Nükhet Duru... Türk popüler müziğinin zamansız seslerinden... Sırrı kendinde olmakla birlikte, her şarkısıyla kendini yeniden doğuran bir star. Eskimeyen... Denemekten, yenilikten de çekinmeyen bir duruşu oldu her zaman. Ses tınısında ağır bir melankoli de var yaşama sevinci de. Ve belki de en önemlisi 'sesine giydiği' her şarkıyı yaşayarak, yaşatarak söylemesi, kendi mührünü vurması. Teatral bir üslupla dinleyene, şarkının, sözlerin hissini aktarma ustası aynı zamanda... Duru, yakın zamanda bir projeye başlamıştı. Vaktiyle onun sesiyle hayat bulan şarkılarını genç müzisyenler cover'lamıştı. Hatta Duru'yla düet yapmışlardı. Bu kez zarif bir mukabeleyle kendisi genç müzisyenlerin şarkılarını cover'lıyor. Kısa bir süre önce Evdeki Saat grubunun Uzunlar şarkısına yaptığı cover'la dinleyicilerini yine kendisine hayran bırakan Duru, bu kez Türk rock müziğinin efsane gruplarından Model'in Değmesin Ellerimiz şarkısına sesiyle imza atıyor. Nükhet Duru'nun, her tınısı ruhu sarıp sarmalayan sesine oturan bir beste ve sözler... Melankoli dozu yüksek bir yorum... Şarkının orijinalindeki rock sertliği yumuşuyor Duru yorumunda. Hatta caz esintisi bile var düzenlemenin bazı yerlerinde. Model grubundan Can Semiz'in sözü ve müziğiyle, grubun solisti Fatma Turgut'un eşsiz vokaliyle zihinlere kazınan şarkı, Duru'nun yorumu ve hissiyatıyla yeniden doğuyor. Başka aşklara, başka algılara doğru... Duru, "Değmesin ellerimiz / Buluşmasın bu gözler / Yine erir gideriz / Unutulur yeminler / Biz hiç beceremedik / Sevmeyi de terk etmeyi de / Aşk kokan dudakların / Karşısında direnmeyi de" derken, biz de bu eşsiz yoruma direnemeyip şarkıya teslim oluyoruz! Başta dedik ya Nükhet Duru zamansız bir star diye... Bunu sağlayan en önemli özellikleri mütevazılığı, kaprissiz oluşu ve her şarkısında, albümünde müziğe yeni başlıyormuş gibi heyecanını taze tutmasıdır bence... En son, rahmetli Atilla Özdemiroğlu şarkılarından oluşan albümde bir şarkıyla yer aldığı için konuşmuştuk kendisiyle. Bu halini şöyle açıklamış, 'stüdyodaki Nükhet Duru'yu şöyle anlatmıştı bize: "Valla ben iyi huylu bir stüdyo şarkıcısıyımdır hani, herkes tarafından bilinir. Ondan böyle rahat söylüyorum, panik olmam, kapris yapmam, şarkıya odaklanırım, öyle girer söyler çıkarım. Sevda albümünün kayıtlarını yaparken müzisyen arkadaşlar böyle övüyorlar, güzel sözler ediyorlar ben tabii mahcup oluyorum. Aticim (Atilla Özdemiroğlu) dedi ki: 'İyi tarifleyemediniz; Nükhet'le kayıt yapmak Rolls Royce'la seyahat etmek gibidir, başka şeye benzetemem!" Ay ben bir beğen bu iltifatı, her Rolls Royce gördüğümde çaktırmadan içimden güler, kendisine bir selam çakarım. Ayrıca yıllardır bu standardın üstüne çıkan başka bir iltifat almadım."
KADIKÖY VAPURU'NDA BİR ŞARKI YAZARI
Tanzer, komple bir müzik adamı. Şarkılarını kendi yazıyor, çalıyor, söylüyor, düzenliyor ve hatta mix ediyor. Akustik ve elektro gitar parçalarının başrolünde. Sakin, dingin ve sade bir tarzı var. Şehir yorgunlarına ilaç gibi sözler ve besteler... Yeni şarkısı Kadıköy Vapuru da yine aynı telden, aynı ruhtan çalıyor... Çalarken, söylerken önce kendi ruhuna şifa olmayı hedefleyen müzisyenlerin garip bir sihri vardır, bu dinleyene de geçer ve aynı etkiyi yapar. Tanzer'de de bu his fazlasıyla mevcut. "Kadıköy vapurunda martıları izlerken / Biraz tuz kokusunda yüreğimi okşarken / Boğaz'ın ortasında düşünceler sorular / Suyla akıp gitsin tam karşıya geçerken" diyor şarkısında... Hem şehir insanına hem çok sevdiği Kadıköy'e selam çakıyor. Derdini; müziğin, şiirin diliyle usul usul anlatmayı seçmiş bir hikayeci gibi