Futbol ya da basketbolda İstanbul kulüplerinin başarıları dışında öne çıkan takımlar her zaman dikkat çeker. Hele de 35.5 olarak anılan Karşıyaka semtinin kulübü, antrenör Ufuk Sarıca gibi idol isimlerle buluşunca başarı kaçınılmaz olur. Bu sezon da Sarıca'lı Pınar Karşıyaka iddialı bir performans sergiliyor.
Biz de yoğun bir sezon geçiren koçla söyleşi yaptık. Farklı yanıtlarını keyifle okuyacaksınız.
- İyi bir sezon geçiriyorsunuz. Bu bütçeyle, İstanbul'la yarışacak kadar güçlü bu oyunu nasıl oynatabiliyorsunuz?
- Bu sene çok yeni kurulmuş bir takımımız var. Sezonun başında bu kadar iyi ve hazır değildik. Beraber çalıştıkça, birbirimizle daha uyumlu hale geldik. Belki de en önemlisi o karakteri koyabilecek ve bu kimyayı oluşturabilecek oyuncular üzerine gitmemiz. Zaten çok büyük bir bütçemiz yok.
Dolayısıyla fazla hata yapma marjımız da olmuyor. Burada kulübün gelenekleri, taraftarın isteğine ve şehrin dokusuna uygun, kabiliyetli ve iyi sporcuları tercih etmeye çalışıyoruz. Ben tek başıma değil, teknik ekibimle beraber onları bir düzene sokmak ve beraber çalışır hale getirmek için uğraşıyoruz. Daha önce yaptıklarımız, elde edilen şampiyonluk, kazanılan kupalar ve oynadığımız iki Avrupa finali de burada bize bu inancı veriyor. Buraya gelen oyunculara da örnek teşkil ediyor. Tabii dönem dönem zorlandığımız oldu. Ancak sezon başında da bu takımın süreye ihtiyacı olduğunu ve yolda büyüyecek bir ekip olduğunu söylemiştim. Şu an bunu yaşıyoruz.
- KSK'de yeriniz apayrı. Bu kulüp için hislerinizi nasıl anlatırsınız?
- Adıma bir park ve salon var. Bunlar bence bir sporcunun, bir spor adamının elde edebileceği en büyük kupalar, şampiyonluklar ve madalyalara bedel.
Bir insanın isminin böyle genç yaştayken ölümsüzleştirilmesi onur verici. Ben ve ailem için gurur kaynağı ve beni çok mutlu ediyor. Ben de tabii ki bu işi profesyonel olarak yapıyorum ama bu semti, bu takımı ve bu taraftarı gerçekten çok seviyorum. Zaten aramızdaki sinerjiyi de salonda her daim gösteriyoruz.
- Bir dönem Zeljko Obradoviç ile rakip oldunuz. Onun, Türk basketboluna katkısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Çok değerli bir basketbol ve spor adamı. Tecrübesi ve bugüne kadar kazandığı başarılar ortada. Onunla rakip olmak her daim çok zevkli olmuştur. Bu kadar tecrübeli ve kariyerli bir koça karşı maç yönetmek ve bazılarını da kazanmış olmak kariyerimdeki değerli anlardandır.
Fenerbahçe ile Euroleague'de elde ettikleri, ülkemizin orada tanınırlığı ve bilinilirliği açısından önemliydi. Fenerbahçe ile ilgili yarattığı en büyük olay ise bence oraya bir basketbol ekolü getirmesi ve onu sürdürülebilir halde bırakmasıydı. Fenerbahçe'de kendilerini geliştirerek NBA'ye giden oyuncular oldu. Bu noktada belki de tek eksik Türk oyuncuların rolleriydi. Ancak o dönemden bugüne kadar da Türk oyuncular ile ilgili durumun değişmediğini üzülerek görüyoruz.
- Karşıyaka'da olmak güzel, karşısında olmak nasıl bir duygu?
- İlk geldiğim maçta muazzam duygusal anlar ortaya çıktı. Çiçeklerle, tezahüratlarla çok güzel bir karşılama yaptılar.
Benim için yönetmesi çok zor bir maçtı. Ondan sonra geldiğim her maçta da o duygusallığı yaşadık. Hiçbir dönemde misafir gibi karşılanmadım burada. Ancak yine de zor ve duygusal olduğunu hatırlıyorum. Zaten Karşıyaka'da rakip olarak maç yönetmek gerçekten zor.
İSTANBUL'U ÖZLÜYORUM AMA İZMİR DAHA SAKİN BİR ŞEHİR
- Size göre İstanbul ile İzmir'in kent olarak en önemli farkı nedir?
- En büyük fark tabii ki karmaşa. İstanbul çok büyük ve çok fazla yönlü bir şehir. Tabii ki trafik kaosu çok daha fazla. Bir yerden bir yere gitmek çok zor. Özellikle ev ve iş yeri arasındaki fark uzaksa yaşam kalitesi düşüyor. İzmir'in tabii böyle bir artısı var. Bu oyuncular için de geçerli. Herkes özellikle Karşıyaka muhitinde konumlanıyor, dolayısıyla gidip gelmek çok daha kolay oluyor. Bir de en önemli fark iklim. İzmir'de kış çok az sürüyor, hava çok güzel. Bence bu da yaşam içinde bir güzellik. - İstanbul'u özlediğiniz oluyor mu? - İstanbul'un trafiğini, kaosunu, yaşam koşullarının zorluğunu her şeyi sayabiliriz ama İstanbul özel bir şehir. Çok fazla güzelliği var ve tabii ki özlüyorum. Bazı arkadaşlarımı, gittiğim yerleri, evimi özlüyorum. İzmir'in de deniz kenarında olması benim için büyük bir avantaj çünkü çocukluğum ve gençliğim hep öyle geçti. Özlediğim zamanlar oluyor ama gün geçtikçe de sanki azalıyor. İstanbul çok bilinmezli bir şehir oldu ve nüfusta sürekli artış yaşanıyor. İnsan sanki biraz daha sakin yaşamak da istiyor.
ÇOK ÖZEL BİR ŞAMPİYONLUK
- 2015'te EuroLeague kulüplerini yenerek şampiyon olmuştunuz. Bunu nasıl tarif edersiniz?
- Muazzam. O sene bence Türkiye Süper Ligi'nin gelmiş geçmiş en zor play-off serisi olabilir. Banvit, üstüne Fenerbahçe, üstüne de Anadolu Efes'i yenerek şampiyon olduk. EuroLeague koçları, bütçeleri ve takımları vardı. Bu da bazen unutuluyor ama bizim o sene beş yabancı oyuncumuz vardı. Diğer takımların altıncı yabancıyla beraber devşirme oyuncuları da mevcuttu. O seneki yapılanmamız gerçekten müthişti, o kadronun yapısı ve başardıkları daha iyi incelenmeli ve Türk basketbolunda örnek alınmalıydı. Yabancılar kadar yerlilerin de katkıları çok iyiydi. O dönemde kadronun önemli bölümünün korunması ve diğer senelerde gerekli pozisyonlara eklemeler yapılması, elde ettiğimiz başarıda büyük bir etkendi. Çok güzel bir duyguydu, sonuçta 28 sene sonra gelen bir şampiyonluktu. Burada müthiş kutlamalar ve sevinçle karşılandı. Final maçı gününde dışarıda 10 bin kişilik alanda dev ekranlar kuruldu ve taraftarlarımız maçı birlikte izledi. Bunlar bizim için gerçekten muazzam hatıralar.
EVLAT DİKKAT! KOÇ KONUŞUYOR
- Oğlunuz Efe Sarıca, şu an Bornova Belediyesi Karşıyaka'da oynuyor... Elinizin üstünde olduğunu düşünüyorum. Beğendiğiniz ve eleştirdiğiniz yönleri nedir, bizimle paylaşabilir misiniz?
- Elim çok da üstünde değil, maçlarına fırsat buldukça tabii ki gidiyorum. Kendi ayaklarının üstünde durması için ona alan tanımaya çalışıyorum. Çünkü sporcu çocuklarının sporcu olabilmesi çok da kolay değil aslında. Daha avantajlı diye gözüküyor belki ama gerçek öyle değil. En beğendiğim yönü cesareti ve çalışkanlığı. Gerçekten çok cesur ve basketbolu çok seviyor. Sonuçta hayallerinin peşinden koşuyor. Bu huyunu çok takdir ediyorum. Eleştirebileceğim tabii ki bir sürü nokta olabilir. Fiziksel gelişimini ilerletmesi gerektiğini düşünüyorum. Topla olan becerilerini yükseltmeli. Bunları geliştirebileceğini düşünüyorum. İnşallah o da uzun yıllar iyi bir sporcu olarak devam eder.