Türkiye'nin farklı bölgelerinden genç yetenekleri, sanatçılarla, profesyonellerle bir araya getiren Mamut Art Project, 11'inci kez sanatseverle buluşuyor. 22 Mayıs'tan bu yana Yapı Kredi bomontiada Galeri ve 4. Kat'ta 41 sanatçının eserleri sergileniyor. Çevrimiçi platformu mamutartproject. com adresi üzerinden eş zamanlı olarak devam eden Mamut Art Project 2024'ün bu yılki jüri üyeleri arasında Salt Programlar Sorumlusu Amira Akbıyıkoğlu Arzık, sanatçı Burçak Bingöl, bağımsız küratör ve yazar Jessica Cerasi, SAHA Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Haro Cümbüşyan ve Sanatorium Gallery Yönetici Ortağı Adnan Yerebakan yer aldı. Sergide eserleri yer alan 41 isimden Ece Erbil ve Ali Arda Özdeniz ile, Mamut Art Project ve sanat çalışmaları üzerine kısa bir sohbet ettik.
Ece Erbil
KAYBOLANIN FARKINDA OLUNMALI
- Sanat pratiğinizden ve kendinizden biraz bahsedebilir misiniz?
- İstanbul'da yaşıyorum ve çalışıyorum.
Lisans eğitimimi, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü'nde tamamladım. Şu anda aynı bölümün yüksek lisans programında tez aşamasındayım. Daha önce video, fotoğraf ve karakalem gibi farklı mecralarda işler ürettim, ancak son yıllarda resme yoğunlaştım. Çalışmalarım, "Ev"in durağan bir mekan olmaktan ziyade, sürekli bir akış ve dönüşüm içinde olan bir varoluş olduğunu ele alıyor. Duvarların ve çatının ötesinde, anılarımızla, duygularımızla ve ilişkilerimizle şekillenen, neredeyse ruhsal bir mekan. Resimlerimde bu düşünceyi yansıtan bir sessizlik ve hüznün eşlik ettiği bir atmosfer var. Zamanın karşısında duramayacağımızı kabullenerek, geçip gideni ve kaybolanı anlamaya çalışıyorum.
- Mamut Art Project'e nasıl katılmaya karar verdiniz, süreç nasıl gelişti sizin için?
- Mamut Art Project'i uzun zamandır takip ediyor ve genç sanatçılara sunduğu fırsatları takdir ediyordum. Bu yıl, kendimi daha hazır hissettiğim ve işlerimi daha geniş bir kitleyle paylaşmak istediğim için başvurmaya karar verdim. Bu süreçte Mamut ekibiyle çalışmaktan ayrıca çok keyif aldım.
- Sergide hangi işlerinizle yer alacaksınız?
- Yedi adet tuval çalışmamla Bomontiada'da olacağım. Bu resimlerde süreç ilk olarak ham tuval bezi üzerine katman katman sulandırılmış boya uygulayarak, zihnimde canlanan ev atmosferini yansıtmaya çalışmakla başlıyor. Daha sonra koltuk, masa, avize gibi hepimizin aşina olduğu gündelik nesnelerin efemeral betimlemeleri ile evin zamansallığını, anılarla olan ilişkisini ve çok katmanlı yapısını ele alıyorum.
- İnsanlar uzun zamandır tek başına yaşamlar kurmaya başladı. Büyük kentlerde artık daha karanlık ve denize uzak yaşanıyor. Eserlerinizde rastladığım o tatlı rüzgardan hareketle, evin insan psikolojisine ve düşünce yapısına etkisini sorsam...
- Modern yaşamın getirdiği izolasyon, kalabalıklar içinde yalnızlaşma ve doğadan uzaklaşma, "ev" kavramının anlamını da değiştiriyor.
Bahsettiğiniz "tatlı rüzgâr", belki de özlem duyduğumuz dinginliği temsil ediyor. Ancak bu his günümüzde çoğunlukla ulaşılamaz, hatıralarda kalan bir hayal gibi. Resimlerimde, bu özlemi romantize etmekten ziyade, kayboluşunu, belirsizliğini ve yarattığı melankoliyi ele alıyorum diyebilirim. Evin koruyucu bir yuva olma ideali, zamanın akışına ve değişimin kaçınılmazlığına yenik düşüyor.
- Sizi eserlerinizdeki perdedeki mesajınızı anlatabilir misiniz?
- Çalışmalarımda özellikle tül perdeyi betimlemeyi tercih ediyorum. Tül saydamlığı ile hem gizlemeyi hem de açığa çıkarmayı aynı anda başaran bir malzeme. Işığı süzerek, nesnelerin hatlarını belirsizleştiriyor ve mekâna bir rüya gibi bir hava katıyor. Bir yandan evin mahremiyetini korurken, diğer yandan da dış dünyaya açılan bir pencere gibi, iç ve dış arasında geçişken bir alan yaratmakta.
Resimlerimdeki tül perde de bu ikiliği vurguluyor. Evin mahremiyetini korurken, dışarıya dair ipuçları veriyor. Işığın ve gölgenin etkileşimi, tülün katmanları arasında kayboluş ve belirme, evin geçici ve sürekli değişen doğasına dair bir metafor diyebilirim.
Ali Arda Özdeniz
SİNEMA BİZE YALNIZ OLMADIĞIMIZI HATIRLATIR
- Sanat pratiğinizden ve kendinizden biraz bahsedebilir misiniz?
- Bilgi Üniversitesi'nde Görsel İletişim Tasarımı okuyorum. En büyük ilgi alanlarım olan sinema ve grafik tasarımı harmanlayarak işler çıkartıyorum. Fotoğraf veya video fark etmeden bir şeyler üretmek istediğimde dışarı çıkıp nasıl ve nerede kullanacağımı bilmediğim şeyler çekmeyi, daha sonra çektiklerimi önüme koyup onlar üzerinden bir anlatı oluşturmayı seviyorum.
-
Mamut Art Project'e nasıl katılmaya karar verdiniz, süreç nasıl gelişti sizin için?
- Mamut Art Project'i "Soyut Fotoğrafçılık" dersinde oluşturduğum projelerden birine hocamın verdiği tavsiye ile keşfettim. Mamut'un önceki sergilerini inceledikten sonra oluşturduğum eser için sergilemeye uygun bir ortam olduğuna karar verdim ve şu an sergilenmekte olan eserim ile başvurdum.
-
Sergide hangi işlerinizle yer alacaksınız?
- Numbers / Places / People isimli videom ile Bomontiada'da olacağım. Bu çalışmada insanların ortak kullandığı alanlarda biriktirdikleri anıları, denklemden özneleri çıkararak ele almaya çalıştım.
-
"En büyük tutkum sinemasal hikaye anlatıcılığı" diyorsunuz. Nedir bu çağda sinemanın sorumluluğu sizce?
- Bana göre sinema, yolu bütün sanatlarla kesişen, hayata geçmesi için çok fazla kişinin çok büyük bir emek verdiği ve tüm bunların izleyicilerin kendilerinden birer parça bulması, bir türlü kelimelere dökemediklerini anlamaları için yapılan, insan yaratıcılığının bir kutlaması. Bence sinemanın sorumluluğu her zamanki gibi hem onu oluşturan hem de onu deneyimleyenler için bu dünyada yalnız olmadığımızı hatırlatmak.
-
En etkilendiğiniz üç filmi öğrenebilir miyiz?
- İzlediğim en kusursuz film olan The Tree of Life, benim de bir şeyler üretebileceğime beni ikna eden Frances Ha ve benim için her şeyi başlatan La La Land diyebilirim.