Çok beğendiğim Kasap Havası filminin yönetmeni Çiğdem Sezgin'in ikinci filmi Suna'yı izliyoruz. Yine sinemamızda genel olarak kadraj dışı kalmış bir kadının hikayesini anlatıyor. Bilene, görene çok tanıdık Suna, ama işte gölgeler arasında kalanlardan. Film yoksulluk nedeniyle kendi hayatı sürdüremeyen, bunun için de eşi ölmüş bir adamla evlenen Suna'nın öyküsü konu ediyor. Ve hane içinde kadın-erkek ilişkilerinde ataerkil ilişki nasıl sinsice inşa ediliyor, kadın o hane içine de, erkeğin gölgesine de nasıl hapsediliyor, anlıyoruz. Nurcan Eren ve Tarık Papuççuoğlu'nun üst düzey performansları herkesi etkiliyor. Film bitince çoğu kadın olan ve alkışlayan seyirciler arasında tatlı bir tartışma başlıyor. Tartışma dediysem en düzeylisinden... Birbirlerini dinliyorlar, değerlendirmelerini zarif cümleler kurarak söylüyorlar. Yönetmen Çiğdem Sezgin de bizim gibi ilgiyle ve zevkle izliyor bu tartışmayı... Ayvalık Uluslararası Film Festivali'deki bu manzara bile çok şey çağrıştırıyor bana... Vural Sineması'ndan Ayvalık sokaklarındaki kafelere dağılan seyirci hala film konuşuyor masalarda... Birçok festivalde alışık olmadığımız bir durum bu. Şehir şehir dolaşıp insanların ayağına film götüren Gezici Festival'de yaşanan o samimi ve etkileşimli ortama yakın bir hava var ortada. Sinema hevesinin, tutkusunun öne çıktığı ve seyircisinden sinemacısına kadar herkesi etkisi altına alan bir atmosfer hakim etrafta. Dijital platformların seyir konforu kozuyla belki de elimizden kayıp giden, o sinemanın, filmlerin insandan insana etkileşimi, paylaşımı burada tüm görkemiyle ayakta duruyor. Tıpkı 90'larda İstanbul, Ankara film festivallerinde yaşanan bir atmosfer... Bütün bunlar işin sinema kültürüyle ilgili kısmı ve naçizane Ayvalık'ta beş yıl gibi kısa sürede, bir tatil beldesinde bu kültürün inşa edilmiş olması muazzam geldi bana.
SEYİR DERNEĞİ KURULDU
Ama madalyonun başka bir yüzü daha var. Ayvalık bağımsız bir film festivali olarak, kültür dünyasında uygulanabilir bir model sunuyor. Malum Ayvalık'ta festival macerası, yıllarca İstanbul Film Festivali'ni yöneten Azize Tan kaptanlığında beş yıl önce başlamıştı. Başka Sinema ile başlayan bu serüvende yollar ayrıldı. Festival, Ayvalıklıklara iyi gelince bu yıl Seyir Derneği kuruldu yine Azize Tan kaptanlığında. Artık bu dernek düzenliyor festivali. Yerel yönetim, Ayvalıklılar, esnaf, kolektifler gibi farklı paydaşlar da ciddi destek veriyor festivale. Bağımsızlığını koruyarak, ki anlattığım atmosfer ancak sinema kültürünü önceleyen bir festivalde ortaya çıkabiliyor, paydaşlarla iş birliği yaparak Ayvalık'ın algısını değiştiriyor. Nihayetinde bir tatil beldesi Ayvalık. Ama İzmir, Çanakkale gibi farklı şehirlerden insanlar festival için ilçeye geliyor. Festival nedeniyle Ayvalık'ta otel ve pansiyonların birçoğunda sinemasever kalıyor. Bir yandan film izleyip bir yandan da tatil yapıyorlar. Esnaf çok memnun çünkü bu festival ilçede ciddi bir ekonominin oluşmasını sağlamış. Ayvalıklılar da beldelerinde uluslararası bir festival düzenlenmesinden ve bundan yararlanmaktan mutlu. Bunun devam etmesi için de ellerini taşın altına sokmuşlar. Böylece sinema kültürünü önceleyen bir festivalin değirmenine kendilerince su taşıyorlar.
DURUM ÇOK BAŞKA...
Belediyelerin, kimi kurumların düzenlediği festivalleri düşününce, oralarda sinema kültürünü yaygınlaştırma amacının artık geri plana düştüğü bir gerçek. Kimilerinde yarışmalar kimilerinde başka kaygılar öne çıkmış durumda. Hal böyle olunca da festivaller gün geçtikçe esas amaçlarını unutmuş görüntüsü veriyor. Üzülerek söylemek zorundayım, seyirciyle esaslı değil sentetik bir ilişki içerisindeler. Lakin Ayvalık'ta durum çok başka... Adeta esas amaca yönelik o unutulmuşluğu hatırlatıyor. Kendi seyircisini oluşturmuş, bağımsızlığı seçmiş, yeni bir model ortaya koymuş. Bu modelin odak noktasına da insanı, insan emeğini ve tabii insanların sinemaya olan tutkusunu koymuş. Bunun için teşekkürler Azize Tan dememiz gerekiyor. İsteyince, el ele verince bu memlekette güzel şeyler olduğunun göstergesi Ayvalık Uluslararası Film Festivali. Naçizane içim umut doldu.
KUZEY EGE'DE HAREKETLİLİK VAR
Son yıllarda kültür sanat hareketliliği malum yazın şehirlerden Ege kıyılarına doğru yol alıyor. Lakin Güney Ege'nin bir cazibesi vardı. Ayvalık Uluslararası Film Festivali sırasında Kuzey Ege'deki sanat etkinliklerini düşündüm. Artık bu hatta da ciddi bir hareketlilik var. Yaz döneminde Bozcaada hem müzik hem de tiyatroya doydu. Bozcaada Caz Festivali'nde bir yandan genç yetenekler cazın ustalarıyla bir araya gelirken The Organics by Red Bull da festivali leziz hale getirdi. Bu yıl ilk kez hayata geçirilen Bozcaada Tiyatro Festivali ise dört güne yayılan programıyla göz doldurdu. Devamı da gelecek gibi.