"Bir yıldız kaydı" derler ya hani birini kaybettiğimiz, sonsuzluğa uğurladığımız zaman... Cüneyt Arkın'ın 'alem değiştirmesi' tam da öyle oldu. Hayallerimizi, çocukluğumuzu, gençliğimizi, yetişkinliğimizi, anılarımızı yüklenen bir yıldız kaydı... Bizim de bir yanımız onunla sonsuzluğa karıştı. Cüneyt Arkın sadece izleyenleri için değil rol arkadaşları için de özel bir isimdi. Onunla onlarca filmde rol almış, Türk sinemasının kadın starları için özellikle... Nice filmde birbirlerini tamamladılar. Yeşilçam'ın kadın starları için Cüneyt Arkın bir dünya starında bulunması gereken her özelliğe sahipti.
Vaktiyle bir Cüneyt Arkın kitabı hazırlamaya girişmiştim. Arkın'ın kendi yazdığı anıları dışında ben de çevresindeki ünlü isimlerle onu konuşmaya başlamıştım. Arkın daha sonra kendi tercihiyle sadece anılarını yayımladı. İşte o dönem, yani Arkın'ın vefatından önce Yeşilçam'ın en efsane kadın oyuncularından Filiz Akın, Türkan Şoray, Selda Alkor ve Selma Güneri bana Cüneyt Arkın'la olan anılarını anlatmıştı. Arkın'ın vefatından sonra da Hülya Koçyiğit'le konuştum. Ve ortaya Yeşilçam'ın efsane kadınlarının gözünden ve ruhundan bir Cüneyt Arkın profili çıktı..
SELDA ALKOR
Onun sürdüğü attan düştüm
"Birlikte oynadığımız ilk film İnatçı Gelin Sapanca Gölü'nün kenarında çekiliyordu. Cüneyt at sırtında beni kaçırıyordu. Beni yakalayıp atın üstüne atacaktı. Beni yakaladı, çekti atın üstünden. Kendimi yerde buldum. Üstelik gelinlikle... Tabi sonra başarılı bir çekim yaptık. Kıbrıs olaylarının patlak verdiği dönemde yaptığımız Göklerdeki Sevgili filminde ise soğuk bir kış günü Belgrad Ormanları'nda, suların buz tuttuğu bir zamanda, senaryoya göre beni kucağına alıp suyun içinden geçiyordu. Sanırım ayağı bir köke takıldı ve beni buzların içine düşürdü. Nasıl hastalanmadım hayret ederim... Yine aynı filmde motosiklet sahnemiz vardı. 'Cüneyt, kullanmasını biliyor musun?' dedim. Çok net 'Tabi, atla' dedi. İlk virajda şarampoldeydik, motosiklet de üzerimizdeydi. Neyse sağlam olarak filmi bitirdik. Yaşattığı karakterlerde öğrendiklerini sergiledi, avantür filmlerin kralı oldu. Son romantik filmimiz İlk ve Son isimli film oldu. Aksiyon filmleri vücudunda çok tahribat oluşturdu. Fakat Türk sinema seyircisinin, ailesinin ve biz arkadaşlarının sevgisi onu iyi etti..."
FİLİZ AKIN
İranlı oyuncular ona aşık oldu
"Yanılmıyorsam ilk filmi, benim de oynadığım, sinemamızın önemli başyapıtlarından Gurbet Kuşları. Sonra Çıtkırıldım filminde ben yaramaz bir öğrenci, o öğretmenim oldu. Kısa bir süre görmediğim dönem arkadaşlarımdan başka isimlerle film çekiyordu. Bir gün başka bir film setinde karşılaştık. Grup birbiriyle konuşurken uzaktan baktım ona, ilk filminden çok daha yakışıklıydı. Hatta 'Böyle yakışıklı bir aktör o dönem değil şimdi bile dünya sinemasında yok' diye düşündüm.
İran'a davetli olarak eşimle gitmiştik. Orada bütün İranlı başrol oyuncuları aşık oldu Cüneyt Arkın'a. Hatta Şah'ın kız kardeşlerinden biri intihar etmeye kalktı. O derece hayranları olan biriydi. Belki şimdi İtalya'da Can Yaman hayranlığı dersem, biraz anlar o dönemi bilmeyen gençler.
Sinemanın yüzüncü yıl kutlanmalarında Dört Yapraklı Yonca ve Dört Büyük Jön sahnedeydik. Hepimiz sahnenin sol kenarından, sağına doğru yürüyerek, iki kişi, bir kadın, bir erkek selamlayacaktık seyirciyi. Ben onu bütün heybetiyle sağ köşede görünce, duygulandım ve eski filmlerimizdeki gibi uça uça koştum, ona sarıldım. Baktım gözlerinden yaşlar akıyordu, öptüm yanağından. Oyun bitmişti... Oyun bitti ama perde kapanmayacak... O bizim Dünyayı Kurtaran Adamımız, Malkoçoğlumuz, o bizim Battal Gazimiz. Halkımız onu gitgide artan bir nostaljik sevgi ile sevecek. Alkışlamaya devam edecek."
SELMA GÜNERİ
Sette beni tedavi etti
"Yıl 1964... Perde dergisinin açmış olduğu yarışmada, birinci seçilmiştim. Bu arada Türk Sineması'nın çok değerli oyuncusu Nilüfer Aydan, ünlü yönetmen Halit Refiğ ile evliydi. Halit Refiğ İstanbul'un Kızları filmini çekmeye hazırlanıyordu. Filmde yer alan kızların arasında ufak bir genç kız rolü vardı.
O senenin yazında Pendik'teki büyük köşke filme katılmak üzere gittik. Cüneyt Arkın, Nilüfer Aydan başrol oynuyorlardı. Ben aralarında en acemisiydim ve henüz yaşım 14 idi. Sete gidince "Cüneyt Bey lütfen sete buyurun" diye bir ses duyduk. Yukarı doğru baktığımızda merdivenlerden bir Hollywood starı inmekteydi. Annemin fısıltı halinde "Ne kadar yakışıklı bir adam" dediğini duydum.
Çekimler sırasında ben heyecandan rahatsızlandım, orada doktor bulamadılar. Cüneyt Bey'e rica ettiler ve kendisi geldi beni muayene etti, ilaçlar yazdı ve çok büyük destek oldu. Sevgili Cüneyt Abi'ye bir gün "O kadar teklif aldın. Neden Amerika'ya ya da Avrupa'ya gidip şansını denemedin?" diye sordum. "Ben vatanımda Türk halkının sevgisini kazanmış bir aktör oldum, yeniden sıfırdan, orada başlamak bana zor gelir ve bu seyirciye ihanet edemem" cevabını verdi. Ne kadar da haklıymış... Yoksa biz bu ülkede Cüneyt Arkın'sız ne yapardık?"
HÜLYA KOÇYİĞİT
Bana sette bisiklete binmeyi öğretti
"Sevgili Cüneyt ile dostluğumuz 1964 yılında Ayşecik Çıtı Pıtı Kız filmi ile başladı. Sinema ile örüldü bizim arkadaşlığımız. Yıllar da pekiştirdi bu dostluğu. Şimdi onun için yazarken bu satırları düşünüyorum da, ne çok anı biriktirmişiz birlikte. Ne çok güldük, ne çok üzüldük, ne çok endişe duyduk... Koskoca 58 yıl... Anılara dalmışken Cüneyt'in bu dünyadan göçtüğüne inanamıyorum bir yandan...
Bana bisiklete binmeyi öğretti Cüneyt. İstasyon filminin setinde öğrendim. 'Yaparsın Hülya' deyişi dün gibi sanki. Sonra yine sette heves etmiştim; Cüneyt bir vuruşta dört kiremit birden kırıyor, ben de bir tanesinde deneyeyim diye. Vuruş o vuruş... Ne çok ağrımıştı elim günlerce ve biz bu ağrıya ne gülmüştük birlikte.
Bir gün Paris'teyiz film çekimi için. Sette Cüneyt yoğun bir ağrı çekmeye başladı. Öyle korktuk ki kalp krizi geçiriyor diye apar topar hastanede bulduk kendimizi. Bir yandan elini tutuyorum, bir yandan gözlerimden yaşlar akıyor, bir yandan dua ediyorum 'Lütfen ölmesin' diye. Babamı zaten kalp krizinden kaybetmiştim. Bir sevdiğimi daha kaybedemezdim. Bu yaşadığım korkuyu hiç unutmam. Neyse ki gaz sıkışması imiş ama doktor olmasına rağmen Cüneyt de çok korkmuştu.
Ve doktor kimliği ile yıllar önce bana gastrit teşhisi koymuştu. Şimdi Cüneyt yok belki ama ne çok izi var... Türk sinemasına, sevdiklerine bıraktığı izlerle kalplerimizde yaşamaya devam edecek. Ruhun şad olsun arkadaşım. Mekanın cennet olsun."
TÜRKAN ŞORAY
Dünyanın en yakışıklı erkeği
"Cüneyt Arkın deyince, benim aklıma dünyanın en yakışıklı erkeği geliyor. Aklıma ilk gelen bu... Birlikte yaptığımız filmlerde, benim olmadığım sahnelerde bile kameranın arkasından onu seyrederdim. O yıllarda Türk sineması bugünkü gibi dışa açılmış olsaydı, dünya çapında olurdu. Bir Alain Delon olurdu. Gene de tanındı ama Avrupa'da, Amerika'da arka arkaya film çevirecek yetenekte, yakışıklılıkta konumda bir insandı.
İlk yıllarda romantik jön rolleriyle ve yakışıklılığıyla kadınların hayranlığını kazandı. Daha sonra aksiyon filmlerine yöneldi ve tüm ülkenin kahramanı oldu. Ve Türk halkının kalbine öyle bir yerleşti ki... Ve yıllardır Türk halkındaki bu sevgi sürüyor, sürecek. Çok emek verdi Türk sinemasına. Aksiyon filmlerinde hayatını hiçe sayarak, rol gereği en tehlikeli sahneleri çevirdi. Bedenini çok yordu ve hırpaladı. Düşünmeden... Zannediyorum kırılmadık tarafı kalmadı. Birçok önemli kaza geçirdi diye düşünüyorum. Ama umursamadı, yılmadı. Sürekli sinema aşkına devam etti. Centilmenliği, nezaketiyle en sevdiğim oyuncu arkadaşlarımdan biriydi. Türk Sineması'na bir Cüneyt Arkın daha gelir mi bilemem..."