Farkında mısınız özellikle pandemi sonrası arka arkaya birçok iddialı moda ve tasarım yarışması medyada hiç olmadığı kadar yer alıyor. Yarışmaların çoğunun geçmişi 10 yıldan fazla... Ancak iddialı jüri üyeleri, ünlü devetliler, sosyal medyanın ve geleneksel medyanın da süreçte yer almasıyla yarışmalar sadece sektörü ilgilendiren bir etkinlik olmanın ötesine geçti. Bunlardan biri de İTHİB (İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği), 15 yıldır düzenlediği Uluslararası Kumaş Tasarım Yarışması... Yarışma bu yıl Futuretex İstanbul ismiyle düzenliyor. Yarışmanın koçluğunu ise tasarımcı Tuvana Büyükçınar Demir ve Özlem Süer üstleniyor. Biz de bu iddialı yarışma vesilesiyle moda sektöründe sayılan ve farklı yaklaşımlarıyla çok sevilen bu iki moda tasarımcısıyla buluştuk. Onlarla şu an modaya yaklaşımı, gençliği, tasarım yaklaşımlarını konuştuk.
- Yaklaşık 30 yıldır Mimar Sinan Üniversitesi'nde eğitim veriyorsunuz. Bu tür yarışmalarlada gençlerle çok iç içesiniz. Nasıl görüyorsunuz gençliği şu an?
- Özlem Süer: Gençler birçok konuda bizden çok ileride. Dijitalin de etkisiyle dünyanın öbür ucundaki bir başka kişiyle aynı anda bir şeyler yapabileceklerinin farkındalar. Çok büyük projeler yapan ve sessiz kalan bir nüfus var karşımızda. Çağ yüksek teknoloji dönemi bir yandan ama bir yandan da iletişimin eksik olduğu, gençlerin bu konuda zorlandığı bir dönem. Gençlerin bu konuda desteklenmesi şart.
- Artık sadece moda tasarımından bahsetmiyoruz. Bir tasarımcının başka alanlarda da donanımlı olması şart. Kumaş da bu konudaki en önemli noktalardan...
- Ö. S: Tekstil ve moda sektörünün merkezi kumaş. Artık tekstil mühendisliği kavramını tasarım mühendisliğine döndürme dönemi. Tekstil üreticileri Ar-Ge departmanları ve laboratuvarlarıyla bu konuda çok ileri gitmiş durumda. Yaratıcı fikirlerle ve doğru iletişimle bu konuda çok daha ileri bir noktaya gelebilir ülkemiz.
- Konu gençlik olunca, hep nesiller arası iletişim konusu gündeme geliyor. Tasarımcı olarak siz nasıl görüyorsunuz bu konuyu?
- Tuvana Büyükçınar Demir: Ne yazık ki gençlerle iletişim kurarken zorluklar yaşıyoruz. Üniversiteleri gezdik tek tek bu organizasyon için. Çoğu genç söz almaktan bile çekiniyor. Soru sormaya korkuyorlar. Ne yazık ki iletişim konusunda bastırılmış bir gençlik var karşımızda. Yüzyüze iletişim kurmaktan çekinen ama sonra sorularını Instagram üzerinden atan bir gençlik... Bu tarz yarışmalar aslında böyle gençlerin de gerçek hayatla yüzyüze gelmesi için bir vesile.
- Tasarım ve moda tasarımcılığı hep çok popüler. Herkesin gözü bu meslekte siz nasıl yorumluyorsunuz bu durumu?
- T. B. D: Servis verdiğimiz kesimde yer alan herkes ne yazık ki bu işi bizden daha iyi yapabileceğine inanıyor. Moda tasarımı işine hepimizde daha iyi yapabileceklerine dair bir inançları var ne yazık ki. Daha çok alışveriş yaparak, ünlü modaevlerinden giyinerek, kendi vücuduna uygun giyinebiliyor olarak ne yazık ki moda tasarımcısı olmak mümkün değil. Bu trend devam edecek. İnsanların içinde popüler olma isteği var. Bunu da en güzel, en keyife yapabileceklerini düşündükleri alan moda tasarımı.
TASARIM VE YEMEK EN KEYİFLİ ÜRETİM SÜRECİ
Moda dünyasının önemli isimlerinden Simay Bülbül, aile büyüklerinden kalan yemek tariflerini bir kitapta topluyor
- Daha önce verdiğiniz bir röporajda "Tasarımı yemek yapmaya benzetiyorum. Hep yeni keşifler yeni lezzetler yeni doyumlar ve paylaştıkça zenginleşiyor" demiştiniz, nedir sizce tasarımın ve yemek yapmanın benzer yanları?
- Tasarım da, yemek de aslında en keyifli
üretim süreci. Yeni lezzetleri üretmek,
yeni tasarımları üretmek
en haz verici keyiflerden.
Ve paylaşıldıkça zenginleşiyor.
Yemekler sofralarda
dostlarla paylaşılınca, tasarımlar
evlerde güzel yerini
buldukça...
- Kısa bir süre önce bir yemek kitabı üzerinde çalışmaya başladığınızı öğrendim. Bahseder misiniz bize biraz bu projeden?
- Aslında bu kitap projesi
beş yıl önce doğdu.
Babamın vefatından sonra
onun adına düşündüğüm
bir hediyeydi. Bu kitap sadece
bir yemek kitabı değil,
bir aile hikayesi, İzmir hikayesi,
sofra hikayesi, Girit
hikayesi... Annanemden,
babanemden kalan tarifleri biriktirdiğim bir
hayal defteri gibi benim için... Birçok konuk
tasarımcı ve sanatçı dostumun da katılacağı
bu projenin tüm geliri Kırmızı Çocuklar
Derneği'ne bağışlanacak.
- Nereden geliyor yemek yapmaya olan merakınız, ilginiz?
- Tamamen aileden. Kardeşim ve benim
tüm çocukluğumuz upuzun sofralarda
geçti. Annem ve babam her zaman tüm
aileyi harika sofralarda birleştirdi. Babaannem
de bir Girit göçmeni..
- Bir tasarımcı olarak bu coğrafyaya ait her detayın peşindesiniz tabiri caizse... Tasarımlarınızda, projelerinizde, mimari çalışmalarınızda, ev ve sofra için hazırladığınız koleksiyonlarda da bunu sıklıkla görüyoruz. Bu aşkı, neler üzerinde çalıştığınızı bize anlatır mısınız?
- Ben kendimi sadece
bir moda tasarımcısı olarak
görmüyorum artık. Hayatın
her noktası çok zengin ve
değerli. Ev tasarlamak, peçete
tasarlamak, sofra tasarlamak,
davet tasarlamak, yemek
tasarlamak hepside benim
hayatımın vazgeçilmezi.
- Sizin verdiğiniz yemek davetleri de çok meşhur, onları da anlatır mısınız?
- Biz ailecek davet vermeyi
çok seviyoruz. Yeni evimizde
bunun içinde 300 metrekare
özel bir alan tasarladık
ve tabii ki upuzun bir masayı
da mekana yerleştirdik.
Davetlerimiz bazen 10 kişi
bazen 100 kişi. Önümüzdeki
günlerde de Lezzet Düşleri
adındaki davet yemeklerimiz başlayacak.
Her seferinde lezzet eşleşmeleri ile düzenlenecek
sofraların birde konuk seramik tasarımcısı
olacak.
- Hiçbir mekan açma fikriniz oldu mu?
- Mekan benim hep en büyük hayalim.
Pandemimin başında kurduğumuz Perveran
Restaurant'ı önümüzdeki yıllarda bir çiftlik
haline getirip tekrar açacağız. Her sebzesini
kendi üreten, kendi mandrası olan, zanaat
atölyeleri olan bir mekan olacak.
Moda kazanı
YENİ POP-UP MAĞAZA
Son birkaç haftadır Türk tasarımcıların arka arkaya açtıkları mağazalarla ilgili haberler almaya başladık. Bu isimlerden sonuncusu TAGG kurucusu ve kreatif direktörü Gökay Gündoğdu oldu. Gündoğdu, Galata Port Paket Postanesi'nde iddialı bir dekorasyona sahip bir pop-up mağazası açtı. Mağazada markanın ilkbahar-yaz sezonunu modasseverlerin beğenisine sunuluyor.
HİNDİSTAN CEVİZİ GÜZELLİĞİ
Yaz demek güneş ve denizden kuruyan saçlar demek ne yazık ki... Ancak içinde bulunan Hindistan cevizi ektresi saçları derinlemesine nemlendirirken sağlıklı bir parlaklığa kavuşturuyor. İsmini Hawaii'deki egzotik Maui Adası'ndan alan markanın üünlerinde Hindistan cevizi sütü, guava yağı mango yağı bulunuyor. Şampuan ve saç kreminden oluşan seri, hafif yapısı ve sülfat ve silikon içermeyen temiz formülasyonuyla saçlara ihtiyacı olan günlük yenileyici bakımı sunuyor.
SÜRDÜRÜLEBİLİR LÜKS
Çağdaş ve sürdürülebilir triko markası Knitss, arka arkaya açtığı yeni mağazalarıyla dikkat çekiyor. Marka kısa süre önce İstanbul Emaar Square ve Bodrum Midtown Alışveriş Merkezi'nde yeni mağazalarını açtı. Marka, doğallık, yalınlık, uyum ve samimiyet hissinin bir arada yaşanacağı eşsiz alışveriş deneyimi için müşterilerini yeni mağazalarına bekliyor. Sürdürülebilirlik felsefesini lüks alışveriş deneyimiyle bir araya getiren marka bu duruşunu mağaza dekorasyonunda da yansıtıyor.
SADELİK VE TEKNOLOJİ
Ünlü saat markası Longines, müşterilerinin beğenisine sunduğu The Longines Elegant Collection ile tasarımda sadeliğe ve teknolojiye vurguda bulunuyor. Saatler,bir ilke imza atarak bitkisel materyalden kayışla üretildi. Kadranı oluşturan Roma rakamları ve diğer elementler, yalın ve modern bir görünüm elde etmek amacıyla tasarlandı.
PARLAK VE BAKIMLI DUDAKLAR
Bu ilkbahar-yaz sezonunda iddialı renkler ve ışıltı trendi makyaj ürünlerinde de kendisini gösteriyor. Nars markası parlak dudaklar için tasarlanan The Afterglow Collection ile bu trende göz kırpıyor. Sınırlı sayıda satışa sunulan ürünün renk paletinde 10 farklı ton bulunuyor.