Yıl sonu geldi çattı. Adet olduğu üzere yıl değerlendirmesi yapmak da farz oldu. Pandemiyle birlikte ciddi bir darboğaza giren sinema sektörümüzde sıkıntılar devam ediyor. Gişe rakamlarına bakıldığı zaman tablo hayata nasıl baktığınızla ilgili aslında. Mesela tabloya iyimser bakılabilir: 2022'de sinemaya 33.9 milyon seyirci gitti. 2021'de 12.4 milyon kişinin sinemaya gittiği düşünülürse, sinema sektörü kendini toparlıyor denilebilir. Kötümser bakacak olursak peki bu tabloyu nasıl yorumlamalı? Pandemi öncesi, 2019'da 56.2 milyon bilet kesildi sinemalarda. Yani sinema dünyası henüz pandemi öncesi gişe rakamlarına ulaşmış değil. Lakin ivme pandeminin sinema üzerindeki etkilerinin yavaş yavaş düzeldiğine işaret ediyor. Tabii böylesi bir değerlendirme, kabul edelim yüzeysel olur... Açıkçası pandemi, sinemamızdaki yapısal sorunların ortaya çıkmasına, daha doğrusu gözle görülür hale gelmesine neden oldu. Yaşadığımız sıkıntılar bununla ilgili.
Pandemi öncesinde hatırlanırsa dağıtım ve sinema salonları üzerindeki ciddi bir tekelci yaklaşım vardı ve bu yaklaşım hep görmezden gelindi. 'Mısır krizi' olarak tarihe geçen vaka, aslında bu sorunu çözmek için iyi bir fırsattı ama değerlendirilemedi. Ki o süreçte bu tekelci yaklaşımın seyirciyi sinemalardan kaçırabileceği çok yazıldı, çizildi ama karar vericiler, sinema dünyasının birçok paydaşı bu meseleye karşı kafasını kuma gömen devekuşunu oynadı adeta.
Peki bu tekelci yaklaşım seyirciyi nasıl kaçırdı? Her şeyden önce vizyona giren film çeşitliliğinin neredeyse yok olmasını sağladı. Hatırlanırsa, 90'lardan itibaren vizyon sinemamızda acayip bir çeşitlilik vardı. Her türlü Türk filmi, Avrupa filmi, Hollywood filmleri, Latin Amerika'dan Uzakdoğu'ya birçok ülkenin filmi gösteriliyordu. Bu çeşitlilik zengin bir sinema kültürü de yaratıyordu. Özellikle 2007'den sonra bu tekelci yaklaşım sayesinde bu çeşitlilik kayboldu. İş öyle bir noktaya geldi ki mesela Kültür Bakanlığı'nın destek verdiği birçok Türk filmi vizyonda kendine yer bulamaz oldu. Çünkü yerli ya da yabancı, iddialı filmler sinema salonlarını bloke ediyor, sinemadan beklentisi farklı olan seyirciye izleyecek film bırakmıyordu. İşte o seyirci kitlesi daha pandemi öncesinde sinemalara mesafeli olmaya başlamıştı.
İkinci olarak sinemayı ister şenlik ister ister kültür olarak görün, her daim seyirci kaliteli film izlemek ister. Komedi olsun, dram olsun, korku olsun filmler gittikçe vasatlaşmaya başlamıştı. Bunun üzerine bir de seyirci zekasını küçümseyen bir bakış hakim olmuştu, ki bizim seyircinin hiç sevmediği bir yaklaşımdır bu...
Bu durum da birçok seyircinin sinemadan uzaklaşmasına neden oldu. Peki sinemaya gitmeyen insanlar film izlemiyor mu? İzlemez olurlar mı? İşte dijital platformlar bu noktada devreye girdi. Pandemi sırasında da adeta film izlemek için tek seçenek olmaları bu platformları daha görünür kıldı. Kimi sinemacılar, ki bunların çoğu gişeyi bloke eden filmleri çeken sinemacılar, sinema salonları yerine filmlerini platformlara vermeyi tercih etti. Hal böyle olunca sinemalara kitlesel olarak seyirciyi çekecek filmlerin sayısı çok azaldı. Vizyon programı cazibesini yitirdi. Bu durumdan aslında biyografi filmleri yararlandı. Müslüm Baba ile başlayan süreçte bu yıl Bergen ve Dilberay'ın filmlerini izledik mesela. Ki Bergen 5.4 milyon seyirci rakamıyla 2022'nin en çok izlenen filmi oldu. Yani 2022'ye gişe ve rakamlar üzerinden bakarsak farklı okuma yapmak mümkün. Ki bu noktada futbol dünyasında sıkça söylenen bir sözü ödünç alalım: "İstatistik mini etek gibidir, çoğu şeyi gösterir ama asıl gösterilmesi gerekeni göstermez." Ve biz hâlâ asıl gösterilmesi gereken üzerine konuşmuyoruz...
En çok izlenen 10 film
1. Bergen 5.484.798
2. Kesişme- İyi ki Varsın Eren 2.327.920
3. Doktor Strange Çoklu Evren Çılgınlığında 1.563.041
4. Thor: Aşk ve Gök Gürültüsü 1.229.668
5. Minyonlar 2: Gru'nun Yükselişi 1.194.445
6. Aslan Hürkuş Kayıp Elmas 1.167.455
7. Avatar: Suyun Yolu 1.126.933
8. The Batman 1.081.473
9. Aslan Hürkuş Görevimiz Gökbey 891.326
10. Çakallarla Dans 6 693.322