Fransa'da bugün başlayacak uluslararası bir rüzgar sörfü şampiyonasında 11 yaşında bir Türk çocuğu Sarp Şarlı da boy gösterecek. Bir hafta sürecek organizasyonda (biraz dramatize etmem şart) annesi ve babasından yoksun tek başına, elbette Türkiye Yelken Federasyonu yetkilileri ve antrenörüyle Türk bayrağını, Fransız denizlerinde dalgalandıracak. 11 yaşındaki Sarp Şarlı'nın hikayesinin peşine düşüyoruz. Elbette yine kendisinden vazgeçmiş bir anne baba var karşımızda. Dört yıldır tüm şartları zorlayarak Sarp'tan yeteneğinin suya karışıp kaybolmaması, rüzgarını bulup engin denizlere açılması için çabalıyorlar. O da emekleri boşa çıkarmıyor. Urla Deniz Kulübü'nün lisanslı sporcusu olan Sarp Şarlı, sekiz ülkeden 53 sporcunun mücadele verdiği Techno 293 U13 Genel sınıfında Avrupa ikincisi olarak, Dünya Şampiyonası'nda Türkiye'yi temsil etme hakkı kazanıyor.
İşte bugün başlayacak o şampiyona öncesi anne Burcu Şarlı, sorularımızı yanıtladı.
- Sarp bu spora nasıl başladı?
- Öncelikle ilginize teşekkür ederim, futbola odaklanmış spor basınının yer vermediği sporlara yer ayırdığınız için. Altı yaşındayken, bir yaz tatilinde halka açık bir plajda oturuyorduk. Bir yelken kulübünün kum üzerine koyduğu sörf tahtasını görmüş ve binmek istemişti. Yaşının küçük olduğunun söyleneceğini beklerken yanımıza bir abla ile geldi ve "Oğlunuz sörf yapmak istiyor, izin verir misiniz?" dedi. Tabii dedik. İşte o günden beri sörf tahtasının üzerinden hiç inmedi. Ertesi yaz tatilinde Urla Deniz Kulübü'nde antrenörümüz sevgili Tuğrul Albayrak çok başarılı bulduğunu Sarp'ın kışın da devam etmesini isteyince maceramız başladı.
- Karşılaştığınız zorluklar nedir?
- Milli bir sporcu olmak, ülkenin sorumluluğunu küçük yaşlarda omuzlarında hissetmek ne kadar zor ise başarılı sporcuların ebeveyni olmak da bir o kadar özveri istiyor. Hayatımızın tüm rotası Sarp'a göre planlanıyor. Kışın hafta sonları, yazları ise haftanın altı günü antrenmanları oluyor.
Eğitim döneminde yarışlar ve kamplar sebebiyle kaybettiği derslerin telafisini yapıyor. Yaşıtları belki de üç ay yaz tatilini oyun oynayarak, arkadaşlarıyla gezerek, eğlenerek geçirirken; bizimki yetişkin hayatını yaşıyor. Aile olarak bu tempodan isyan etmiyor musunuz derseniz? Kesinlikle hayır.
- Böyle yoğun bir hayatın Sarp'a katkıları nedir?
- Özellikle dijital dünyanın çocuklarımızı (hatta yetişkinleri) bu kadar ele geçirdiğini gördükçe çocuğumun sörf sporunu seçerek hem bizlere hem de kendine ne kadar büyük bir iyilik yapması diyebilirim hemen. Bu sporla oğlum her günü denizle, güneşle iç içe geçiriyor. Bu onu gerek psikolojik gerek fizyolojik olarak çok geliştiriyor.
Küçük yaşta şehir dışına, yurt dışına gittiği kamplardan sanki her seferinde bir yaş büyümüş dönüyor.
Sörf kolay bir spor değil. Bu sporu yapan çocuklar sabırlı, düzenli, kendine yeten ve özgüvenli bireyler olarak yetişiyor. Dijitale kalan zamanda haliyle azalıyor.
- Tüm bu saydıklarınız çok güzel. Mutlaka bir noktada sorun vardır?
- Evet her şey bu kadar toz pembe değil tabi.
Sörf yüksek maliyetleri olan bir spor. Doğaya karşı koymaya çalıştığınız ekipman eninde sonunda kırılıyor, patlıyor, çatlıyor. Masraflar hiç bitmiyor.
Üstelik her malzemenin satın alma, tamir bedelleri çok yüksek. Biz aileleri bu maliyetler çok yoruyor, yıpratıyor. Ancak Sarp bu başarıları fut- bolcu olarak yakalasaydı, ilgi çok daha fazla olurdu diye düşünüyorum.
- Yelken Federasyonu'nun desteği yeterli olmuyor mu?
- Çok şükür Sarp, Avrupa'da ikincilik derecesi aldığı için Türkiye Yelken Federasyonu yarış masraflarını karşılıyor ama bütçeler sınırlı. Dikkat çekmek istediğim konu ülkemizde futboldan başka branşlarda da birçok evladımız/takımlarımız defalarca Avrupa'da ve Dünya'da ülkemizi temsil edip marşımızı okuttular/okutuyorlar ama ne yazık ki ülkemizde gündem olmayı başaramıyorlar.
Umarım Sarp ve diğer çocuklarımızın başarılarıyla bu konuda maddi/ manevi destek adımlarının atılmasını sağlayabiliriz.
HER GÜN ÇİFT ANTRENMANYAPIYORUM
-Sarp öncelikle, bir Türk olarak bayrağımızı başarıyla dalgalandırdığın için teşekkür ederim. Bize bir gününü anlatır mısın? - Sabah 8'de kalkıp, 9.30'da kulübe geçip günde çift antrenman yapıyorum. Eve gelmem akşam 19.30'u buluyor. Sudaki antrenman kadar kara antrenmanı da çok önemli olduğu için haftada iki gün pilatese gidiyorum. Genelde antrenman sonrası bazen yolda uyuya kalıyorum. Eve gelince yemek yemeden direk yattığım zamanlar oluyor. Yolda uykumu aldıysam ama 23.30'lara kadar ailemle birlikte oluyorum. -Başarılarından sonra arkadaşlarından seni görüp bu spora başlayan var mı? Sarp Şarlı: Evet birçok arkadaşım başladı benden sonra. Bazıları hobi olarak devam ediyorlar, bazıları da benim gibi lisanslı ve milli sporcu olmak için çalışıyorlar. Umuyorum onlar da en kısa zamanda olacaklar. Arada başlayıp devam etmek istemeyen de oluyor tabi. Bu tempoyu herkes kaldırmak istemiyor. Hele kışın giydiğimiz vücudumuza yapışan wet suitleri giyip çıkarmak bile bazıları için büyük işkence...