Vision Art Platform bugüne kadar 50'nin üzerinde çoğunluğu akademisyen sanatçıya ev sahipliği yaptı. Oysa çiçeği burnunda bir galeri...
2019'da Nisa Taşyar Savaş tarafından kurulan Vision Art Platform, şimdilerde yeni bir sergi hazırlığında. Biz de Taşyar ile deprem sonrası yaşananları, sanat dünyasında genç yaşta varolmanın sırrını, Türk koleksiyonerlerin davranış biçimlerini konuştuk
- Türkiye'de gündem hep hareketli. Bu şartlar altında bir galerici nasıl ayakta kalabiliyor?
- Aslında ilk sığınılması gereken şey sanat. Çünkü buralar benim gözümde terapi merkezleri. Deprem bölgesindeki insanların şu anda, bir dama, sıcak bir ortama, sevdiklerine sarılabilmeye ihtiyacı var. Ama bir süre sonra onların ihtiyaçları değişecek, terapiye, kültüre ve sanata ihtiyaçları olacak. Depremzedeler yaşadıkları olayı demleyip, kendi dünyalarına dönerken, bizim de burada hazırlıklarımızı tamamlamamız gerekiyor, onlara ne katabiliriz, onları nasıl iyi edebiliriz diye... Bu tür olaylarda hep sanatçı ve sanata olan olur. Şu an her şey durdu deyip duramıyorsunuz... Depremden sonra koleksiyonerlerin eğilimi sanata yönelmek oldu. Birçok kişi, yeni bir eser var mı, diye aradı bizi. Çünkü herkes kendini rahatlatmak için yol alıyor. Galerilere white cube denmesinin belki de nedeni bu, o küpün içine girince dünyadan uzaklaşıyorsunuz, güzelliklerle buluşuyorsunuz.
- Siz 32 yaşındasınız. Galerici olmak için genç bir yaş değil mi?
- Benim gibi 10 galerici vardır. Yüzde 4 gibi bir rakama denk geliyoruz.
- Galerici olarak bildiğimiz kitle de değişti zamanla sanırım. Şimdi sizin gibi genç ve eğitimli bir jenerasyon geliyor sanırım...
- Sergileri kurarken biz birbirimizden çok destek alıyoruz. Genç jenerasyon olarak birbirimizi yönlendiriyoruz, öğreniyoruz, yurtdışını çok iyi takip ediyoruz. En önemlisi eskiden sanatçı, akademisyen ve koleksiyoner üçgeninde dönen çarka galericiler girmek durumunda kaldı çünkü güvenilir eser sıkıntısı yaşandı. İntihal eser mi, akademik mi, gerçek mi bunlara kefil olan galerici. Bunun için çok iyi araştırmacı olmak gerekiyor. Canı sıkıldığı için galeri açanlar bu nedenlerden ötürü bizimle aynı fuarlara katılamıyor. Biz istemiyoruz çünkü. Hobi olarak yapan insanlar artık konuşulmuyor bile...
- Modern sanata ilgimiz arttı. Genç sanatçılar ortaya çıktı. Onlar genç galericilerle daha ortak bir dili paylaşıyor olabilir mi?
- Kesinlikle. Biz o yeni jenerasyonun dilini çözmek zorundayız. Onların hayal dünyasını anlayıp, belli bir çevreyle buluşturmak için orta yolu biz buluyoruz. Çağdaş sanatın etkisiyle modern sanatın birleşimi bir gerçekliği de yıktı. Artık okumak ve bilmek zorundasın diyor. Bilmiyorsan bu alandan uzaklaş. Bilmeyeni kabul eden bir alan değil.
- Anadolu'daki koleksiyonerler kimler?
- Onlar Anadolulu zenginlerin çocukları. Çünkü babaları sermayeyi yaptı, çocuklarını yurtdışına okumaya gönderdi. Onlar sokakta bile sanata maruz kaldı. Donandı. Onlar göz terbiyesini aldılar ve koleksiyoner oldular. Karşılaşmak, yankı yapmak ve çoğalmak döngüsü bu. Genç koleksiyonerlerin sayısı çok. Bazı işadamlarımız var ki, onlar da Anadolu'daki genç sanatçılara destek vermek istiyor, bu çok kıymetli. Bir hareketlilik var.
ESER KOLTUĞUNA UYSUN İSTİYOR
- Koleksiyoner sayısında bir artış var ülkemizde. Ama bunlar bilinçli koleksiyonerler mi yoksa sadece maddi imkanlara kavuşmuş, bir de bu alana yatırım yapayım diyenler mi?
İkiye ayrılıyor. Bilinçli koleksiyonerlerimiz var, bu göz terbiyesiyle ilgili bir şey. Yurt dışında insanlar dini inançları gereği de, çocukluktan itibaren çok fazla sanat eserine maruz kalıyor, resimlere, görsellere, boyaya, dokuya, tüm duyularını kullandıkları birçok şeye şahit oluyorlar ve bu onları geliştiriyor. Yabancı koleksiyonerlerde çok rahat ilerleyebiliyoruz. Türk koleksiyonerlerin bir bölümü tıpkı yabancılar gibi, inanılmaz eğitimli. Ona bir şey anlatmak durumunda kalmıyorum. Bir grup da var ki, onlar farklı. Tik Tok ve Instagram estetiğinde yaşıyoruz biz. İnsanların aklı yokmuş gibi hareket etmesini sağlıyor. Orada bir algı yönetimi dönüyor ve herkes onun peşine düşüyor. "Ben şu eseri aldım, param var" diye egosuyla gezen bir koleksiyoner kitlesi oluştu. Dekoratif bir unsur olarak bakıyor sanat eserine, koltuğuna, duvarına uysun istiyor. Elbette aldığımız eser evimize uysun çünkü onunla yaşayacağız. Ama bazı işler vardır ki, onlar alınıp saklanmalı.
- En absürt nasıl bir taleple karşılaştınız?
- Kumaşıyla gelen bir koleksiyoner oldu.
"Bu kumaş rengi evimde hakim, buna uygun bir şeyler bakalım" dedi. O gün bir uç noktaydı. Bazı koleksiyonerler de esere bakıp, "Bu eser bu kadar etmez, ben bu rakamı veriyorum" diyor. Orada "Kusura bakmayın size servis veremiyoruz" diyoruz. O korkunç bir saygısızlık, sanatçıya, yapılan araştırmaya, alt metne... Eserler öyle bir gecede oluşmuyor, inanılmaz bir emek ve duygu var. Sanatçı eseri yaratıyor ama onu anlatmak, ortaya koymak için kocaman bir ekip çalışıyor.