Anneler Günü'nde Klinik Psikolog Mehmet Teber'in yazdığı yazı beni derinden etkiledi. Etkilediği gibi düşündürdü de! Yazının başlığı 'Annelikten kaçış'. Kadınları anne olmaktan uzaklaştıran, ikinci çocuğu yapmaktan alıkoyan sebepler yazıyor yazıda. Geçmişten günümüze çocuğa bakış, annelerin üzerindeki sorumluluğun artışı açık ve net şekilde gözümüzün önüne düşüyor. Aslında "Kariyer de yaparım çocuk da, güçlü kadın, her şeyi başarırsın..." gibi popüler söylemler, teknolojik gelişmeler, giderek artan imkanlar aslında annelere bir kolaylık sağlamadı. Kadınların üzerine daha da fazla sorumluluk yıkmak için sırt sıvazlamak olduğunu ancak şimdilerde anlıyoruz. Ev, iş, çocuk, okul, ödevler, çocuk psikolojisi, etkinlik, atölye, spor çalışmalarına tek başına koşturan anne, kendini unuttu. Kadının bireyliği ortadan kalktı. Hep koşturan, organize eden, zamanı hiç olmayan yorgun anneler olduk. Ruh sağlığı yerinde, travmasız, spor da yapan sanatçı ruhlu, iyi beslenen, sosyal çocuklar yetiştirmek için ışık hızıyla koşturan anneler olduk. Sahi, sistem biz kadınları ne hale getirdi? Hani daha mutlu olacaktık? Sayısız unvanımız var ama 'kendimiz' aslında kayıp! Babalar nerede? Dünya için nüfus artmalı diye bilimsel makaleler yayımlanırken kadınların çocuk yapacak, yetiştirecek hali kalmadı. Sevgili Mehmet Teber'in yazısını aşağıya bırakıyorum ve okuyup bunun üzerine düşünmeliyiz diyorum.
ANNELİKTEN KAÇIŞ
"Babamlar 6, annemler ise 7 kardeşmiş. Biz 4 kardeşiz. Bizim neslin en fazla 2-3 çocuğu var. Zaman ilerledikçe ebeveynler daha az çocuk yapıyor. Ebeveynlikten ve annelikten kaçış var artık. Neden mi? Önceden çocuk demek, iş gücü demekti. Çocuk büyür tarlada, gurbette çalışır ev işlerine veya ekonomisine destek olurdu. Büyüyene kadar çocuğa köy, mahalle, akrabalar birlikte bakardı. 7-24 anne-çocuk birlikteliği yoktu ve anneler çocuk yorgunu değildi. Pınardan su getiren, kilim dokuyan, ev işi ve yemek yapan çocuk annenin yükünü de alırdı. 18-20 yaşında evlenir yuvadan uçardı. Çocukların şimdi eve, iş ve ekonomik anlamda getirisi yok, götürüsü ise çok. Bir çocuğu tamamen anne büyütmek zorunda. Ne eskisi gibi yakın akrabalar ne de komşular var. Eskinin sokakları yok. Çocuk gün boyu evde ve anne sırtında.
Büyüyen çocuk anneye ev işlerinde, rollerinde yardımcı olmuyor. Koca koca çocukların yatağını toplayan, yemeğiniütüsünü yapan yine anne. Evlilik yaşı 28-30 ve evlat-ebeveyn birlikteliği uzayıp gidiyor. Çocuğun psikolojisinden anne sorumlu. Dersler ödevler annenin sırtında. Sağlık bekçisi o. Ahlaki eğitmeni anne. Ev işleri de annenin omzunda. Babalar sadece finansör. Üstelik çoğu anne çalışıyor, eve ekonomik destek de sağlıyor. Sadece ülkemizde değil tüm dünyada anneler çok yorgun. Bu da annelikten kaçışı getiriyor. Artık 1-2 çocuk yeterli görünüyor. Önlem alınmazsa bu sayı azalacak. Geçenlerde Papa daha çok çocuk için ebeveynleri teşvik eden konuşma yaptı. Çocuk ortalaması Avrupa'da 1,5 olmuş ve nüfus azalıyor. Yaşlı artarken çalışacak, üretecek genç azalıyor. Ülkeler eriyor. Ben konuya nüfus, iş gücü sorunu olarak bakmıyorum. Annelikten kaçış başladığında dünyada şefkat ve merhamet de azalacak bana göre. Annelerin taşıdığı şefkat ve merhametin tüm dünyayı güzelleştiren bir yanı var çünkü. O yok olacak. Bebeklerin ve çocukların saflığı, masumiyeti, neşesi dünyayı arındırıyor. Bundan da mahrum kalacağız ve dünya gittikçe kararacak. Çözüm; annelere ekonomik, sosyal destekle eş desteğini arttırmaktan, yükleri hafifletmekten geçiyor. Anneliği zorlaştıran her türlü söylemden kaçınmak ise hepimizin görevi."
STRESTEN UZAK İKİ GÜN
Bu yıl, Anneler Günü'nde kızımla annekız tatili yaptık. İki gün de olsa rutinimize ara verip kendimizi dinlemek, sadece anne ve çocuk kimliklerimiz ile zaman geçirmek istedik. Bu iki gün bana çok şey öğretti, farkındalık oluşturdu. Metropol hayatının koşturmasında gözden kaçırdığım detaylar birer birer önüme döküldü. Hepsini başka bir yazımda sizlerle paylaşacağım. Hatta uzmanlarla konuşup benzer durumları yaşayan anneler için içerikler hazırlayacağım. Bu yazımda ise sizlere bu iki günlük aradan bahsetmek istiyorum. Biz Antalya'da Club Med Palmiye'de kaldık. Tamamen aile konseptli otelde, çocuklar için sayısız etkinlik bulunuyor. Eylül 7 yaşında ama 4 aylık bebeklerden 17 yaşındaki çocuklara kadar geniş aralıklı; bakım, etkinlik, spor, macera seçenekleri bulunuyor. Eylül, Mini Club etkinliklerinde çok eğlendi.
Burada genelde kendi yaş grubundakiler ile vakit geçirdiler. O arada da ben güneş ve denizin keyfini çıkarma fırsatı buldum. Çünkü gönül rahatlığı ile çocuklarınızı emanet edebiliyorsunuz. Yüz boyama, resim atölyeleri, çocuklar için havuz oyunları hepsi uzman eğitimcilerin gözetiminde oluyor. 11 yaş üzeri için yapılan etkinlikler benim bile ilgimi çekti. Okçuluk, tekne turu, zumba, tenis, su kayağı bunlardan bazılarıydı. Hepsinden önemlisi, doğanın içinde vakit geçirip, kızımla yan yana, koşturma olmadan sakince zaman geçirmek oldu. Hepimizin bu tür vakitlere ihtiyacı var. Çünkü doğa; tüm uyumu, kendi içindeki dengesi ile size rehberlik ediyor. Annelikle ilgili sırları kulağınıza fısıldıyor. Sizi dinginleştirdikçe, ihtiyaçlarınızı, yapmanız gerekenleri daha berrak görüyorsunuz. Sevgili anneler, imkânınız varsa kendinize böyle hediyeler verin, yoksa yakınınızda tabiatla baş başa kalabileceğiniz yerlere uğrayın. Buradan babalara da sesleneyim, eşinize armağan edeceğiniz en güzel hediye, kendine ait zamanlardır. Stressiz bir tatilin iyi gelmeyeceği bir şey yoktur.