Selim İleri'nin onu yeniden gündeme getirdiği romanı Cemil Şevket Bey Aynalı Dolaba İki El Revolver yayınlandığında sene 1997... Zeki Demirkubuz'un Örik'in Kıskanmak romanından aynı adla çektiği filmi 2009'da vizyona girdi. Usta yazarın İtalyancaya çevrilen eserleri bugünlerde Çizme'de gündemde. Japonya da sırada bekliyor. Biz de 1895'te dünyaya gelip henüz 65 yaşında terki diyar eyleyen Nahid Sırrı Örik'i konuşmak için, onun eserleriyle hemhal olan, hakkında kitaplar yazan, gazete yazılarını arşivlerden bulup çıkaran yazar Bahriye Çeri'ye başvurduk.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
- Paris'te yaşıyorum ama sık sık da İstanbul'a geliyorum. Akademisyenim. Yeni Türk edebiyatında doçentlik unvanını aldıktan sonra üniversiteden ayrılıp Paris'e yerleştim. Çalışmalarımı oradan sürdürüyorum. İki temel çalışma konum var. Ahmed Vefik Paşa ve Nahid Sırrı... Ahmed Vefik Paşa doktora çalışmamdı. Nahid Sırrı Örik doçentlik çalışmam. Başka çalışmalarım da var elbette ama bu iki konu hep devam ettiklerim.
Nahid Sırrı Örik Bey'le ilgili çalışmanıza nasıl başladınız?
- Sanırım 1997 yılıydı Selim İleri'nin Cemil Şevket Bey Aynalı Dolaba İki El Revolver romanı yayınlandı. Selim İleri çok sevdiğim bir yazar ne yazsa hemen okurum. Bu romanı da hemen okudum, romanın kahramanı Cemil Şevket ile anlatılan kişi Nahid Sırrı idi. Çok özel bir romandır. Roman hakkında kısa bir yazı yazdım Cumhuriyet Kitap'ta yayımlandı. O güne kadar Nahid Sırrı'nın sadece Sultan Hamid Düşerken romanını okumuştum. Cemil Şevket Bey Aynalı Dolaba İki El Revolver romanı ile Nahid Sırrı'yı tanımaya, dünyasına girmeye başladım. Nahid Sırrı'nın gazete ve dergilerde kalmış yazılarını, unutulmuşluğunu Selim İleri çok güzel anlatıyordu. Daha sonra bulduğum mektuplarında telifiyle ev kirasını ödeyeceği bir yazının yayımlanabilmesi için Yakup Kadri'nin yardımını istiyordu Nahid Sırrı. Bana çok dokundu mektuplar. Ondan sonra da çalışmaya başladım.
Nahid Sırrı Bey'de sizi en çok etkileyen ne oldu?
- Nahid Sırrı çok özel bir yazar kuşkusuz. Sanatın her dalıyla iç içe multidisipliner bir yazar. Zeki ve daima muhalif... Sorgulama, eleştirme bunları müthiş bir ironi ile dile getirme yeteneği var. Örneğin çok beğendiği Ahmet Haşim'in ölümünü erken bulur ve "Bizim çorak edebiyat dünyamızdan, bu derecede tez ayrılmış olması insana çok büyük acı veriyor" der. Hemen arkasından da "Herhalde bu acıyı duymamak için olacak, büyük adamı hatırladığımız ve andığımız yoktur" diye de ilave eder. Yazılarında hep böyle bir istihzalı üslupla karşılaşırsınız. Siyasete, günlük yaşananlara uzak değil ve yazmış da bunları... Yozgat, Kızılcahamam, Polatlı, Bursa, Yalova, Kayseri, Kırşehir vb. kimsenin gitmediği yerlerden çok bilinen yerlere kadar gidip görüp seyahat edebiyatımıza büyük katkı sağlamış.
Resim tarihimiz deyince Nahid Sırrı atlanmamalı... Onun yazılarından Filistin konulu bir resim sergisi açıldığını öğreniyoruz. Hem sergiyi anlatıyor yazar hem de Filistin'in durumuna dikkati çekiyor daha 1943 yılında. Türk mutfağını zenginleştirmek için Anadolu'daki yemeklerin tariflerinin kaydedilip bunların kitaplaştırılması gerektiğini de yazmış, hekimlerimiz konulu onlarca yazıyı da kaleme almış... Batı edebiyatını çok iyi biliyor. Kısacası Nahid Sırrı'nın kıymetli kaleminden çıkan kıymetli yazılarını saymakla bitiremem. Nahid Sırrı gerçekçi yazar. İnsan ruhunun derinliklerini tahlil etmede çok usta. Bu ustalık dille birleşince okur için inanılmaz bir kaynak ortaya çıkıyor. Sanatçıların -sanatın hangi dalında olursa olsun- bir eser ortaya çıkarırkenki ruh halleri üzerinde çok durmuş. Şehirlerin çirkinliği /çirkinleştirilmesi de yazar için ıstırap verici insan ruhunun çirkinlikleri de. İkisini anlatmakta da mahir. Güzellikleri de anlatmış sanılanın/bilinenin aksine.
En Güzel Eseri hikayesinde fedakârlık işlenmiş mesela. Gezdiği küçücük Anadolu kasabalarında nasıl güzellikler bulup anlatmış şaşarsınız. Anadolu'da "müteaddit ressamlara hesapsız levha ilham edecek güzellikte köşeler" vardır ve keşfedilmeyi beklemektedir yazarın ifadesiyle. Yaptığı uyarıların hâlâ güncelliğini koruyor oluşu karşısında da insan ne diyeceğini bilemiyor. Mesela Bursa için "Bursa için her kübik apartman ve modern olmaya yeltenen kötü yapı, güzel bir ağzın tebessümüne ilahî bir cazibe veren inci dişlerden birinin sökülerek yerine bir iri bakır kaplamanın ikame edilmesi gibi bir şeydir" diyor. Sadece şuna karşı olduğunu net söyleyebilirim. Alışılagelmiş söylemler, alışılagelmiş/öğrenilmiş beğeniler, güzellikler yazarın karşı çıktığı bir durum. Yazar hep farklı olanı, fark edilmemiş olanı anlatma peşinde. Bu insan ruhu olabilir, şehir olabilir, tarih olabilir, kitap olabilir... Şimdi sorunuza döneyim beni en çok etkileyen ne diyorsunuz ya bunların hepsi diye cevap vereceğim...
JAPONLAR DA SIRADA BEKLİYOR
Türk edebiyatında çok konuşulan bir isim değil ama İtalya'dan bile talep geldi, kitapları İtalyanca'ya çevriliyor. Bu ilginin sebebini neye bağlıyorsunuz?
- Başta Selim İleri olmak üzere pek çok kişinin sayesinde diyelim. Nicola Verderame İtalyanca'ya çevirdi Kıskanmak romanını. Crocetti Yayınları'ndan çıktı. Nicola Verderame'nin ilettiğine göre çok da ilgi görmüş Kıskanmak İtalya'da. Hakkında güzel yorumlar çıkmış basında. Repubblica ve Avvenire gazetelerinde Tommaso Melilli ve Lisa Ginzburg hakkında yazdı. Nicola Verderame romanı okuyanların da kendisine yazdıklarını söylüyor.
O çok memnun ilgiden. Bu arada Tommaso Melilli'den bahsetmek isterim. La Repubblica'nın cuma günleri çıkan ekinde her hafta bir kitapla yemek yapan ünlü bir şef. Bir hafta Kıskanmak'a yer açtı. Nahid Sırrı için "Türk Stefan Zweig"i diyerek imam bayıldı tarifi verdi. Nahid Sırrı'ya ilgi gösterenler sadece İtalyanlar değil. Japonlar da şimdi ona ilgi gösteriyor. Sultan Hamid Düşerken romanına... Önümüzdeki günlerde bu konuda da müjdeli haberler verebiliriz.