Monarşinin hüküm sürdüğü 19. yüzyılda bir kadın, imparatoriçe olduktan sonra daha ne isteyebilir? Marie Kreutzer, yönettiği Korsaj filminde kadın olarak "Sıradan bir fani gibi özgürlüğü" diyor. Ve aslında bir suikast sonucu öldürülen Avusturya Macaristan İmparatoriçesi Elisabeth'in (Vicky Krieps) hayat öyküsüyle bunu ziyadesiyle anlatıyor.
Cannes Film Festivali'nde Belirli Bir Bakış Bölümü'nde gösterilen ve pek beğenilen film, monarşinin ve onun getirdiği katı kuralların bir imparatoriçeyi bile nasıl baskı altına aldığını konu ediyor. Biri imparatorluğun varisi olan iki çocuğu bulanan Elisabeth'ten hem imparatorun hem de ülkenin hem de ailesinden beklentisi, onun imparatoriçe rolünü iyi bir şekilde oynaması. Lakin Elisabeth'e bu rol çok zor geliyor. O, bu toplumsal role uyum gösterirken insan olduğunu unutacak bir karakter değil. Ata binmek, yakın arkadaşlarıyla sohbet etmek, kız kardeşiyle dertleşmek, çocuklarıyla iyi vakit geçirmek isteyen biri. Lakin çoğu ona imparatoriçe olarak yaklaştığı için çevresiyle insani ilişki kurması çok zor oluyor.
Yönetmen Marie Kreutzer, Elisabeth'in monarşiye ve onun kurallarına başkaldırıp özgürleşme hikayesini anlatırken Tolstoy'un ünlü roman kahramanı Anna Karenina ile Lady Diana karışımı bir karaktere büründürüyor Elisabeth'i. Hem imparatora karşı hem de halka karşı imparatoriçe rolünü oynayacak birilerini bulduktan sonra Elisabeth, çarpıcı bir şekilde özgürlüğüne kocaman bir adım atıyor. Aslında Kreutzer, saray hayatının bir insanı nasıl şekillendirdiğini anlatırken bir şey daha yapıyor. İnsanlar arasındaki ilişkide eşitlikçi bir yaklaşımın mümkün olduğu göstermek istiyor. İmparatoriçeliği sarayın ve monarşinin elinden alıp toplumun ve halkın içine sokuyor. Yani yöneticilerin de insan olduğunu ve herkesle insani bir ilişki kurması gerektiğini de gösteriyor. Tabii bu yaklaşım modern bir yaklaşım. Ama zaten tahtın varisi oğluyla konuşurken de Elisabeth'in dönemi için ilerici bir düşünce olan cumhuriyetçi olduğunu anlıyoruz. Yani kendi halkına güvenen ve onların sorumluluğunu da alan biri. Lakin monarşi buna izin vermiyor.
Vicky Krieps'in muhteşem performansıyla ağır ama dingin bir şekilde ilerleyen bu cesur film, yılın en iyilerinden biri. Kaçırmayın derim.