Türkiye'de kendi tercih ettikleri tabirle romanlar, dünyada bilinen isimleriyle çingeneler. Onlar pek çok bilgenin önerdiği, pek çok kişisel gelişim metodunun ve manevi akımın tavsiye ettiği anı yaşama felsefesini genlerinde taşıyorlar yüzyıllardır. Ne geçmiş takıntısı, ne gelecek kaygısı... Varsa yoksa "şimdi" var Romanlarda.
İşte Türkiye'nin en önemli müzikologlarından Melih Duygulu Türkiye romanlarının yaşamını, hayat felsefelerini ve müziklerini araştırdı. Türkiye'de Çingene Müziği adlı bir kitap yazdı...
Duygulu Türkiye Romanlarını anlatarak, roman tabirinin açılımlarıyla başlıyor söze: "Çingeneler, Türkiye'nin batı kesimlerinden başlayarak Avrupa'nın birçok yerinde kendilerinin ortak bir isimle anılmasını tercih ederler. Rom, Roma, Roman, Romni gibi türevleri olan bu kelimeyi Türkiye'de yaşayan Çingenelerin yalnızca bir bölümü tercih eder. Rom kolundan olduklarını söyleyen bu grubun Türkiye'nin daha çok Marmara ve Ege bölgelerinde yaşadıkları görülür. Çingeneler için en fazla ve yaygın olarak kullanılan isimler bunlardır. Bunların dışında yine bu adların etki alanında kalarak türetilen daha pek çok isim bulunmaktadır: Egyptus, Toyeng, Athinganus, Çangar, Ciganu, Cinkan, Bohémien, Zapari vd. Daha çok Avrupa'da kullanılan bu isimlerin dışında doğu dünyasında da bazı özel isimler bulunmaktadır. Örneğin Bizans'ta Antingonai, Atsingani; İran'da Lûrî, Lûlî, Lor; Arap dünyasında Dom, Domari, Nuri, Nawar, Nawara, Zott, Gurbati, Hâlebî; Ermeniler arasında ise Poşa, Kınçu isimleri yaygındır."
Peki ya hayat felsefeleri? Duygulu bunu da şu sözlerle anlatıyor: "Bir Çingene ne geçmişe göndermeler yaparak kendisini anlamaya ne de geçmişi bilerek geleceğe ışık tutmaya ihtiyaç duyar. Onun yaşamında dün ve yarın ne somut bakımdan ne de soyut bakımdan bir manâ ifade eder; yalnızca bugün vardır. Çingene için bugünün bütünüyle yoğun yaşanması gerekir. Tarihin ortaya koyacağı veriler onun yaşamını kolaylaştırmayacağı gibi anlamlı hale de getirmeyecektir. Önceden yaşanmış olayları bilip, bunları dert edinip, bugünü daha da sıkıntılı ve çekilmez hâle getirmek, geleceğe yatırım yapıp günlük zevklerden mahrum kalmak gereksiz ve anlamsızdır."
DÜĞÜNLERİ HAFTALARCA SÜRER
"Çingene düğünündeki eğlence ve neşe ise başka düğünlerde rastlanamayacak kadar coşkuludur. Çingeneler, düğünlerinde ellerindeki tüm parayı gösteriş için harcamaktan çekinmezler. Çingene yaşamının en tipik göstergelerinden birisi olan abartı burada da devreye girer. En fakir Çingene'nin düğünü bile gösterişli ve pahalı takılar takılarak yapılır ve mutlaka yemekli ve içkili olur. Gün ortalarında meydanlarda sokaklarda başlayan eğlenceler gece yarısına kadar sürer. Çingenelerin sünnet düğünleri de evlilik düğünleri kadar hareketli ve neşelidir. Eskiden düğünler Anadolu'da üç gün (Cuma, Cumartesi, Pazar), Marmara ve Ege çevresinde ise bir hafta sürerdi. Son dönemlerde ise hemen her yerde düğün günlerinde belirgin azalmanın yaşandığı gözlenmektedir.
Çingenelerin geleneksel eğlenceleri arasında en ilgi çekici olanlardan birisi de 'kadın kavgaları'dır. Bu gelenek özellikle İstanbul ve çevresinde yaygındır. Çeşitli nedenlere bağlı olarak çıkan bu kavgalar çoğu kez 'gösteriş' ve "böbürlenme" havasına dönüşür. Yerli halkın, Çingene kadınlarına kavga çıkartmaları için önceden para verdikleri hatta kavgaları alevlendirmek için bahşiş attıkları çok olmuştur. Bu kavgaların sonunda yapılan sazlı sözlü eğlenceler Çingene kültürünün en tipik örnekleri arasında yer almaktadır. Bu türden Çingene eğlencelerinin bazı ayrıntılarına, çalışmanın ilgili kısımlarında yer verilmiştir."
RUMELİ TÜRKÜLERİNİ SEVERLER
"Çingeneler kendilerini kültürel olarak yakın hissettikleri Rumeli türkülerinden fasıl şarkılarına, kantodan arabeske hatta güncel pop müzik şarkılarına kadar geniş bir repertuarı –ayrım yapmaksızın– icra etmektedirler. Batı Romanları arasında –az da olsa– bilinen ve icra edilen bir başka tür daha vardır. Batıdaki Çingeneler'in âşina oldukları zeybek, karşılama, hora vs. gibi kendi yaşadıkları yörelerin halk müziği türlerinin dışında yer alan bu tür Anadolu'nun kıvrak oyun havalarıdır. Ayrıca Türk müziğinin makamsal yapısına ve metrik düzenine uygun olmakla birlikte yalnızca kendilerine özgü bir başka müziği daha icra ederler. Bu havaya 'Panayır havası' da denilir.
İşte bu müzik, tamamıyla Çingene ruhunun kimliğinin ve kültürünün müzikal yansımasıyla oluşturulmuş ve tavır olarak tamamıyla Çingenelerle özdeşleşmiş bir müziktir. Bizim 'Çingene müziği' olarak adlandırdığımız bu müzik yalnızca Türkiye'nin batısında yaşayan Çingenelere özgü karakterle ortaya çıkan bu müziktir. Çingene Müziği ifadesinin Türkiye'nin batısında yaşayan Çingene gruplarıyla özdeşliğinin bazı haklı gerekçeleri bulunmaktadır. Örneğin Türkiye'nin diğer bölgelerinde yaşayan Çingenelerin bulundukları yörenin müzik kültürüyle tam bir özdeşlikleri vardır."