Modanın illaki al-kullan-at zihniyetinde olmasına gerek yok. Sık sık bu sayfada bu konuyu farklı bir perspektifle masaya yatırıyoruz. Geçen hafta da moda dünyasının nasıl çevreci bir dönüşüm içinde olduğunu ve ne yazık ki bunu henüz pek de başaramadığını konu etmiştik. Bunu moda ve tekstil dünyasında iddiası olan her büyük ülkede yer alan moda haftaları üzerinden anlatmıştık. Pek çok ülkenin daha çevreci moda haftaları üzerine yoğunlaştığını ve gelişmiş moda haftaları üzerinde çeşitli çalışmalar yapıldığının altını çizmiştik... Yani dünyaya zarar veren en büyük endüstrilerden biri olan tekstil ve moda endüstrisi, bebek adımlarıyla da olsa kendi kendine çeki düzen verme çabası içinde.... Ne de olsa sadece hızlı moda bile küresel karbon emisyonunun yüzde 10'undan sorumlu... Ve hepimizin bildiği gibi üç trilyon dolarlık bu dev endüstrinin yüzde 70'i, sentetik ve petrokimya ürünlerinin kullanılmasından oluşuyor. Yani kısaca hızlı modanın hem dünyaya hem de cildimize verdiği zarar üzerine sayfalarca yazı yazsak yeridir...
Hızlı moda markalarının 'çevreci moda' yaklaşımını evirip çevirip bir reklam ve pazarlama sloganı olarak kullanması bir yana bir de dünyanın her yerinde gerçek anlamıyla çevreci bir yaklaşım sergilemek için çeşitli araştırma çalışmaları yapan onlarca şirket bulunuyor.
Amerikan CNBC televizyonu bu hafta bu konudaki çalışmalarıyla dikkat çeken gerçekten çevreci markaları konu etti. Televizyon kanalı, "Lüks moda markalarının satılmayan ürünleri yaktığı ya da toprağa gömdüğüne şahit olduk yıllarca. Hızlı moda markalarının eski kıyafetleri toplayıp dünyanın farklı noktalarında dev kıyafet çöplükleri yarattığına şahit olduk. Üretilen kıyafetlerin büyük kısmının doğada çözünemeyen polyester, naylon ve akrilik gibi sentetik liflerden üretilmesi bunun en büyük nedeni... Tam da bu nedenle içeriği tamamen doğal, bitkisel ve tamamen doğada çözünebilen kumaşlar üzerine çalışan yeni bir tekstil ve moda dünyası var" yorumunda bulundu. "Peki hangi firmalar var bu yeni dünyada?" diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Aralarında Activ isimli bir spor gibiyim markası var mesela. Unless isimli bir sokak giyim markası... Ve Kent gibi bir içgiyim markası... Her biri tasarımlarını yüzde yüz doğada çözülebilir bitkisel lifler üzerinde çalışarak üretiyor.
Unless'in CEO'su Eric Liedtke, "Adidas kökenliyim. Ama al-kullan- at kültüründen yoruldum. Petrokimya ürünlerini giymemizden, kendi cildimize ve sağlığımıza olduğu kadar dünyaya da zarar vermekten yoruldum. Tamamen pamuk, kenevir, bitkisel kökenli deri ve hindistan cevizi lifleri kullanıyoruz. Ve tüm tasarımlarımızın ürünler kullanılamayacak hale gelip sahiplerinden ayrıldığı zaman toprakta çözüneceğini bilmenin huzurunu yaşıyoruz" diye konuşuyor.
Bu markalar gibi son dönemde geliştirdikleri ürünlerle dikkat çeken pekçok marka var... Mesela macera severlere hitap eden Vollebak markası gibi... Marka moda endüstrisinin atık problemine bir çözüm getiriyor. Firmanın okaliptüs, kayın ve ladin lifleri ile algleri kullanarak ürettiği tişörtler sadece üç ayda doğada çözünebiliyor. Sentetik mürekkep kullanmak istemeyen firma bunun yerine tişörtlerin ön yüzünde su yosunları yani alglerden yaptığı malzeme kullanmış. Bu yüzden her baskı aynı yeşil tonunda çıkmıyor ve tişörtün rengi de haftalar geçtikçe değişebiliyor. Ve tişörtü artık giymemeye karar verdiğinizde ise kıyafeti rahatlıkla bahçenize gömebilirsiniz.
Spor giyim markası Houdini bu konu üzerine çalışan en eski markalardan biri... Marka bu konuda o kadar iddialı ki giysilerinin doğallığını kanıtlamak için onları yemeğe bile dönüştürdü! Houdini markası çevreci yaklaşımına eski giysilerin mağazalarda yenileyerek göstermişti. Ama bununla da yetinmediler ve yedi yıllık çalışmalarının üzerine tüm tasarımlarını sadece biyoçözünür malzemelerden üretmeye başladılar. Bu giysiler ise daha sonra kompost kutularına yerleştirilip, doğada çözünmesi sağlanıyor. 6 ay sonra giysiler tamamen çözündükten sonra siyah altın olarak tabir edilen kompost ile sebze ve baharatların yetişmesi sağlanıyor. Bu sebzeler ve baharatlar ile de dünyaca ünlü şeflerden Sebestian Thureson dünyada ilk defa spor giysilerinden üretilen yemekleri hazırlamış. Houdini'nin CEO'su Eva Karlsson, ilk başladıkları zamandan bugüne bakış açılarının hiç değişmediğini belirtiyor. Karlsson Houdini'nin spor yapanların doğa ile olan ilişkisini geliştirmek istediklerini bunun için de döngüyü kapatacak bir ürün tasarladıklarını söylüyor.
BU AYAKKABILAR 40 DAKİKADA SICAK SUDA ÇÖZÜNÜYOR
15 yıl boyunca Nike'nin tasarım departmanında görev yapan- Jesse Milliken, 2020 yılında işinden ayrıldı ve sürdürülebilir bebek ayakkabıları üretmek üzere Woolybubs markasını kurdu. Woolybubs tarafından üretilen ayakkabıların diğer bebek ayakkabılarından en önemli farkı, kozmetik, kimya, ilaç sektörlerinde sıkça kullanılan ve suda çözünen bir plastik formu olan polivinil alkolden (PVA) yapılması. Deri, pamuk ve yün gibi malzemelerden daha az su ve enerji gerektiren PVA, aynı zamanda endüstriyel kompost tesislerinde geri dönüştürülebilir bir hammadde. Biyolojik olarak tamamen parçalanabilen bebek ayakkabılarını 40 dakika kaynar suda bekletmek yeterli.
YOSUN ÖZÜ VE İPEK KOZA PROTEİNİNDEN ELBİSE
Londra'nın ünlü tasarım okulu Central Saint Martins'den geçtiğimiz yıl mezun olan tasarımcı Scarlett Yang, mezuniyet projesi için ipek koza proteini ve yosun özünden yapılmış heykelsi bir elbise tasarlayarak tüm dikkatleri üzerine çekti. Biyolojik olarak tamamen parçalanabilir bir tür malzeme üreten genç tasarımcı, henüz konsept düzeyinde olan projenin ilerleyen dönemde moda sektörünü değiştirebileceği görüşünde. Atmosferdeki nem nedeniyle zamanla değişen, gün boyunca formu değişen biyo-elbise, kullanım bittikten sonra 24 içerisinde çözülebiliyor. Cam gibi görünen bu materyal aslında yosun özü ve ipek koza proteininden yapılıyor.
MODA TASARIMCILARI SATIN ALMACILARLA BULUŞTU
İstanbul'da düzenlenen moda haftası iki sezondur yapılamıyor olsa da moda haftası kapsamında tasarımcılar ve satın alma görevlilerini bir araya getiren The Core platformu bu sezon İstanbul Hazır Giyim ve Moda Fuarı (IFCO) çerçevesinde yapıldı. Dört gün süren fuar boyunca, satın alma görevlileri ve tasarımcılar ile 665'ten fazla görüşme yapıldı. Toplam 56'dan fazla sipariş alındı. Güney Kore, İngiltere, Fransa, Almanya, ABD, Katar ve İtalya gibi moda dünyasında etkili ülkelerden gelen satın almacılar moda tasarımcılarının ürünlerini daha yakından görme şansı yakaladı. The Core bünyesinde Arzu Kaprol, Mehtap Elaidi, Gül Ağış, Tuba Ergin, Meltem Özbek, Gökay Gündoğdu'nun da aralarında bulunduğu 20'nin üzerinde moda tasarımcısı koleksiyonlarını satın alma görevlileriyle buluşturma imkanı buldu. Nej markasının kreatif direktörü Nejla Güvenç bu tasarımcılar arasındaydı. Güvenç, "Koleksiyon iklim krizine karşı yaşamı savunan, sürdürülebilir, daha iyi bir gelecek için tasarlandı. Tasarımlar organik, sürdürülebilir ecobamboo ve ecojilin kumaşlarıyla üretildi. Koleksiyon biyoçözünür, kapalı döngü teknolojisi ve sıfır atıkla yeni bir farkındalık ortaya koyuyor. Daha iyi bir gelecek tasarlama amacıyla Jilin Chemical Group ile iş birliği yapılan koleksiyon temmuz ayında Premiere Vision Paris'de, Mart ayında da Intertextile Shanghai'da sergilenecek" diye konuşuyor. Tasarımcı Ezgi Karayel, "Hızlı modaya karşı duran bir koleksiyon. 30 parçalık bir koleksiyon; 12 parça kadın ve 18 parça erkek ürünlerinden oluşuyor. Fakat bunların 15 parçası için unisex diyebiliriz. Yurt dışından büyük mağazalardan birçok önemli satın almacı geldi. İlerleyen süreçte verimliliği daha iyi tahlil edebiliriz. Büyük ve özenle uygulanmış bir fuardı" dedi. Yakup Biçer'in kreatif direktörü olduğu Y+Yakup Bicer markası da The Core'da yer alan markalar arasındaydı. Biçer The Core için, "Yeni pazarlar tanımam, yeni insanlarla tanışmam ve markamın hitap ettiği pazarları bulmamda bana büyük faydası oldu. Koleksiyonumun ilk gösterimini IFCO Fuarı kapsamında The Core'da gerçekleştirdim. Koleksiyonumuzdan seçki yaptığımız bölümünü Paris'te bir showroom'da sergiliyorum" Ezgi Karayel diye konuştu.