Kış mevsiminin en sevdiğim yanlarından biri bolca aksesuvar kullanabiliyor olmamız aslına bakarsanız... Kullandığımız her bir aksesuvarla giydiklerimizi daha da kişiselleştirmemiz ve kişisel stilimizin altını daha da iyi bir şekilde çizmeyi başarmamız mümkün oluyor... Kemerler, şallar, takılar, eldivenler ve özellikle de şapkalarla mükemmel bir görüntüye kavuşmamız mümkün oluyor... Şapkalar özellikle bir kadının genel tarzını, stilini, hayattaki duruşunu hatta ruh halini bile net bir şekilde ortaya koymakta inanılmaz önemli bir detay... Gözünüzün önüne farklı yaşlardan ve sosyoekonomik durumdan kadınları getirin hepsinin nasıl da farklı bir aura'ya sahip olduğunu düşünün. Ve eminim her birini hayal ederken bambaşka şapkalarla da hayal etmişsinizdir... Uzun lafın kısası bu hafta moda köşemizin konusu tahmin edeceğiniz üzere şapkalar... Şapkalara yani hava durumundan korunmak için giyilen şapkalara dair ilk bilgiler M.Ö. 3200'üncü yıllara kadar dayanıyor... Hepimizin bildiği gibi saçları tamamen tıraşlanmış olan Mısırlılar daha doğrusu Mısırlı elit kesim, soğuk havalarda özel bir şapka takıyor...
Ve bu şapkalar da tarihe geçen ilk şapkalar oluyor... Eski Roma ve Eski Yunan döneminde yani M.Ö. 625-476 tarihleri arasında bu iki imparatorluğun elitleri de yine soğuk havalarda özel yapım şapkalar kullanıyor. Hatta bu dönemde şapkalar doğrudan sosyal statüyü belli eden bir özel bir etkiye de sahip oluyor. Her sınıf belirli bir şapkayı kullanıyor ve farklı sınıflardakiler de birbirlerini bu şekilde tanıyabiliyor. 17'inci ve 18'inci yüzyıllarda Avrupa genelinde özellikle saraylara yakın kesimlerde birbirinden iddialı şapkalar kullanılıyor. Hatta şapkalar statüne göre daha görkemli, daha iddialı, daha da mücevherlerle bezenmiş olabiliyordu... Yani sonuç olarak tarih sayfalarında şapkaları ilk fark etmeye başladığımız dönemden bu yana şapkalar hep bir statü ve maddi durum sembolü oldu... Hadi gelin o zaman yakından bakalım şapkaların bu sezon moda dünyasında sahip oldukları yere ve hangi şapkaların popüler olduğuna...
PONPONLU YA DA ÖRGÜ BERELER
Kışla birlikte özellikle de kar yağdığı zaman hepimizin biraz daha çocuklaştığını kabul etmemiz lazım... Yani o el işi sanki büyük annemizin ördüğü gibi görünen bereler ya da küçükken annemizin bize aldığı gibi ponponlu bereler bu sezon yeniden çok ama çok popüler... Bir anda tüm stilinize biraz daha çocuksuluk, naiflik ve renk getirmek isterseniz bu tarz bir bereyle bunu yapmanız çok olası...
FRANSIZ MODELİ BERELER
Belki de şapkalar içinde benim de en sevdiğim model bu olabilir. Kabul edelim bu şapkayı taktığınız zaman bir anda tüm havanız değişecek ve Avrupai bir havaya bürüneceksiniz... Özellikle güzel ve birkaç rengi içinde barındıran bir tanesini seçtiğiniz zaman emin olun tüm görüntünüzün bir anda havası değişecektir. Kırçıllı, gri, karamel, camel tonlarında olanlarından biriyle emin olun hata yapmanız imkansız...
KASKET ŞAPKA
Bizim dilimize kasket şapka olarak geçmiş olsa da aslında moda dünyasındaki ismi baker boy cap... Yani fırıncı çocuk şapkası... O kadar sevimli bir havası var ki bu modelin en az Fransız bereleri kadar Avrupai bir havaya kavuşmanız bu modelle mümkün...
SALAŞ ŞAPKALAR
Slouchy olarak adlandırılan bu tarz şapkalar salaş ve berelerden bir miktar daha bol ve geniş bir görüntüye sahip... Bu modelle özellikle haftasonları ya da kayak tatillerinizde son derece hoş bir görüntüye sahip olmanız mümkün...
BEYZBOL ŞAPKALARI
Son birkaç yılın kesinlikle en iddialı çıkışını yapan model bu oldu... Beyzbol şapkaları; özellikle Celine, Saint Laurent ve Loewe gibi son dönemin iddialı markalarının koleksiyonlarında kullanması sayesinde daha da popüler bir hale geldi. İlkbaharyaz sezonunda kullanmaya başladığımız bu modeller sonbahar-kış dolaplarımızın da vazgeçilmezi oldu. Kaliteli yün ve deriden yapılan modelleri de doğal olarak bu sezonun en gözde parçaları haline geldi. Loro Piana gibi sessiz lüksün önde gelen markaları da bu tarz şapkalara koleksiyonlarında yer verdi ve doğal olarak bu şapkalar bu sezon kombinlerinin vazgeçilmezi oldu.
YAZILI VE LOGOLU BERELER
Tabii ki mümkünse kendi isminizi ya da isminizin baş harflerini taşıyan bir bereye sahip olsanız çok daha güzel olabilir... Ama tabii ki Moncler, Chanel, Fendi ya da Dior logolu bir bereye de kimse 'Hayır' demez... Bu sezon bir de bunların yanında üzerine markanın isminin ya da logosunu dışında çeşitli mesajların yer aldığı bereler de son derece ön planda...
KOVA MODELİ ŞAPKALAR
Bucket hat yani bizim dilimize çevrildiği zaman kova modeli diyebileceğimiz şapkalar bu sezon çok ama çok popüler. Bu modelin aklınıza gelebilecek her materyalden yapılanı gerçekten de çok popüler...
GALLIANO'NUN DÖNÜŞÜ
Paris Haute Couture Moda Haftası'nda Maison Margiela'nın defilesi üzerine konuşmayan kalmadı... Ancak üzerinden bir haftadan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen herkes markanın kreatif direktörü John Galliano'nun kusursuz koleksiyonundan bahsediyor. Kabul edelim hepimiz özlemişiz Galliano'nun o eşsiz, büyüleyici, baş kaldıran, sınırları aşan, insanı bir dönem filmi içinde hissetiren tarzını... 1920'lere gönderme yapan adeta bir Tim Burton filminden bir sahneyi hatırlatan bu defileyle Galliano sanatçı kişiliğini tüm ihtişamıyla bizlere yeniden göstermiş oldu. Fovizm akımından esinlenen ressam Kees von Dongen'in eserlerindeki çizimlerden esinlenilen siluetler, Dame Pat McGrath'ın muhteşem makyajıyla birleşince ortaya kusursuz bir görüntü çıkıyor... Kabul edelim hepimiz modaya aşık olmamızı sağlayan bu sanatsal görüntüyü çok ama çok özlemişiz... Tüm modaevlerinin aslında iki Fransız holding tarafından yönetildiğini artık hepimiz biliyoruz. Bu iki holdingin de şu anda para harcayan Ortadoğu ve Uzakdoğu'ya daha fazla ürün satabilmek için her bir modaevinin kurucusu olan tasarımcıların genel çizgisinden ne kadar uzaklaştığından hepimiz haberdarız... Markalar arasında bir çizgi, bir fark, bir duruş artık neredeyse fark edilmiyor. Her marka ne yazık ki aynı yönetim ofisinden yönetildiği için birbirinin benzeri. Oysa moda tüm bu farklı, sanatsal ruhlarla sevdiğimiz bir şey değil miydi en başında? Peki Galliano gibi büyük bir sanatçının neden moda dünyasında bu kadar ışıklardan uzak kaldığını hatırlıyor musunuz? 2011 yılında Dior modaevi ünlü tasarımcının işine son verildiğini bir basın açıklamasıyla tüm dünyaya duyurdu. Bunun sebebi de Galliano'nın Paris'in tanınan bölgelerinden Le Marais'de bir restoranda aşırı alkollü bir haldeyken çekilmiş bir video'sunun internette paylaşılmasıydı. Video'da Galliano tek başına alkol alıyor. Ancak arka masada her ne konuşuluyorsa bir noktada onların konuşmasına karışıyor ve grup ondan sonraki konuşmayı video'ya çekip internete veriyor. Video'da Galliano "Hepiniz öleceksiniz. Anneniz, babanız ve sizler... Evet sizinle bir sorunum var. Gaz odasında ölmesi gerekenler. Çirkinsiniz. Gerçekten de Hitler'i seviyorum" diyor... Video yayınlandıktan sonra tasarımcının çok alkollü olması ve video boyunca arkasındaki masadakiler tarafından provoke ediliyor olması ve konuşmanın tamamının ne şekilde ilerlediği hiç dikkate alınmıyor... Doğal olarak herhangi bir ırka ya da dine karşı konuşması nedeniyle tepki çekiyor Galliano. Fransız yasalarına göre Nazi'leri öven bir açıklama yaptığı için de ceza alıyor... Ve yıllarca sisler arkasında kalıyor... Bu defile onun geri dönüş defilesiydi. Ve belli ki tüm moda dünyası bu dehayı çok özlemişti.