Kimi zaman söylemleriyle, çoğu zaman da gerek oyunculuğu gerek müzik eserleriyle gündeme geldi Yavuz Bingöl. Pop albümlerinin milyonlar sattığı, türkü söylemeye çekinilen 1990'lı yıllarda, kendisine gelen 'Taverna müziği yapalım' tekliflerini reddedip annesi Şahsenem Bacının çizdiği yoldan ilerleyerek bir nevi onun bayrağını teslim aldı ve türkülerle çizdi kariyerini Bingöl... Türkü dinlemenin aşağılandığı dönemde, türkü albümü çıkarma cesaretini gösteren ve 'türküleri sevdiren adam' olarak anılan Bingöl, yaklaşık 40 yıldır kendi alanının zirvesinde. Şimdilerde Evvel adını verdiği yeni albümüyle çok konuşuluyor usta sanatçı. 10 şarkılık albümünü iki yıl önce kaybettiği annesine ithaf eden Bingöl ile hem kariyerini hem de kariyerini borçlu olduğu annesi başta olmak üzere ailesini, çocukluğunu konuştuk.
- Evvel albümü için neden altı yıl beklediniz?
- Eskiden, 20 yıl önce her sene hiç sektirmeden bir albüm yapardık. A yüzüne B yüzüne koyulacak şarkıları seçer, süreleri ayarlardık. Uzun klipleri yayınlamıyorlar diye 4 dakikalık şarkılara klipler çekerdik. O zaman çok başka matematik vardı. Dijital Pazar gelişince artık fiziki satış kalmayınca albümlerin arasında 3'er 5'er yıl olmaya başladı.
-
Albüm yapan da pek olmuyor hatta, hemen herkes tek şarkıyla çıkıyor.
- Evet, ben tek şarkılık single geleneğine hiç uymadım. Eski kafalıyız. 13 şarkılık bir albüm yaptım, üçünü koymadım. Dinleyenlerin bu kadar beklediğine değecek 10 şarkılık bir albüm oldu. Ortaya çok güzel bir şey çıktı. Güzel tepkiler geliyor.
-
Albümü annenize ithaf etmişsiniz...
- Evet, anneme ithaf ettim. Alzhemier'dı rahmetli. Albüm yazımı 'İlk göz ağrın ve son unuttuğun evladın' diyerek bitirdim. En son beni unuttu gerçekten, beni son ana kadar hatırladı. Önce 2000 yılında kız kardeşimi, 2022'de de annemi kaybettim. Onların acısı beni çok sarstı. Başka şeyler de üretebilirdim belki ama annem ve kardeşim için ne yapabilirim diye düşündüm. Müzikte de kalp hazır olmayınca bir şey de çıkmıyor.
-
Albüm hazırlık sürecini nasıl geçirdiniz?
- Onların acısıyla yine müzikle başa çıktım. Müziğe türlülere sığındım. Bu albüm süreci beni kısmen iyileştirdi. Bu süreçte dostlarım da bana yardımcı oldu. Mesela, klibini çektiğim türkü formundaki besteyi Olgun Şimşek getirdi. Adım Adım Adımladım Dünyayı diye bir deyiş okudum, albümdeki ilk parça, onu da Oktay Kaynarca gönderdi. İkisinin de türkü repertuvarı çoktur.
- Bir Bakmışsın Ömür Geçmiş adlı eseriniz çok etkileyici. Oradan hareketle siz geriye baktığınızda nasıl bir ömür görüyorsunuz?
- Dünya, yalan dünya. Hiçbir şeysiz geliyorsun, her şeyin peşine düşüyorsun, hiçbir şeysiz gidiyorsun. Öbür tarafta hesabını verebileceğimiz işler yapmak gerekir. İnancım gereği öyle yaşamaya çalışıyorum. Ömrüm, 12 yaşından beri geceli gündüzlü çalışarak geçti. 60 yaşında hâlâ çalışıyorum. Vatanıma milletime faydası olan iyi şeyler yaptığıma inanıyorum. Herkes kendi işini iyi yapsa dünyada sorun kalmaz.
-
Yaş almaktan yaşlanmaktan korkuyor musunuz?
- Yok, 60 yaşındayım ama kendimi hiç yaşlı görmüyorum. İçimde hiç yaş almayan bir çocuk var. Her yaşın kendince bir tadı var bence.
-
Estetiğe nasıl bakıyorsunuz. Yaptırmayı düşünür müsünüz?
- Yok, hiç inanmıyorum öyle şeyler yaptırmam. En güzeli doğal hali. O kırışıklıklar yaşanmışlıkla alakalı. Ben memnunum halimden.
SAKIN ŞIMARMA
- Anneniz Şahsenem Bacı çok önemli bir ozandı. Hak ettiği değeri gördü mü sizce?
- Ozanlar herhangi bir beklenti içinde olan kişiler değillerdir. Annemin de şöyle konforlu bir hayatım olsaydı diye beklentileri yoktu. Toplumsal sorunlara duyarlı biriydi. Yüzlerce türküsü, bine yakın şiiri var. Bunları bir saygı albümünde toplamayı düşünüyorum. 25 sanatçı annemin türkülerini söyleyecek. Onun ölüm yıl dönümünde çıkarmayı planlıyorum.
-
Annenizin ozan kimliği size neler kattı?
- Çok şey kattı. Subay olmak isteyen bir çocuğun eline bağlamayı verince yedi yaşında, bütün hayatı değişiyor. Annem müziğe, türkülere karşı beni yönlendiren, beni konservatuvara yazdıran, bana hep destek olan kişidir. Kariyerimin ilk başlarında grubumla beraber daha siyasi içerikli söylemi olan protest şarkılar yapıyordum. Buna da çağdaş halk müziği diyordum. Annem bana, 'Kim çağdaş, kim değil, neye göre böyle diyorsun? Kendi topraklarının türkülerini iyi anlamadan yaptığınız her işi çağdaş diye insanlara yutturmayın' dedi. O benim kulağıma küpe oldu. Yanlış giden kariyerime şekil verdi annem.
-
O sayede mi türkü albümü yaptınız?
- Evet. Onun o söyleminden kısa süre sonra gruptan ayrılıp, türkülere adadım kendimi. Türkülerin hikayelerini araştırıp okumaya başladım. Bana annem yol gösterdi. 1995'te Sen Türkülerini Söyle adlı ilk albümümü yaptım. Türkülerle bağlamayı birleştirdim. İnsanlara çok farklı geldi ve çok sevildi. Yanlış gittiğimde annem hep doğru yolu bana bir şekilde göstermiştir.
-
Aileniz nasıl karşıladı peki bu durumu? Gurur duymuşlardır herhalde.
- Babamla annem ayrıydı o zaman. Annem 1980'li yılların başında İzmir'de belediyede işe başlamıştı. İzmir'de benim konser afişlerimi görünce çok duygulanmış. Ertesi gün "Televizyona çıkacağım, seyret' diye aradım. 'Sakın bacak bacak üstüne attığını görmeyeyim" diye uyardı yine. Her anımda yol göstericimdi. 'Sakın şımarma, sanatın en büyük erdemi mütevazılıktır' derdi. Ben de hep o yolda ilerlemeye devam ettim.
-
Yoklukla geçen yıllardan sonra gelen şöhret ve para nasıl bir duygu oluşturdu? Annenize hediye aldınız mı mesela?
- İlk para kazandığımda annemin İzmir Gültepe'deki gecekonduda oturduğu evi yıktırıp, dubleks bir ev yaptırdım. Komşularından ayrılmak istemedi. Kardeşlerimi hep destekledim. En büyük hayalim bir apartmanda ailemi bir araya toplamak, hep bir arada yaşamaktı. Ama kısmet olmadı. Allah herkesin yolunu farklı çizdi.
Yavuz Bingöl annesi Şahsenem Bacı ile...
MUTLULUK SOBA YANINDA YERDE YENEN YEMEKTİR
- Nasıl bir aile resmi görüyorsunuz çocukluğunuza baktığınızda? Mutlu bir tablo çıkıyor mu?
- Mutluluk, dediğin şey, kuzine sobanın yanında yerde yenen yemektir. Ben 20 – 25 yaşıma kadar yer sofrasında yemek yedim. O dönemlerimi hiç unutmuyorum. Geçim ve yaşam koşulları anlamında çok zor yıllardı ama bir o kadar da en mutlu oluğum dönemlerdi diyebilirim. 10 yaşımdan beri eve her gelen misafire konser verdim ben. Her sahneye çıkışımda o günler gelir aklıma. 5 misafire utana sıkıla söylerken şimdi binlerce kişi benim şarkılarımı hep bir ağızdan söylüyor. Bundan daha büyük mutluluk ne olabilir?
YAPARSA YAVUZ YAPAR
- Albümde Gazze diye bir şarkınız da var. Hatta soykırıma dikkat çekmek için konserlerde yapmıştınız. Devam edecek misiniz?
- Avrupa'da bize salon vermediler. Ama biz şarkılarımızı söylemeye, sesimizi çıkarmaya devam edeceğiz. Gazze'nin bestesi Mehmet Kalyoncu'ya ait. Sözlerini Mehmet ve İbrahim Tenekeci'yle beraber yazdık. Unutturmamak lazım.
- Bu tür toplumsal olaylarda hep başı çekiyorsunuz. Zaman zaman eleştiriliyorsunuz da.
- Yaradılışım böyle. Bunları kendime fayda sağlamak için yapmadığım biliniyor. Her toplumsal olaya karşı fazla duyarlı biriyim. Van'da Kahramanmaraş'taki depremlerde, Soma'daki maden faciasında, Reyhanlı'daki bomba katliamında hep öne çıkan toparlayıcı biri oldum. Hemen o insanlarımızın yanında olalım diye konser organize ettim. Bundan hoşnutum aslında, bir şey olduğunda benim öne çıkmam yadırganmıyor. 'Yaparsa yine Yavuz yapar' diyorlar. Hatta işin şakası bile oldu. Aradığımda telefonuma bakmayan ünlü arkadaşlarım var. Eyvah yine sosyal sorumluluk için arıyor diye açmıyorlar. (Gülüyor)
YENİDEN EVLENEBİLİRİM
Yavuz Bingöl, yıllardır tanıdığı peyzaj mimarı Nilşah Ağaoğlu ile çok mutlu olduğunu, ileride evlenebileceklerini sözlerine ekledi. Albümün ismi ve fotoğraflarda Nilşah Hanım'ın imzası var.