Kıskançlık bazen ilişkiye renk katan, bazense ilişkiyi sabote edip ilişkinin bitiş pimini çeken çok güçlü bir duygudur. Kıskançlık duygusu insanın ilk varolduğu zamanlarda da vardı. Kıskançlığın o dönemlerde tanımı davetsiz misafirlere karşı kişinin kendi alanını korumak adına geliştirdiği bir önlem alma sistemiydi. Yani aslında ilk insanın karşısına çıkan problemlere karşı uyum sağlamaya çalışması. Hazır insanın varoluş sürecinden bahsetmişken cinsiyetler arası kıskançlık farkından da bahsetmemiz gerekir. Evrimi inceleyen araştırmacılara göre erkeklerdeki kıskançlık babalık şüphesinden meydana geliyor. Dünyaya gelen çocuğun kendisinden mi yoksa bir başkasından mı olduğuna dair sürekli şüphe duyuyorlar. Hatta durum bazen öyle bir boyuta geliyor ki erkek ya bir başkasının çocuğu için herhangi kaynak ve enerji yaratma şüphesini bile yoğun şekilde taşıyor. Bu durumda da erkek başka bir adamın genlerini devam ettirdiği düşüncesine kapılıyor. Bu düşüncesini de kadının hamilelik süreci, doğum, bebeğin bakımı, kadının doğumdan hemen sonra cinselliğe hazır olmaması gibi etmenlerle de destekletiyor. Bu gibi durumlar sebebiyle de erkek cinsel olarak sadakatsizliğe daha açık hale geliyor. Evet garip gelse de erkeğin evrimsel psikoloji kısmı tam olarak böyle işliyor. Gelelim kadınlara... Erkekler cinsel sadakatsizliğe daha duyarlıyken kadın tarafı duygusal sadakatsizliğe daha duyarlı. Yapılan araştırmalarda kadınların çoğu da cinsel aldatmadansa duygusal aldatmanın daha yıkıcı olduğunu savunuyor. Kadın tarafından kıskançlık duygusuna evrimsel açıdan bakıldığında ise bebek büyüyene kadar destek ve ilgiye ihtiyaç duyan annenin kıskançlığının bu durumu kaybetme korkusundan kaynaklandığını söylüyor. İlgi, sevgi, şefkatin başka bir rakip kişiye yö- nelme ihtimali ka- dınlardaki kıskanç- lık mekanizmasının pimini çekiyor. Kıs- kançlığın ilişkiyi bazen canlı tutan ba- zense sonunu getiren bir duygu olduğu- nu söylemiştik. Eğer ki kıskançlık dozunuz artık ilişki- nize ciddi zararlar veriyorsa bu duygu ile çalışma zamanı- nız gelmiş demektir.
6 ADIMDA KISKANÇLIK KRİZİ YÖNETİMİ
1. DUYGUNUZ ÇOK YOĞUNLAŞTIĞINDA EYLEME GEÇMEYİN
Kıskançlık duygusu sizi esir aldığında duygularınızı kontrol edebilmek, sakin kalıp mantıklı düşünebilmek çok zordur. Bu duygu yavaş yavaş sizi daha da zorlamaya başlar. Kıskançlık duygusunu hissettiğiniz andan itibaren zihniniz bu konuyu destekleyecek kanıtlar bulmaya başlar. Git gide bu sahne dozunu arttırmaya devam eder. Bundan ötürü duygunuzun çok yoğunlaştığını hissettiğinizde kendinizi mantık alanına çekip durumun somut yani görünen yanlarına odaklanın. Duyguları kontrol altına almanın en önemli adımı düşüncelerinizi filtreden geçirmektir. Eşiniz veya sevgilinizin belirli bir süre telefona cevap verememesi sizi kesinlikle aldattığı anlamına gelmiyor. Gerçek nedenleri olmayan hislerinizin partneriniz tarafından da bilinmesi veya bunun bir tartışma konusu yapılması da partnerinizin karşısında sizi zor duruma düşürecektir. Duygu yoğunluğuna girdiğinizde sizi bu buhrandan kurtaracak bir yöntem bulun. Yanlış düşünüp yanlış hislerin girdabına kendinizi sokmayın. Kendinizi mantık tarafına sokacak sağlıklı bir müdahale ile sağlıksız davranışlardan uzaklaşın.
2. İÇİNİZDE DEĞİL DIŞINIZDA YAŞAYIN
Partnerinizin davranışları ile ilgili bir problem yaşıyorsunuz yaptığı davranışları sizi kıskandırmak için olduğunu hissediyorsanız bu düşüncenizi kendi içinizde yaşayıp kurgulamak yerine ona sakin ve anlaşılır bir dille anlatmaya çalışın. Konuşmaya başlarken "Sen şunu yapıyorsun, şöyle davranıyorsun" gibi suçlamalı bir dil kullanmak yerine öncelikle olumlu bir dille iletişime başlayabilirsiniz. Örneğin, "Ben sana gerçekten güveniyorum ama son zamanlarda şöyle bir duygu hissediyorum" diyerek düşündüğünüze dair bir açıklama yapabilirsiniz. İletişiminiz kendisini savunmasına değil de sizi anlamaya çalışmasına ve karşılığında da onun kendisini size anlatmasına izin verebilmelidir.
3. KENDİ DEĞERİNİZİN FARKINDA OLUN İnsanın kıskançlık duygusunu tetikleyen en önemli durumlardan biri kişinin düşük özgüvene sahip olmasıdır. Kişinin kendisini sürekli başkalarıyla kıyaslaması, diğerlerinden daha değersiz olduğunu düşünmesi kişinin kendisiyle alakalı olumsuz duygulardır. Bu olumsuz duyguları anlamaya çalışın, kökenine inin. Bu durumlarda kendinize şu durumu sık sık hatırlatın. Hep sizden daha iyi, daha çekici, daha yakışıklı insanlar olacaktır. Bu durum hem siz hem de partneriniz için geçerlidir. Partneriniz için yeterince iyi olamama inancınızdan çıkıp kendinizin eşsiz bir insan olduğunuzun özünüzün farkına varın. Sonuç olarak bakıldığında siz bir ilişki içindesiniz ve birbirinizin eşsiz özelliklerini sevdiniz. Partneriniz tarafından onay ve takdir edilme ihtiyacı hissetmeniz çok doğal bazen birbirinizin bu ihtiyaçlarını doyurmak ilişkinizi sağlamlaştırır.
4. ÖNCEKİ DENEYİMLERİNİZİ ANLAYIN Geçmişte yaşadığınız ilişki deneyimlerinin sonrasını etkilemesi genellikle beklendik bir durumdur. Geçmişteki ilişkilerde yaralandıysanız bundan sonraki ilişkilerde de bu durumla ilgili tetiklenmeniz çok normaldir. Geçmişten gelen yüklerinizi üstünüzden atın. Bu yaşadığınız ilişki için çok yorucu bir duygu.. Geçmiş deneyimlerinizin şimdiki ilişkinizi etkilemesine izin vermeyin. Geçmişinizin şimdiyi etkilemesine izin vermeyin.
5. PARTNERİNİZE GÜVENİN Güven duygusunu hissetmenin ilk adımı partnerinize güvenmeye çalışmak değil kendi içinizde güven duygusunu inşa edebilmektir. Elinizde olmayan durumların kontrolünü sağlamaya çalışmak hem imkansız hem de çok yorucudur. Fakat yaşanan olayların sizin üzerinizdeki etkisini anlamaya başladığınızda zaten çok güçlü hissetmeye başlarsınız. Kuruntu, endişe, öfke benzeri duygulara kendinizi kaptırmadan kendinizi güven duygusu içinde bulabilirsiniz.
6. DEDEKTİFÇİLİK YAPMAYIN! Kıskançlık duyguları arttığında kişi aynı bir dedektif gibi inandığı düşünceyi doğrulayacak kanıtlar aramaya başlar. Partnerinizi sürekli kontrol etmeye çalışmak, sosyal medyasını, mesajlarını, telefonunu kurcalamaya çalışmak sadece birlikteliğinizi zedeler ve partnerinizin size karşı olan bakış açısını olumsuz bir çerçeveye dönüştürür. Bu gibi durumlarda öncelikle kendinize güvenin. Sürekli şüphenin sizi yiyip bitireceği kendi hayatınızı yaşamayı ertelediğiniz bir hayattansa bu şüpheleri aştığınız kendi özgüveninizle yaşadığınız bir hayatı tercih etmeye çalışın.
SON SÖZ
UNUTMAYIN aslında çok fazla kontrolcülük kontrolün tamamen yitirildiği bir kontrolsüzlüğe dönüşmeye mahkumdur. Eğer partnerinizle bir güven problemi yaşayacaksanız da sizin tek başınıza herhangi bir şey yaparak bunu engellemeniz mümkün olmayacaktır. Çünkü güven en temelde kişinin geliştirdiği kişilik ile ilgilidir.