Omurilik felcinin tedavisine yönelik araştırmalara fon sağlamak ve bu konuda farkındalık yaratmak amacıyla sekiz ülkede aynı anda gerçekleşen Wings for Life World Run'ın Türkiye ayağı geçtiğimiz günlerde İzmir'de gerçekleşti.
"Koşamayanlar İçin Koş" sloganıyla 10 bin sporcunun katıldığı etkinlikte, 2017 yılında geçirdiği bir kaza sonucu omurilik felciyle hayatına devam eden Alper Patır ile bir araya geldim. 1981 doğumlu, bir kız çocuğu babası Patır, 2017 yılından bu yana; tekerlekli sandalyesiyle dalış da yaptı, paraşütle de atladı, basketbol maçında sözlüsüne evlenme teklif etti.
Şimdilerde en büyük isteği, Türkiye'nin en yüksek yerinden halatlarla tekerlekli sandalyesiyle inmek...
- Omurilik felci hikayeniz nerede ve nasıl başladı?
- Beden eğitimi mezunuyum.
Yamaç paraşütü, dalış, snowboard,
kampçılık, dağcılık gibi ekstrem
sporları da yaptım. Akut ekibinde
yer aldım. 2017'de Ukrayna'da tatil
yaparken üzerime bir ağaç dalı düştü.
30 gün yoğun bakımda kaldım, hayata
omurilik felci olarak dönmek durumunda
kaldım. Profesyonel iş hayatım
vardı ancak ben fizik tedavi ile tekrar
yürümenin yollarını arayacaktım, işi
bıraktım. Dört yıl aralıksız fizik tedaviye
gittim. Gittiğim hastaneden de iş
teklifi aldım, koordinatör oldum.
- Dört yıl süren fizik tedavi ile nasıl aşamalar kaydettiniz?
- Omurilik felci denince akla yürüyememek
geliyor. Ancak omurilik
felcinde boyundan itibaren bir hasar
gelmişse ellerini de kullanamazsın daha
yukarıda ise beyin ve kafa travması
da oluyor. Fizik tedavilerle oturma ve
dengede durma konusundaki olan sıkıntıları
kaslarımı geri getirdim.
- Zor bir süreç oldu değil mi?
- Çok zordu... 35 yaşına kadar aktif
ve adrenalini yüksek yaşamış ve
her şeyi ayaklarıyla yapmış bir insan
olarak bir anda tekerlekli sandalyeye
oturmak çok da kolay olmadı. Ama,
arkasına bakanlar önünü göremezler.
Eğer geçmişte kalsaydım, şu anda bu
şekilde olmazdım. Yine yamaç paraşütümü
yapıyorum, dalış yapıyorum.
Eskiden yaptıklarımı yapıyorum sadece
hayatımı dizayn etmem gerekiyor.
Mesela snowboard yapardım eskiden,
şimdi arkadaşlarımın yanında kar motoru
sürüyorum ve heyecanı yaşamaya
çalışıyorum. Yeni aktiviteler planlamaya
çalışıyorum.
- Nasıl bir aktivite?
- Türkiye'nin en yüksek yerinden
halatla tekerlekli sandalyemle inmek
istiyorum. Bir gökdelen lazım. Dünyada
bunu yapan bir kişi var, 200 metreye
tırmanmış. Ben de daha yüksek
bir yerden inerek dünya rekorunu kırmak
istiyorum. Bu proje şuan benim
kalbimde, tüm ekipmanlarım hazır,
sadece bir gökdelenden izin alınması
lazım. Mesela Çamlıca Kulesi olabilir,
oradan halatlarla inmek isterim.
- Nasıl bir babasınız? Kızınız bu süreci nasıl yaşıyor sizinle birlikte?
- İyi bir baba olduğumu düşünüyorum,
annesiyle yaşıyor ama sıklıkla
beraberiz. Kaza olduğunda dört yaşındaydı
ve beni o halde görmesi, onu
travmatize etmiş olabilir ama çok çabuk
toparlandı. Benim motivasyonum
onu da olumlu etkiledi. Beraber yaptığımız
her aktivitede onda, "Babam
engelli ama her şeyi yapabiliyoruz"
duygusu gelişiyor. Çünkü hiçbir şeyden
geri kalmıyoruz. Hatta "Arkadaşlarımın
babaları paraşütle uçmuyorlar,
bunu bir tek sen yapıyorsun" diyor.
ŞİKAYET ÇÖZÜM DEĞİL
"Yolda karşıma kaldırım çıkıyor, alternatif yol bulmaya çalışıyorum. Yani sadece şikayet eden tarafta olmayıp değiştirmeye, düzeltmeye çabalayan tarafta da yer alıyorum. Evde tek başıma yaşıyorum, evimi de kendime göre dizayn ettim; kendi aracım var araba kullanıyorum."
AYRIŞTIRAN DEĞİL, BİRLEŞTİREN OLALIM
"Bir şeyleri 'Engelliye uygun olarak yapalım' demeye gerek yok. Erişilebilir olması yeterli. Geçenlerde bir plaj gördüm; 'engelli plajı' yazıyor. Hiç hoş değil. İnsanları ayrıştıran değil, birleştiren işler yapılmalı. Mesela 45, 50 derecelik eğimli rampalar yapıyorlar; insanlar oradan yürüyerek zor çıkar, Standartı dört derecedir rampanın. Bunlar çok basit şeyler aslında."