Zaman, bazı konularda iyileştirici güce sahip değildir. Özellikle çocukluk travmaları... Çocukluk beynimizin gelişim zamanıdır ve dünyayı, insanları bu dönemde tanımaya başlarız. Çocuklukta kendimizi dünyanın tehlikelerinden koruyamayacağımıza ve kendi bakımımızı kendimizin karşılamayacağına inandığımız dönemdir. Bundan ötürü de bize bakım veren ailenin bizi her türlü zarardan korumasını bekleriz. Maalesef birçok çocuk bu ideal şartlara sahip olarak büyüyemiyor. İstismar, zorbalık, zor sosyal şartlarda yaşamak birçok zor şartlarda büyüyüp yetişkin olunca da hâlâ bu durumun izleriyle savaş veriyoruz. Peki bu durumun etkilerini en aza indirgemek için neler yapabiliriz?
1. OLMUŞ OLANI KABUL EDİN
Hayatınızda ne yaşamış olursanız olun onu kabullenmemek, yaşanmamış gibi varsaymak sizi çok daha kötü hissettirir. Bu durum duygularınızı görmezden gelip baskılamanızı sağlar. Ve bastırılan bu duygular ya kronik hastalıklarla ya da öfke problemleriyle açığa çıkar. Bundan ötürü de bu durumda yapılması gereken en önemli şey 'Tamam bu durum yaşandı reddederek bunu değiştirmem mümkün değil. Bundan ötürü yaşadığım bu durumu kabul ediyorum' diyerek yaşanılan travmaları, şuanki etkisini olduğu gibi kabul edebilmek sizde büyük bir rahatlama sağlayacaktır.
2. ÇOCUKLUKTAN GELEN HATALI KODLARIN FARKINA VARIN
Yaşanılan travmalar kişinin bilinçaltında bazı kodlar oluşturur. Örneğin çocuklukta annenizle sağlıklı bir bağ oluşturamadıysanız ve bu durum size sürekli halde acı duygusu yaşattıysa ileride kurmuş olduğunuz her türlü duygusal ve sosyal ilişkide daha yüzeysel ilişkiler kurabilirsiniz. Çünkü çocukluktan gelen kodlar size sıcak bağ kurma beklentisine girerseniz duygusal olarak zarar görebilecek olduğunuza dair mesajlar iletmiştir. Kişi yetişkinliğinde yüzeysel ilişkiler kurarak insanların ona duygusal anlamda zarar vermesini bir nevi engellemiş kendine koruma kalkanı yaratmış olur. Çocukluğunuzdan gelen travmaların sizde yarattığı döngülere dikkat edin. Bu yüzden benzer durumlar yaşadığınızda geçmişten getirdiğiniz inançların şimdiki ilişkileri etkilemesine izin vermeyin. Günlük yaşamda bir veya birkaç kişiyle yaşadığınız problemlerin diğer kişilerle olan ilişkileri belirlemesine izin vermeyin. Ya da hayatta yaşadığınız tek bir olumsuz olayın yaşamınızın tek belirleyicisi sanki o olaymış gibi hissetmekten vazgeçin.
3. AFFETMEMEK, O KİŞİLERLE YAŞAMAYA DEVAM ETMEKTİR
Affetmek size yaşatılanları, hissettiklerinizi tamamen yok saymak, unutmak anlamına gelmez. Affetmek sadece sizde var olan, sizi zorlayan duyguları bir nevi özgürlüğe kavuşturabilmektir. Ben bu olayın bana ait olan kısmını üzerime alıyor, sana ait olan kısmı da sana iade ediyorum demek onun yükünü de taşımamaktır. Affetmemek, hayatınızda o kişileri sürekli olarak aklınızda ve hislerinizde yaşatmaya devam etmektir. Bu durum da sürekli enerjisel olarak duygularınızı yıpratan bu süreçle enerjinizi tamamen negatife çekmektir. Unutmayın siz o kişiyi düşünüp, öfke hissettikçe onunla ilgili planlar yaptıkça sadece kendinize zarar verirsiniz. Fakat siz onu affedip serbest bıraktıkça o kişinin hayattan zaten ders almaya başladığını göreceksiniz. Unutmayın hayat deneyimleri sadece size öğretmen değil karşı tarafa da öğretecekleri var.
4. ASIL GERÇEĞE ODAKLANIN
İnsan yaşamda bir olay yaşadığında onu her zaman olduğu gibi göremez. Geçmişte yaşadığı olaylarla birlikte bunların etkisinde bakış açıları ve yorumlarla olayları algılar. Akıl bazen gerçekliğin ona acı vermesinden ötürü de gerçekle yüzleşmekten korktuğu için düşünce bombardımanına girer. Düşünür de düşünür. Bu düşüncelerin derin denizlerine girerseniz sadece boğulursunuz. Unutmayın hepsi birer düşünce... Siz nasıl düşünürseniz öyle hissetmeye devam edeceksiniz. Örneğin uzun yıllar süren ilişkiniz sonlandı. Bu duruma yorum olarak her ilişki sonlanabilir, güzel şeyler de yaşandı ama bitmesi gerekiyordu diyerek de bir bakış açısı geliştirip iyi hissedebilirsiniz. Ya da çocukluk travmalarınızın da etkisiyle birlikte yaşadığınız olayı çarpıtabilir, 'Kimse beni sevmeyecek' gibi bir sonuca varıp yaşadığınız olayı hatalı bir kalıba oturtup çok kötü hissedebilirsiniz. Bu tür çarpıtmalar geçmişin size mirasıdır ve hatalıdır. Bundan ötürü bu çarpıtma alanına girdiğinizde kendinize sorun. Gerçekten bu ilişkinin bitmesi sizin hiç sevilmeyeceğinizi mi kanıtlar? Cevap elbette hayırdır. Geçmişteki ilişkilerin geleceği belirleme gücü yoktur. Ama kendinize sorduğunuz sorularda biten ilişkilerde örneğin sizin çok fazla kıskanç olduğunuzdan dolayı ilişkileri sürdüremediğinizi keşfettiniz. Bu durumu yenmek için kendi kişisel gelişiminizi tamamlamak, terapi almak size destek olabilir.
5. DUYGULARINIZI İŞLEVSEL BİR ŞEKİLDE İFADE EDİN
Duyguları açığa çıkarmanın birçok yolu vardır ama bazı durumlar vardır ki insanı işlevsizliğe iter. Örneğin öfkenin bir başkasına fiziksel şiddet yoluyla aktarılması duygunun işlevsiz şekilde aktarılmasıdır. Yaşanılan travmaların elbette zihinsel ve duygusal acılara neden olması doğaldır. Ve bu travmalara tepki olarak da öfke, yas, kader gibi duyguların yaşanması da çok olağandır. Eğer yaşadığınız travmalar sizin duygularınızı nasıl dışarı atacağınız yönünde önünüze engeller koyduysa duygularınızı farklı yöntemlerle ifade etmeye çalışabilirsiniz. Şiir yazabilir, resim çizebilir, ya da başkalarının acılarına ortak olduğunuz sivil toplum örgütlerinde gönüllü olup başkalarının acılarını iyileştirebildikçe güçlenip iyileşebilirsiniz. Yani acı ve kaderi hayatınızda daha işlevsel hale getirebilirsiniz. En güzel şiirlerin ve şarkıların en büyük acılardan sonra ortaya çıktığını unutmayın.
6- YENİYE MERHABA, ESKİYE GÜLE GÜLE!
Hayatınızda yeni güzelliklerin başlaması için eski olan şeylerin yok olması gerekmektedir. Ama çoğu zaman kötü hissetsek bile güvenli alandan çıkmaya çok korkarız. Hem yenilik ister hem de harekete geçemeyiz. Hayat önümüze değişim için fırsat verdiğinde eski travmatik kodumuzu tekrar yaşatmak için de sürekli aynı davranıp eski döngümüzü yaşatırız. Yeniye yer açmak için eskiyi gerilerde bırakmak gereklidir. Diyelim ki işten çıkarıldınız ve hayatınızın altüst olduğunu söylüyorsunuz. Nereden biliyorsunuz önünüzdeki iş fırsatının eski işinizden çok daha iyi olmayacağını. Ancak deneyimlerseniz bunu görebilirsiniz.
7. FAZLA KONTROL, KONTROLSÜZLÜK GETİRİR
Sadece kendi düşünce ve duygularınızdan sorumlusunuz. Başka kimsenin duygu ve düşüncelerini kontrol edemezsiniz. Bunu denerseniz da bu kara delikten çıkamazsınız. Annem şöyle bir kadındı, bana hiç sevgi vermedi, şefkat göstermedi şöyle yapmalıydı, böyle yapmalıydı demek onu kendi istediğiniz şekle sokmaya çalışıp aslında onu kontrol etmeye çalışmaktır. Bunun anneniz ile ilişkinize faydası değil zararı olacaktır. Unutmayın annenizi kontrol etmeye çalışmanın size asla bir faydası dokunmayacak. Onu tamamen değiştirebilecek bir güce sahip değilsiniz. Ve size davranışlarının da çoğu zaman sizinle alakalı değil kendi yaşamıyla ilgili bağlantıları var. Sadece anneniz o karaktere sahip olduğu için size o kadar sevgi verebildi. Siz de çocuğunuza elinizden geldiği kadarıyla sevgi vereceksiniz ve bu durumun ona yetip yetmemesi de onunla ilgili olmayacak. Anne ve babanızı olduğu haliyle kabul edin. Elbette onlarla iletişim ve ilişki kurun. Ama beklentileriniz karşılanmıyorsa bu durumu olduğu gibi kabul edip beklentilerinizi sıfırlayın.
8. ESKİ HALİNİZLE KAVGADAN VAZGEÇİN
Son olarak da travmalarınız size yanlış ilişkilere sokmuş, hatalar yaptırmış olabilir. O zamanlar durum bunu gerektiriyordu ve öyle davranmak zorunda kaldınız mevcut şartlarda yapabileceğiniz en doğru bildiğiniz şeyi yaptınız. O versiyonunuzu suçlamak size sadece mutsuzluk sağlar. Bu durumun etkisinden kurtulamıyorsanız da mutlaka terapi desteği almalısınız.