Anadolu'da daha önce gösterime giren Nihan Doğa'nın oyunu Disko Topu'nun oyununun galasına katılıp Nihan Doğa ile tanıştım. 70 dakikalık tek kişilik performansında Ayça Güçlütekin'in aynı adlı romanından uyarlanan zorlu bir metni muhteşem bir performansla ortaya koyan Nihan Doğa ile sohbetimiz, bir kadının yaşadıklarını sahneye koymaktan çıkıp bulutlara kadar uzandı.
- "Beni ele geçirmesine izin verdim. Her yerimi sardı" diyorsunuz Disko Topu oyununuz için. O günden bu yana neler değişti sizde? Tekrar tekrar oynamak zorlamıyor mu?
- Çok uzun bir yolculuktayım, nasıl tarif edebilirim inanın bilmiyorum. Çok şanslıyım bu yoğun deneyimi kendime yaşatabildiğim ve buna cesaret edebildiğim için. Disko Topu'nda seyirciler alınırken, sahnede oturarak beklediğim o an Nihan ile son defa konuşup; "Oyundan sonra görüşürüz." diyorum ona. 70 dakikalık oyun benim için genellikle zaman kavramını yitirdiğim süresiz bir deneyim.
Bir kendini kaybetme halinden değil, tam tersi her şeyin ama her şeyin farkında olma ve Nihan'ın ötesinde bambaşka bir insanı deneyimlemekten bahsediyorum. Oyun başladığından beri çatı, reji, hareket tasarımı yani fiziksel ve görünür olan aynı, ama içimdeki çoşku git gide arttı, git gide oyun içime tüm hücrelerime yayıldı. Bu elbette ki fiziksel olanı da katmanlandırıyor. Bana böyle bir metni nasıl ezberlediğimi soruyorlar, ilginç geliyor insanlara bu metne bu kadar hakim olmam. Çünkü ezber ile olacak iş değil, metin benim bedenimin zihnimin bir parçası. Bilinçaltıma işlemiş bir bilgi artık.
Duygusal olarak zorlamıyor, hayır. Çünkü ben oyunumu duygu temelli kurmadım. Bunu doğru bulmuyorum.
Duyguyu oynayamazsınız duygunun karşılığı olan eylemi oynarsınız, dolayısıyla ağlamak da fiziksel bir eylemdir aslında.
Ben sahnede anlattıklarımın duygusunda değil eylemindeyim. Ama sahnede var olmakla ilgili daha varoluşsal duygular yaşıyorum. Çok hoş bir deneyim bu. İlk tek kişilik oyunum olduğu için de bu yeni bir deneyim başka türlü bir yoğunluk.
- Oyunda çok fazla duygu ve anlık geçişler yaşıyorsunuz. İzleyici anda tutma endişesi yaşadınız mı?
- Evet yaşadım. En büyük endişelerimden biriydi bu. İstanbul'da herkes çok yorgun, herkesin kafası çok dolu. Ben böyle bir seyirciye böyle takibi zor bir metinle geldim. Seyirci olarak fazlaca emek vermeleri, benimle bir yol yürümeleri gerekiyor adeta. Hep diyorum; Disko Topu oyuncu için zor bir iş olabilir evet ama seyirci için daha zor bir iş. Sabırları için hepsine çok teşekkür ederim. Oyuna kendilerini teslim ettiklerinde çok derin deneyimler yaşayabiliyorlar ve bu cesarettir. Disko Topu'nun seyircileri cesaretli insanlar ve böyle zor ve çok fazla geçişi olan bir bilinç akışı metninde ben her şeye o kadar hakim olmalıydım ki onları bir an bile boş bırakmamalı ve hep elimde tutmalıydım. Ne mutlu ki öyle de oldu.
- Oyunun bitişinde yaşadığınız duyguyu sorsam?
- Duruyorum oyundan sonra. Sadece durmak istiyorum. Yoğun bir oyunculuk deneyimi yaşıyorum. Öle bir katarsis yaşamış oluyorum ki tekrar durağanlaşma ihtiyacım oluyor bir 10-15 dakika. Sonra normal hayatıma geri dönüyorum. Ben beş yıl boyunca bu işi yapacak insanlar bulamadım çünkü. Kapısını çaldığım yönetmen ve yapımcılar bu metnin bir tiyatro oyunu olamayacağını çok fazla söylediler bana. Ben olabileceğini biliyordum ve beşinci yılda Lemur Company sayesinde hayata geçebildi oyun. Ataberk Öğe bana inandı ve hadi yapalım dedi. Tanıdığım en cesaretli yapım şirketi Lemur Company...
- Anadolu'da nasıl yansımalarla karşılaştınız?
- Bu çok enteresan bir konu, çünkü biz ekip olarak aslında turneler konusunda tedirgindik. Anadolu'da bu metnin karşılık bulamayacağını, bu anlatma biçiminin oradaki insanlara ağır geleceğini düşündük. Fakat ters köşe olduk! Oyun inanılmaz bir karşılık buldu, benimle tanışmak, konuşmak isteyen seyircilerle inanılmaz anlar yaşıyorduk. Tabii ki en çok da kadın seyircilerle fakat çok fazla erkek seyircimiz de bağ kurmakta hiç zorlanmıyordu.
GÜLÜMSETEN SORU
- En sevdiğiniz bulut türünün adı nedir?
- Beklemiyordum, gülümsetti bu sorunuz. Cirrusların yeri ayrı benim için. Çok şiirsel, çok naif ama çok güçlüler. Onları buz tanelerinin dansı olarak tanımlıyorum. Dünya yalnızca biz yokuz, bulutlar bunu hatırlamamda çok büyük yardımcı.