Son dönemde ailelerin yaşadığı ortak bir sorun var: Okula gitmek istemeyen çocuk. Evet, sabahları çocuklarını uyandıramayan anneler, okula gitmemek için direnen çocuklar... Bu ortak tablonun en büyük sebebi, yeni nesil çocukların evlerinde kendilerine kurdukları konfor alanı. Tablet ellerinde saatlerce sanal alemde dolaşanlar, oyun oynayanlar, kanal kurup içerik üretenler, arkadaşları ile dijital oyunlarda buluşanlar... Bu kurdukları sanal dünya onlara o kadar yeterli geliyor ki, sosyalleşme ihtiyaçları kalmıyor. Okul, bizim çağın çocuklarının sosyalleşme ve arkadaş edinme yeriydi aynı zamanda. Ancak artık, bu ihtiyacı tabletlerle gideren çocuklar, okulu sadece kuralların olduğu, ders yapmak zorunda kaldıkları mecbur oldukları bir yer gibi görüyorlar. Bu da okula gitme isteğini yok etmiş durumda. Peki, aileler ne yapacak, bu durum nasıl çözümlenebilir? Tüm sorularımızı Uzman Psikolog Tuğba Yağan ile konuştuk.
- Yeni nesil neden okula gitmek istemiyor?
- Çocukların okula gitmek istememesinin birden fazla sebebi olabilir. Anne-baba çocuğuna karşı bebeklikten itibaren büyürken aşırı koruyucu bir tutum sergilemişse, işin aslı çocuğunun özerkleşme döneminde dahi o çocuğun yaşam alanını istila etmişse, çocuk okul ortamını dış dünya olarak algıladığı için, ebeveyni yanında olmadan kendini dış dünyada güvende hissetmiyor olabilir. Bu da çocuğun dış dünyaya (okula) kendi başına adım atarken, karşılaşabileceği zorluklar ve olumsuz ihtimallere dair kaygılarının artmasına sebep olabilir.
- Ev ortamı çocuğun konfor alanı olduğu için, konfor alanından çıkmakta zorlanıyor olabilir. Bu da yine kural ve disiplinin eksik ya da yetersiz olduğu aile ortamında büyüyen çocuklarda, okul ortamındaki kurallar ve uyum gösterme koşulları çocuğun uyum göstermesini zorlaştıran bir durum. Kurallar ve sınırlarla yaşamak istemediği için reddediyor okulu zaten. Diğer etken de, teknolojinin hayatımızda çok fazla ve genişçe yer kaplaması, günlük rutinin içinde ekran kullanım sürelerinin artması, çocukların dikkat sürelerini azalttı. Ekranlar kısa süreli uyarımlar ve hızlı bilgi akışı sağladığı için, çocuklar zamanla sürekli değişen uyarıcılara hızlı tepki vermeye alışıyor ve bu da okulda dersini dinlerken derinlemesine düşünmeyi ve ders saatlerinde uzun süreli odaklanmayı zorlaştırabiliyor. Özellikle günümüzde yeni nesil çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu daha da artmış durumda. Bu çocukların aklına geleni yapmak istemesi, ağzından kötü söz kaçması, vurması, sabredememesi, dersi dinlemek istemeyip sağı solu ile konuşması, okul kurallarını bilmemesinden değil, bu kurallarla hayatını yönetememesinden dolayı da okula gitmeyi reddedebiliyor.
- Son olarak da, okullarda çocuklar arasında yaşanan sözel ve fiziksel zorbalık, zorbalığa maruz kalan çocuğun yaşadığı psikolojik ve duygusal sorunlar ve arkadaş sorunları, bu sorunların okul yönetimince kontrol edilememesi ya da çözümlenememesi, bazı çocukların ailelerine anlatmaya çekinmesi, utanması, çocuklarda stres ve kaygıya neden olur. Bu sorun, okula gitmek istememelerinin önemli nedenlerinden biri.
- Evdeki konfor alanı onları nasıl cezbediyor?
- Çocuklar, duygusal olarak desteklendikleri ve güvende hissettikleri ortamlarda daha iyi hissediyorlar, daha mutlular hatta daha iyi öğreniyorlar ve dikkatlerini daha iyi sürdürebilirler. Eğer çocuk okul ortamında değil de sadece ev ortamında böyle hissediyorsa, okul ortamı ve öğretmeniöğretmenleri ile güvenli bir bağ kurulmamışsa, özetle çocuğun güvenli alanı değilse çocuk aidiyet duygusu geliştiremiyor okulla arasında. 4 Diğer yandan ev ortamı çocuk için kurallardan bağımsız olduğu ve kendisine ait bir yaşam alanı. Çocuğun evdeki sorumlulukları okuldaki sorumlulukları gibi değil. Okulda bir zaman yönetimi ve sosyal uyum yükümlülükleri de var. Ev ortamında bunlar yok. Hatta evde sorumluluklarında olan pek bir şey bile olmaması çocuk için maalesef cezbedici. Bu da çocuğun ileriki yaşları dahil sorumluluk duygusunun gelişmemesine, problem çözme becerisi ve özgüven becerilerinde gelişme gösterememesine neden olabilir. Evdeki diğer cezbedici etkenler de teknoloji cihazları ve bunların içinde kendilerine kurdukları dünya. Bilgisayar, tablet ve telefondan dünyayla iletişim kurmanın yaşattığı haz duygusunu terk edememe hali yaşayabiliyor çocuk. Fiziksel olarak efor sarf etmiyor. Aslında yeterli fiziksel aktivite, çocukta iletişimi kolaylaştıran ve beyinde öğrenme ile hafıza işlevlerini destekleyen nörotransmiterlerin salınımını teşvik eder. Bu yüzden çocuğun ev-okul arasında bir hayatının olması önemli bir unsur. Oysa ev ortamındaki oyun dünyası, video dünyası, eğlence dünyası, sosyalleştiği bir iletişim dünyası... Hatta içine eğitim dünyasını da katmak onlara zor gelmez çünkü pandemi sürecinde evde online eğitim sistemini de deneyimledi ya da şahit oldu çocuklar.
Aileler öğrenci olmayı sevdirmeli
Çocuklar kural ve sınırları sevmese de, mutluluğu için, öncelikle aile ortamında kendisine kural ve sınır koyulmasına ihtiyacı var. Okula gitmesi gerekirken gitmediği günlerde, okuldayken yapamadığı ne var ise, evde de yapmasına izin vermeyin. TV seyrettirmeyin, video oyunları vs oynatmayın, onun yaşıtlarının hepsinin şuan neler yaptığını söyleyin çünkü bu yaş çocuklarının bu saatteki sorumluluğunun bunlar olduğunu güzelce anlatın.
Evde kaygı yaratan her durum, okulda da kaygı yaratır. Evin içinde şiddet, ebeveyn çatışması, boşanma, yeni bir eve taşınma, eve kardeş gelmesi, hastalık, sevilen birinin ölümü gibi durumlar ve anne-babanın ilgisizliği çocuk üzerinde olumsuz etkilere neden olur ve okula gitme isteği azalır. Yeterince ilgili bir anne-baba olmaya özen gösterin.
Çocuklarınıza yaşamdaki en kolay ve en güzel rolün öğrenci olmak olduğunu ve sorumluluğu en az olan bu rolü başarıyla yapabileceğine dair ona güvendiğinizi, desteğe ihtiyaç duyduğunuzda hep yanında olduğunuzu ifade edin.
Okul ortamının cezbediciliği üzerine konuşun. En çok akranlarını görebileceği ve vakit geçirebileceği ortamın okul olduğu, internet ortamındaki sanal arkadaşlıklardansa, okul ortamındaki fiziksel olarak bir araya gelinen arkadaşlıklarda yakınlık kurmanın gerçekte iyi hissettirdiğini anlatın.
Çocuğunuzun öğretmeniyle düzenli iletişimde olun ve onu da okula gitmek istememe sürecine dahil edin. Öğretmeni çocukla sevgi ve güven bağı oluşturabilirse çocuk öğretmenini idealize edebilir ve okula gitme isteğini tetikleyebilir.
Okulda hobi edinmesine, sosyal aktivitelere dahil olmasına, okul kulüplerine girmesine teşvik edin.
En önemlisi, çocuğunuzda dikkat eksikliği ya da hiperaktivite bozukluğu var mı, öğrenme bozukluğu var mı, anksiyete ya da stres bozukluğu var mı yok mu, öğrenebilmek için çocukergen psikoloğuna gidin.
Ebeveynin çocuğa karşı tutumları çok önemli. Çocuğun hayatındaki otorite figürlerinin aynı tutum ve davranışta olması gerekiyor.