Alkera ileride adını daha sık duyacağımız başarılı bir progressive (bir anlamda deneysel) metal grubu... Onur Çobanoğlu (vokal), Faruk Aydın Toksöz (gitar), Ozan Tuncal (bas gitar), Ali Göktürk (klavye) ve Yalçın Hafızoğlu'dan (davul) kurulu grup yeni teklisi Taş Yuva'yı yayınladı... Bu arada grubun davulcusu Yalçın Hafızoğlu'nu meraklı dizi takipçileri Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz dizisinin Hızır Ali'si olarak da hatırlayacaktır... Yani Alkera'nın davulcusu ünlü bir oyuncu. Ama grubu için de baget sallıyor... Hem de en alasından. Grup elemanları sorularımız ortak yanıtladı. Davulcu Yalçınoğlu'na ise ayrı bir soru yönelttik.
- Grubun kurulma hikayesi nedir? Alkera ismi nereden geliyor?
- 2015 yılında kurulan Kadıköy temelli bir progresif metal grubuyuz. Sevdiğimiz, bir başkası yapmış olsa dinlemekten keyif alacağımız müzikler yazıp icra etmek üzere bir araya geldik. 'Alkera', Aborjin inancına göre "Her şeyin ve herkesin fiziksel olarak değil ruhsal olarak var olduğu düş zamanı" anlamına geliyor. Grubun kurucu üyelerinden Yalçın Hafızoğlu'nun öneriyse bu ismi seçtik.
- Etkilendiğiniz türler, gruplar, müzisyenler kimler?
- Hepimizin hem farklı hem de ortak müzik zevklerimiz var. Caz, metal, rock, blues ve birçok alt kırılımda her birimizin sıklıkla ve keyifle dinlediğimiz birçok farklı müzisyen olduğunu biliyoruz. Etkilendiğimiz grupların merkezinde Dream Thetaer, Symphony X gibi progressive metalin köklü gruplarını sayabiliriz. Yine bu türe farklı bir bakış açısı sunan Porcupine Tree, Pink Floyd, Camel gibi progresif rock grupları ve Metallica, Pantera, Megadeth gibi metal müziğin dev grupları da çok etkilendiğimiz ve müziğimize yön vermiş gruplardır.
- Live in Sin EP'inizden sonra ilk kez Türkçe bir tekliyle karşımızdasınız... Bu türe Türkçe yazmak ve söylemek nasıl bir duygu? Bundan sonra hep Türkçe ile devam edeceksiniz?
- Live in Sin EP'den sonra yine İngilizce sözlü Coexist EP'yi yayınladık. Her müzisyenin kendini en rahat ve en güçlü şekilde ifade edebileceği dilin ana dili olduğuna inanıyoruz. Taş Yuva diğer şarkılarımıza oranla çok daha fazla ilgili gördü. Bu müzik tarzını Türkçe duymaya alışkın olmadığımız için üretim aşaması daha zahmetliydi. Onur sözler ve vokal melodileri üzerinde o kadar doğal bir iş çıkarttı ki, tereddütsüz ilerleme şansı bulduk. Bundan sonra hangi dilde devam edeceğimizi aramızda sürekli konuşuyoruz.
Henüz belli değil.
- Taş Yuva ne anlatıyor bize?
- Şarkının hikayesi terk edilme duygusu üzerine. Fakat kimin, hangi şekilde terk edildiği, yalnız bırakıldığı ile ilgili net bir ifade yok. Bu kısmı açık bırakıp dinleyicinin kendi hikayeleriyle bağdaştırabiliyor olmalarını hedefledik. Hepimiz bu duyguyu hayatımızın bir noktasında yaşamışızdır. Belki de birilerinin mağduriyetine de sebep olmuşuzdur. Çok insani ve ortak bir duyguyu anlatmaya çalıştık.
- Ünlü bir davulcunuz var: Oyuncu Yalçın Hafızoğlu... "Grubun önüne geçer bu adam" diye düşündünüz mü hiç?
- Aslında hiç düşünmedik, çünkü geçebileceğini biliyoruz. Fakat ünlü bir oyuncu olduğu için değil. Yalçın çok iyi bir davulcu, iyi bir şarkı yazarı ve bir müzisyende bulunması gereken birçok özelliğe fazlasıyla sahip. Zaten müzisyen kimliği ile de herhangi bir grupta parlaması çok mümkün.
Dolayısı ile zaman zaman onun da çok dikkat çekeceği anlar yaşayacağız. Yalçın ile henüz ünlü olmadığı dönemlerde de çalışıyorduk.
Açıkça söyleyebiliriz ki ünlü olduktan sonra hiç değişmedi. Bir grup üyesi olarak çok uyumlu çalışıyoruz.
Ünlü olduğunu sadece birlikte yolda yürürken fotoğraf çektirmek için insanlar bizi durdurduğunda hatırlıyoruz. Bu sayede biraz fotoğraf çekme becerimiz gelişti.
- Dünyadan ve Türkiye'den takip ettiğiniz rock ve metal grupları hangileri?
- Şu aralar kendi tarzımızda Tesseract, Periphery, Polyphia gibi kendi türümüzün daha genç temsilcilerini ilgiyle takip ediyoruz. Türkiye'de sektörel olarak ilerleme kaydetmemiz gereken bir noktadayız. Uzun yıllardır yılmadan müzik yapmaya devam eden Pentagram'ı ilgiyle takip ediyoruz.
- Grup olarak bir felsefeniz var mı? Nedir?
- Bu coğrafya, yüzyıllar boyunca çok farklı müzik türlerine, müzisyenlere, deha sayılabilecek sanatçılara ev sahipliği yapmış, çok farklı kültürlere tanıklık etmiş ve hâlâ çoğu medeniyetin kültürel mirasını taşıyan; hareketin ve mücadelenin hiç eksik olmadığı, başarının hep daha fazla emek gerektirdiği ve bu mücadele ile kendini ifade eden bir bütündür. Bizler, işin kolayına kaçmadan, kendi değerleriyle, ulaşmak istediği farklı çevreleri de anlayacak şekilde kuvvetli bağlar kurmak adına yola çıkmış, kendini yüzeysel olan tüm ifade yöntemlerinden uzak tutmaya çalışan bir müzik grubuyuz. Amacımız, bizleri her daim değerli kılan mücadele duygusunu kendi müzik serüvenimiz aracılığıyla da yaşatmaya devam etmek.
Müziğin giderek sadeleştiği, melodinin can cekiştirildiği dönemlerde bunu unutturmamak için melodik ve girift yapılarla kulakları diri tutmaya çalıştığımızı ve korunması gereken değerleri kendi hikaye anlatımımız ile korumaya çalıştığımızı söyleyebiliriz.
YALÇIN HAFIZOĞLU (ALKERA'NIN DAVULCUSU, OYUNCU) MÜZİĞİ VE OYUNCULUĞU YARIŞTIRMIYORUM
- Oyunculuk mu daha eskiye dayanıyor müzik mi? İkisi arasındaki dengeyi nasıl kuruyorsunuz ve ileride nasıl kurmayı düşünüyorsunuz? Her iki alanın da birbirlerine katkısı oluyor mu? - Davul çalmaya dokuz yaşında başladım. Okuduğum okulun müzik kulübünde İstanbul Devlet Konservatuarı'ndan hocalar enstrüman dersleri veriyordu. Yücel Berrak ile çalışma imkanı yakaladım. Lise zamanlarımda ise kendim devam ettim. Liseler arası müzik yarışmalarına katıldım. Aynı dönemlerde tiyatroya merakım gelişti. Aslında hep vardı fakat harekete geçmemiştim. Üniversite yıllarında ikisi de ilerledi. Ama hiç birbiriyle yarıştırmadım. Şu an da yarıştırmıyorum. Sanata bakış açım da disiplinleri birbirinden ayırmak üzere değil aslında. Hepsinin beslendigi kaynak ayni yere dayanıyor.