"Moda dünyasının geleceği nedir? Nereye gidiyor moda dünyası?".... Gelecek hafta Bursa'da katılacağımız bir etkinlikte aralarında Arzu Kaprol'ün de bulunduğu moda dünyasının üç farklı alanından önemli isimleriyle bu sorunun yanıtını arayacağız... Tam da bu konuya yoğunlaşmış ve konu hakkında araştırma yaparken fark etmeden dünyanın bu soruya iki farklı yanıt verdiğini gördüm... Pandemi döneminde, sanki üzerinden onlarca yıl geçmiş gibi geliyor hepimize, hatırlıyor musunuz kıyafetlerimizden soğuduğumuz o anları... Evde sadece bize iyi gelen kumaşlardan yapılmış rahat kıyafetleri giydiğimizi... Giyinme konusuna bakışımızın nasıl bir anda değiştiğini, anlamsızca aldığımız yığınla kıyafetten nasıl 'nefret' ettiğimizi hatırlıyor musunuz? Hepimiz yaklaşık iki yıl boyunca "Dünya yok olma arifesine gelmiş. Doğayı, doğanın dengesini bozduk ve bizleri de hedef alan salgınlarla karşı karşıya kalıyoruz. Hep tüketim çılgınlığı, aç gözlülüğümüz buna sebep oldu. Artık dünyayı kurtarmak için seferber olmamız lazım" diyorduk. Hatırlıyor musunuz? Bu soruyu sormam lazım...
Çünkü bence ana sorunu yani dünyayı an ve an yok ettiğimizi bir anda unuttuk. Zaten pandeminin sonlarına doğru kendimizi spor giyim alışverişine verdik. Pandemiden çıkar çıkmaz da sosyal medya hesaplarındaki 'linke tık'la' reklamlarına av olduk yine hep beraber. Yetmedi hızlı moda markalarının peşinden koşar olduk. Onlar hızlandı biz peşlerinden koşmaya başladık. Bu markaların daha akıllı olanları, hızlı üretim stratejilerinin pazarlamasını çevreci jargonla yaparak bir adım ileriye gitmeyi de başardı... Yani sonuç olarak moda dünyası ve modaya olan bakış açısı tam olarak ikiye bölündü. Bazı marka, tasarımcı ve modaevleri bu tüketim çılgınlığına karşı koymak için dik bir duruş sergilemeye başladı. Çevreci yaklaşımlar benimsedi, üretim adetlerini, tekniklerini değiştirdiler. Çok büyük gruplara satış yapmak yerine daha az insana ulaşmayı ancak yaptıkları işi çevreye zarar vermeden yapmayı tercih ettiler... Özellikle pandemi sonrası DNA'larına bu çevreci kodları enjekte eden markalar ve tasarımcılar, bu niş yaklaşımı benimseyenlerle birlikte moda dünyasında bir cephe oluşturdular... Bir de hiçbir şey yokmuş, olmamış, aşı bulundu diye dünyanın karşı karşıya olduğu tehlike tamamen ortadan kalkmış gibi davranan markaların ve çevreci gibi görünüp bunu pazarlama ve reklam stratejisi gibi kullanan ikinci bir cephe var şu an, moda dünyasının içinde...
KIYASIYA BİR REKABET
"Peki İdil de nereden geldik biz bu noktaya. Anladık moda dünyası iki cepheye bölünmüş durumda. Tabii ki bunda ekonomik nedenler de vardır. Ama nereden geldik biz bu konuya?" diye sorar kesin benim okuyucum...
Bu noktaya nereden geldik biliyor musunuz? Aslında bölünmüş durumu tam ve net bir şekilde ortaya koyan iki dev markanın iki farklı ve tüm sistemi özetleyen duruşundan geldik... Biri doğa yürüyüşü ürünleri ile isim yapan Patagonia markası... Zaten DNA'sında doğa olan bu markanın kurucusu Yvon Chouinard (83), şirketini çevre üzerine çalışmalar yapan iki vakfa devrettiğini açıkladı. Şirketin, oy hakkı olmayan yüzde 98'lik hissesi, iklim değişikliği ile mücadele için çalışan Holdfast Collective isimli vakfa aktarıldı. Oy hakkı olan yüzde 2'lik kısmıysa aile tarafından yeni kurulan Patagonia Purpose Trust'a devredildi. Bu ikinci vakfın kurulma amacıysa şirketin ilkelerini korumak...
Geçen sene 1.5 milyar dolar kâr açıklayan şirket, kâr odaklı bir şirket olmaya devam edecek ama bu yeni yapıda aile artık şirketin sahibi olmayacak.
1973 yılında kurulan markanın ürün yelpazesinde bugün çok çeşitli ürünler yer alıyor. Tabii ki Chouinard ve ailesinin şirket yönetiminden çekilip, şirketin ayakta kalıp tüm kârını çevreyi korumak için harcama kararı alması moda dünyasında bugüne kadar ki en iddialı adım. Tabii ki bu durum kişisel serveti 1.5 milyar dolar olarak hesaplanan iş adamının parasız kalmasına neden olacak da değil. Ancak ne olursa olsun moda dünyasının tarihinde ilk kez bir kişinin tüm şirketinden ve şirketinden elde ettiği gelirden sadece çevreyi korumak için vazgeçtiğine ilk kez şahit olduğumuz için bu adım oldukça önemli... Patagonia bu adımla tüm gelirini dünyayı bir çevre felaketinden korumak için harcayacak olan bir şirket oldu. Ve bu çevreci cephe için müthiş bir motivasyon kaynağı.
"E peki ya ikinci cephe neler yapıyor?" diye soracak olursanız, o cephenin tek amacı daha çok ürün satmak. Tabii ki bu sırada birileri servetlerine servet katıyor. Ve tabii ki bu hızlı tüketim ve üretim çılgınlığı sırasında dünyaya çok büyük zarar veriliyor. Hızlı tüketim demek, ucuz üretim, ucuz maliyet, az fiyatlar ve sizin de daha çok trendi ürün satın almanız anlamına geliyor. "Alacağım, daha çok alacağım. En çok ben alacağım. Her trendi de takip edeceğim" diyorsanız siz bu cepheye aitsiniz demek. İnternet sitelerinden ucuza aldığınız her ürün, bu cepheyi daha da güçlendiriyor ve ne yazık ki dünyamıza daha çok zarar veriyor. Ve bu cephenin baş savaşçısı Shein.
Çin kökenli bir şirket olan Shein, 2008 yılında kuruldu. 100 binden fazla çalışanı var. Siteyi ayda 43.7 milyon kişi kullanıyor. 100 milyar dolarlık bir değeri olduğu düşünülen şirket, pandemi döneminde bile yüzde 100'lük bir büyümeye sahip oldu. Ve 10 milyar dolarlık kâr açıkladı. Z Kuşağı ve TikTok kullanıcılarını yanına alan şirket, farklı birçok strateji kullanarak her geçen gün daha da güçleniyor. Kısa süre önce yayınlanan Untold: Inside the Shein Machine isimli belgeselde Shein'in nasıl sizi daha çok alışveriş yapmaya yönlendiren bir ekosistem kurduğu anlatılıyor. Buna göre TikTok hesapları, Google arama motoru üzerinden yapılan aramalar, indirim aramaları gibi tüm detayları toplayıp müşterilerin yeni alışveriş motivasyonlarını belirleyen programlar kullanıyor. Bir yandan geri satış noktaları açarak çevreci bir görünüm sergilemeye çalışıyor. Belgeselde tüm bu yöntemler birer birer anlatılıyor. Yani sosyal medya üzerinde en çok ismi geçen ikinci marka olan Shein ile bir kez karşılaştığınız zaman sürekli olarak reklam ve farklı stratejik pazarlama teknikleriyle alışverişe yönlendiriliyorsunuz.
Modakazanı
AKSESUVARA YATIRIM YAPIN
Dolabınızda kaç parça eşyanız olursa olsun elinizdekilerin giyilebilir ve birbirleriyle rahat kombinlenebilir olmasını kullandığınız aksesuvarlar sağlar... Sonbahar-kış sezonu da tam anlamıyla aksesuvarlara yatırım yapma dönemidir. Son dönemde dikkat çeken fular markası Lumoths, Funda Gülay Cengiz'in elde çizdiği tasarımlardan oluşuyor ve giyilebilir sanat konsepti taşıyor. Lumoths tasarımları çevreye duyarlı koşullarda, az adetlerde dünyaya verilen zararın en aza indirgenmesi mantığını benimsiyor. Desenlerin baskısında sağlığa ve çevreye dost, sertifikalı özel İtalyan boyaları kullanılıyor. Lumoths; marka duruşu olarak, çevreye, insanlara, hayvanlara ve tüm doğaya, tüm canlı yaşamına hassasiyet göstererek eşsiz tasarımlarıyla dikkat çekiyor. Lumoths, kendi isim hikayesindeki ipek böceklerinden esinlenme ile kumaş kalitesi olarak; özellikle ipeği baz alıyor. İpek ve kotonel doğal lifli kumaşlar zaman zaman buluşuyor ve koleksiyonda hayat buluyor.
STİLİNİ EV GİYİMİNE YANSIT
"Stilini ev giyimine yansıt" mottosuyla tasarımlarına hayat veren House Of Silk, kadınları şehrin temposuna geri çağırıyor. Asaletin temsilcisi siyah, kaliteli ipek ve dantellerle buluşarak hem ev hem dış giyimde sonbaharın nabzını tutuyor. Ev ve iç giyimde zarafeti simgeleyen House Of Silk, zamansız tasarımlarıyla yeni sezonda göz alıcı parçalara hayat veriyor. Kendinizi özel hissetmenizi sağlayacak koleksiyonlar tasarlayan House Of Silk, ipek kumaşları ve usta el işi detaylarıyla zengin bir seçki sunuyor.
IŞILTILI VE OPTİMİSTİK
Parlak, ışıltılı, optimistik... H&M markası yeni Studio koleksiyonunu bu sıfatlarla tanımlıyor... Markanın Uzay Çağı'ndan ve Mars'a yapılan modern misyonlardan ilham alan sonbahar-kış 22 koleksiyonu, gerçeklik ile hayal dünyası arasındaki çizgiyi bulanıklaştırıyor. Cesur bir renk paleti ve aerodinamik silüetler, yerçekimine meydan okuyan kumaşlar ve son teknoloji aksesuvarlarla koleksiyon, minimalizme fütüristik bir yorum getiriyor. Koleksiyon geçtiğimiz hafta itibariyle dünya genelinde seçili mağazalarda, Türkiye'de ise sadece online olarak hm.com'da satışa sunuldu.
YENİ KOLEKSİYON TANITIMI
Son dönemin dikkat çeken markalarından Agya, geçtiğimiz günlerde sonbahar- kış sezonunu koleksiyonunu Nişantaşı'ndaki showroom'da tanıttı... İki gözümüzün ortasında bulunan fiziki olanı değil tinsel olanı bize gösteren üçüncü gözümüzün sanskrit dilindeki karşılığı olan Agya, koleksiyonundaki iddialı parçalarla bizlere kesinlik, güç, özgürlük, bilgelik ve güven duygularını vermeyi hedef alıyor.