uzakta kaldığımda Türkiye'yi özlüyorum.
- İstanbul, Ankara, Bodrum konserlerinizin dışında Kapadokya'da da bulundunuz. Ülkemizde başka nerelere gittiniz. Etkilendiğiniz bir yer oldu mu?
- Evet, harika... Bursa da öyle. Bir keresinde, bana 'gerçek kebap' yediğimi söylediler. Hatta oradan yerel bir kilimle ayrılmıştım, hâlâ duruyor.
Bir başka sefer küçük bir tekneyle Antalya kıyılarında dolaşmıştım. Sonra arabayla bir dağ köyünde kayboldum, tam olarak nerede olduğunu hatırlamıyorum. Türkiye'de manzaralar çok çeşitli ve büyüleyici...
- Görmek istediğiniz yer var mı Türkiye'de?
- Evet... Göbeklitepe ve Nemrut Dağı'nın tüm bölgesi...
- Tüm dünyada olduğu gibi Türk hayranlarınız da oldukça fazla. Sizce nasıl bir bağ kurdunuz Türk müzikseverlerle?
- Şarkı söylemek bizi evrene ve ilahi olana bağlar. Bence hayranlarım buna çok duyarlı ve zaman içinde bir yakınlık, dostluk, bir tür bağlılık oluştu aramızda. Geri döndüğümde onları görmek ve birlikte bu benzersiz anları paylaşmak beni mutlu ediyor. Türkiye'deki hayranlarımın sevgisini hissediyorum. Bu karşılıklı sevgi bende büyük mutluluk yaratıyor.
- 8 yıl aradan sonra yeniden Antalya'da olacaksınız. Nasıl bir konser olacak o gün?
Müzikseverleri neler bekliyor?
- Hayranlarımın beklediği hitlerimi seslendireceğim, aynı zamanda operalardan aryalar da söyleyeceğim. Özellikle Antalya'da Fransız repertuarından iki büyük şarkıyı ilk kez seslendireceğim için çok mutluyum ve onurluyum.
Bu şarkılardan biri, çocukluğumuzda babamla Fransa ve İrlanda yollarında kamp yaparken yolda dinlediğimiz bir şarkıya ithaf edilecek.
HASSASIM AMA NARİN DEĞİLİM
- Konserler ve turneler dışında bir gününüzü nasıl geçiriyorsunuz? Günlük hayatınızda neler yapıyorsunuz?
- Her şeye meraklı biriyim. Sanat ve zanaat konusunda yapılan her şeye merak duyuyorum.
Gözlem yapmayı, denemeyi ve kendimi geliştirmeyi seviyorum... Bahçecilik, topiary heykel, yerlerin ve eski yapıların restorasyonu ve korunması, yemek pişirme, dikiş, nakış, dokuma, örgü, resim, edebiyat, şiir, heykel, müzik ve dans... Yaban hayatı, yabani bitkiler, yerler ve eski yapıların korunmasına ve bunların yaydığı enerjilere özel bir ilgi duyuyorum... Tüm sanatları ve zanaatları derinlemesine öğrenebilmek için 1000 hayata ihtiyacım olurdu... Her biri fedakarlık, zaman ve sevgi gerektiriyor...
- Resim yapmanın size iyi geldiğini söylemiştiniz... Hâlâ resim yapıyor musunuz?
- Her zaman birkaç tablo üzerinde düşünüyorum ve her zaman birkaçını yapım aşamasında tutuyorum... Ancak şu sıralar yavaşlamaya ve yeni bir albüm için beste yapmaya ve kayıtlara daha fazla zaman ayırmaya çalışıyorum. Çünkü çok fazla resim yapmak beni tuhaf bir şekilde karamsar yapıyor. O yüzden bu ara konserlerime hazırlanıyorum.
- Bir opera sanatçısı olarak formunuzu nasıl koruyorsunuz? Özellikle yaptığınız veya kaçındığınız şeyler var mı?
- Hassas bir yapıya sahibim ama narin değilim, oldukça dayanıklıyım. Çok erken yaşta bedenimin ve zihnimin ihtiyaçlarını dinlemeyi öğrendim. Bu yüzden her duruma uyum sağlamak için uygun bir denge sağlamaya çalışıyorum. İyi yemek yemek, iyi uyumak, iyi bir şekilde su tüketmek ve gülmek hatta bazen sinirlenmek ama fazla değil (Gülüyor) Yani bedenim ve zihnimin ihtiyaçlarını dinlemek...
Böylece çevremdekileri dinleyip elimden gelenin en iyisini verebilirim.
AŞK HER ŞEYDİR
- Şarkı sözlerinize bakıldığında, antik dönemlere ilgi duyduğunuz görülüyor. Bir zaman makinesi olsaydı, hangi döneme geri dönüp yaşamak isterdiniz?
- Her dönem kendi içinde bir sürü harika şey ve görkem barındırıyor. Gerçekten bilmiyorum. Şu anda bu dönemde yaşıyorum, yani durum ama hepsini yaşamak isterdim sanırım.
- Çoğu şarkınızda aşk kadını kimliğine bürünüyorsunuz. Aşk sizin için ne ifade ediyor?
- Aşk, bence öncelikle diğerine gösterilen şefkat, ilgi ve saygıdır, birlikte paylaştığımız ve deneyimlediğimiz şeydir. Ve tabii ki daha organik, daha ilkel bağlar yaratan duyusallık ve haz da vardır. Aşk bunların hepsidir.